Fahrenheıt 451

“Bir insanın etrafındaki dünyaya ve hayata bakarak bazı düşüncelerini yazıya dökmesi belki bir ömür sürdü; sonra ben geldim ve iki dakikada bam! Her şey bitti.” Gelecekte koşan, kitap yakıcılar tarafından takip edilen, bilgiyi kurtarmaya çalışan Montag'ın zaman yolculuğuna tanık oluyoruz.


Paylaşın:

Paylaşmak belki de hayatın anlamıdır. Küçük Prens kitabında, “Kıtlık ekmeğin paylaşılmasına yol açar. Ekmeğin paylaşılması ise ekmekten daha tatlıdır!..” der. Mutluluğa kavuşmanın da en kısa yoludur belki. Paylaşmayı öğretmek aynı zamanda gelecek nesillerin, dünya geleceğinin önünü açmaktır.

Fahrenheıt 451, bilim kurgu romanıdır. Hayal kurgusundan yola çıkarak paylaşmanın hayatımızdaki öneminden bahsediyor.

Yazar, kitapların yakılmasıyla ilgili roman yazmak için kütüphaneye doğru yolculuğa çıkar. Romanı yazdığı dönem İkinci Dünya Savaşı’nın sonrasındaki yıllar. Birleşik Devletler’de kendisinin de siyasî hayatından büyük zorluklar çektiği bir dönem. Senatör Joseph MrCarthy‘nin toplumu sindirmeye ve korkutmaya çalıştığı bu dönemde, 1950 senesinde, yaşarken yazmaya başlar.

Kitabın ismi

Ray Bradbury, “Kitap kâğıdı kaç derecede tutuşup yanar?” sorusunun cevabının, itfaiyeyi arayarak, “451 Fahrenheıt” olduğunu öğrenir. Bu cevabın üzerine “451 Fahrenheıt” yazar, sonra tersine çevirip, “Fahrenheıt 451” olarak kitabın ismini verir.

Fahrenheıt 451 kitabı, bir bireyin içinde yaşadığı toplumun mutluluğa, gerçeklerden daha fazla önem verdiğini anlatıyor. Tekdüzeliği destekleyen devlet otoriteleri, okumanın ve bilgi edinmenin bağımsız düşünmeyi yaygınlaştırarak toplumda mutsuzluğa sebep olacağı düşüncesiyle, bütün kitapları yasaklamış ve sistemli bir şekilde yok etmeye başlamıştır. Kitaplar ortadan kaldırılıyor, insanların tek bilgi kaynağı ise dev ekranlı monitörler… Otoriteye itaat etmeleri, soru sormaktan kaçınmaları, duygusuz bir kitle hâline gelmeleri isteniyor. Bir zaman sonra da, kitaplar yok edildiğinden dolayı geçmiş hakkında bilgisi olmayan bir toplum olarak yaşamını sürdürmeye devam ediyor.

Ateş, sona götüren bir başlangıçtır.

“İtfaiyeciler” adlı bir özel birim oluşturuluyor. Birimin görevi, ihbarları değerlendirmek ve iz sürerek gizli kapaklı okunan kitaplara el koymak, yakarak imha etmektir. Kitabın ana kahramanı İtfaiyeci Guy Montag’ın işi de kitapları yakmaktır. Ancak Montag, tüm insanların haplarla hayata tutundukları dünyada kendini yalnız hissetmektedir. Bir süre sonra hayran olduğu kitap âşığı, Clarisse McClellan ile karşılaşır, ondan etkilenir ve bakış açısı değişir. O andan itibaren hayatı ve toplumu sorgulamaya başlar.

Bir insanın etrafındaki dünyaya ve hayata bakarak bazı düşüncelerini yazıya dökmesi belki bir ömür sürdü; sonra ben geldim ve iki dakikada bam! Her şey bitti.

Kitapların muhteşem dünyasına adım atan Montag, kendi elleriyle son verdiği hayatları yeniden inşa etmeye başlar.

Gelecekte koşan, kitap yakıcılar tarafından takip edilen, bilgiyi kurtarmaya çalışan Montag’ın zaman yolculuğuna tanık oluyoruz. Baskıcı tutumun, hayal gücünü ve bilgiyi nasıl engellediğini gösteren bir kitap. Guy Montag, sistemin baskıcı yönünü ve başkaldırmanın sonucunun neler olabileceğini anlatmakta. Teknolojinin suiistimal edilmesi ve kitapların yasaklanması bireyleri tek tip olarak şekillendirdiği anlaşılıyor. Kitaplardan yoksun toplumların ne geçmişleri ne de geleceklerini kurabilecekleri bir tarihleri olamayacağı fikri, romanın zihnimize yerleştirdiği en önemli noktalarından biridir. Tüketmekten başka bir şey düşünmeyen, hızlı yaşayan, şiddetin her türlüsüne karşı duyarsız kalan toplumu eleştiren bir kitap.

Herkes ölünce ardından bir şey bırakmalı.

Geride bırakılan ve paylaşılan zamanın kıymetli olduğunu hatırlatıyor. İnsanın varlığı ölümle son bulsa bile, yaptıkları ve bıraktıklarıyla anılmasının hayattaki amacı olduğunu vurguluyor.
Kitabın sonunda Ray Bradbury, insanın bir amacı olduğunda ve o amaç için yaşadığında anlam kazandığını vurguluyor. Kitaplar, geçmişi koruduğu gibi, gelecekte de varlığımızı anlamlandırmada en iyi yoldaşımız olacaktır. Bilgiyi paylaşmak, hatırlamak şu zamanda da ihtiyacımız olan şey.

Yazar

Özge Yıldız

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar