HİLLARY’DEN EMİR ALANLAR, KORKUN!

Hillary vasıl oldu, onlarca katil yüzlü araba ve yerli yabancı  istihbarat elemanı şehri kapladı.. Eli kanlı çeteler kabus gibi Türkiye’nin Suriye’nin İran’ın Irak’ın üzerindeler. Küresel merkezlerin tüm ajansları  bu bölge üzerine dönen  oyundan sözediyor..  Batının   ‘derin’ adamları ‘plan’ı açıkça ortaya koyuyorlar.. PLAN 100 sene öncekiyle aynı! Hedef Osmanlı pardon Türkiye… Ama öncelik Suriye’de! Hesaba göre […]


Paylaşın:
Hillary vasıl oldu, onlarca katil yüzlü araba ve yerli yabancı  istihbarat elemanı şehri kapladı.. Eli kanlı çeteler kabus gibi Türkiye’nin Suriye’nin İran’ın Irak’ın üzerindeler.
Küresel merkezlerin tüm ajansları  bu bölge üzerine dönen  oyundan sözediyor..  Batının   ‘derin’ adamları ‘plan’ı açıkça ortaya koyuyorlar..
PLAN 100 sene öncekiyle aynı!
Hedef Osmanlı pardon Türkiye… Ama öncelik Suriye’de!
Hesaba göre bu  Suriye ‘ilmeği’,  Türkiye ve İran’ı savaşa çekecek..  Sünni, Şii, Alevi, Hristiyan unsurlar, Arap, Dürzi, Kürt, Türk birbirini yiyecek… Bölge insanı ölecek.. ölecek!
BBC’de Jonathan Marcus  alıntılıyor: ‘Batıya sadakatini ispatlamış, ve dini radikalizmden uzak olan Kürt gruplar bu işten kazançlı çıkacak’!
Kürtler değil.. ‘Batıya sadık Kürt gruplar’…  Sahibinin sesi, eli kolu olanlar…Irak’da  Talabani ve Barzani dışında onlarca aşiret vardı.. Batıya sadakatle bağlı olan  bu ikisi, ‘ortamı’  temizledi, yalnız kendileri kaldı…
Plan değişmedi!
Sevr’den, parçalanmaktan sözedince ‘komplo teorisi’ diyenler şimdi göz ve kulaklarını iyi açsınlar.. Çünkü  ‘Yeni Osmanlı’ diye şişirilen Türkiye’yi bekleyen ‘yeni Sevr’ yani  Osmanlı’nın akibeti!.. Biz söylemiyoruz, pek bayıldıkları Batının akıl hocaları, batılı uzmanlar, batının ‘derin’ adamları söylüyor…
London School of Economics’den   Prof Fawaz Gerges,  BBC’ye , Sevr’in yıldönümünde  konuşuyor:
“1918’de  Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasının ardından hayata geçirilen  ve günümüz sınırlarını belirleyen Sykes-Picot sınırlarının yeniden çizilme ihtimali var.” diyor!  Haritaya gözatın..
Sykes-Picot
Geçen yüzyılda aynı yol haritası izlenerek petrol coğrafyasına bir  İsrail oturtulmuştu
21. yüzyılda birebir aynı yol izlenerek, İsrail’in yanına bir Kürdistan oturtulacak.. Bu hemen olmayacak , süreç 20-30 yıla yayılacak..
Sykes-Picot anlaşması  1916’da yapılmıştı, Sevr’den bir önceki gizli  anlaşmaydı  ve  İngiliz ve Fransız imzacıların adını taşıyordu. Rus Çarlığı da anlaşmadan nemalanacaktı.  Sovyet devriminde  Çarlık Rusyası kasalarında  bulunan  gizli anlaşmalar  Bolşeviklerin eline geçti ve  belgeler Türkiye’ye sunuldu.
Anlaşma, Osmanlı topraklarından,  kopartılacak parçaları belirliyordu. Gizli anlaşmaya göre;
İskenderun  Filistin arası  Fransa’nın,   Filistin’le  İran  arasındaki  bölge  İngiltere’nin  etki  alanında  olacaktı.  İskenderun  serbest  bölge  olacak,  Filistin uluslar arası  yönetime  bırakılacaktı.
Sykes-Picot  gizli anlaşmasında  bölgede  hangi  aşirete  nasıl bir  destek  sağlanacağı  belirlenmişti.  Bu süreç bugün izlenen emperyal yol haritasının aynısı gibi!
Osmanlı parçalandı, içinden Irak ve Ürdün çıktı
İngilizler Emir  Hüseyin’e  para  ve  silah  desteği verecekti.  (Bugün de Clinton,  küresel teröristlere Esad’ı devirmek için 82 milyon dolar yardım yapıldığı  açıkladı.)Destek  verildi  ve  Haziran  1916’da  Arap ayaklanması  başladı.  4  ay  sonra  2 kasım  1916’da  Emir  Hüseyin kendini  Arap  ülkeleri  kralı ilan etti.
İngiltere  ve  Amerika  1  yıl  sonra   Filistin’de  bir  yahudi  yurdu  kurulmasını  ve  bunun  Arap  krallığının bir  parçası olmasını  karara bağladılar. Yüzyıl sürecek bir fitne tohumunu bu coğrafyaya oturttular..
Bu  arada dünya  paylaşım  savaşı  tüm  vahşetiyle  devam  ediyordu.  Emir  Hüseyin  İngiliz askerleriyle  beraber  Hicaz  ve  Filistin  cephesinde Osmanlı  askerlerini  arkadan  vurdu.  Aynı bayrak altında yüzyıllar boyu yaşamış olanlar,   emperyalizme biat eden hainler yüzünden düşman oldu. 
Savaşın  sonunda    İngiltere  Osmanlı’dan  koparılan  yeni  ülkeleri  ve    krallarını    dünyaya   ilan  etti..Haritadaki  yeni  ülke  Irakdı,  Faysal,  kral olarak  başa  geçecekti.  Bir  başka  yeni  ülke    Ürdün’dü.    Bu  kez  kral  Hüseyin’in  oğlu    1.  Abdullah   tahta  oturdu..
Hedef   bir  Sion devleti   kurmaktı.30 yıl sonra bu hayal gerçekleşti.. İsrail’i ilk tanıyan devlet  o yıllarda Batıya tamamen biat etmiş olan Türkiye oldu..   Artık Ortadoğu düşmanlar yatağıydı!
100 yıllık ‘Plan’: ‘Kürdistan’
1920’deki Sevr   Anlaşması bu anlaşmanın devamıdır. Anlaşmaya göre ‘Uluslararası bir komisyon’ denetiminde ‘Kürt bölgeleri’ özerkleştirilecek,  daha sonra  Suriye, Irak, Türkiye sınırlarındaki Kürt aşiretler,  Milletler Cemiyeti’ne  özerklik için başvuruda bulunacaklardı.. başvuru derhal kabul edilecek, Türkiye  ve diğer ülkeler sözkonusu bölgeler üzerindeki tüm hak ve sıfatlarını kaybedeceklerdi.  Sonraki aşamada parçalar birleşecek ve büyük  Kürdistan ‘uluslararası camia’ himayesinde   petrol coğrafyasına oturtulacaktı.
Bugün yaşadıklarımız 100 yıllık bir plandır..
Bu emperyal hedefi, İsrail Moşe Dayan Kürt araştırma Merkezi başkanı Prof  Ofra Bengio  BBC’ye şöyle  özetlemiştir:
‘Bölgede dengeleri  Kürt faktörü  belirleyecektir.. Kürtler, yıllardır  batı ve ABD desteğini almış, onlara sadakatle bağlı olduklarını da ispatlamışlardır. Kürtlerin yaşadıkları ülkeler,  birbirleriyle  Kürt  sorununun halledilmesi konusunda işbirliği içinde değillerdir ve Kürt unsurlar  içinde bulundukları ülkeleri derin zaafa sürüklemektedir.’
Batıya sadık ‘bölücü unsurlar’
‘Kürt unsurlar’dan kasıt,  ‘batıya sadık olan’ etnik memurlardır..  Onlardan biri geçen gün konuştu ve batının kendisine verdiği 100 yıllık görevi tüm açıklığıyla dile getirdi: BDP milletvekili  Adil Kurt, ‘Türkiye’de bir iç savaşın ayak sesleri bu coğrafyadan duyulmaya başlandı.. Ey başbakan senden önce bizle kimler kimler uğraştı bize gücü yetmedi  Senin çapın ne, gramın ne!’ anlamına gelen laflar etti..
Ey Erdoğan, 28 yıldır Kürdistan dağlarında süren bu savaş, eğer aklını başına almazsan Kürdistan sokaklarına, Türkiye’nin metropollerine taşınmak üzeredir. Bunu bir tek tanımı vardır, bu bir iç savaştır.’ diye meydan okudu… 
Herşeye efelenen Erdoğan,  bu meydan okumaya karşı pek sessiz kaldı.  ‘Seviyesiz generallere’ verip veriştirdiği gibi yapmadı, hiç sesini çıkarmadı..  O da biliyordu ki BDP/PKK’nın  arkası sağlamdı..  Washington, AKP,  Barzani, ve BDP’yi aynı anda ama değişik şekillerde destekliyordu..
BDPli milletvekili başka şeyler de söyledi.. ‘Arap Baharı ’ aktivistlerine verilen metni okuyor gibiydi..
‘Böyle devam ederse açık ve net söylüyorum bir iç savaş durumunda Türkiye ’deki ordu ikiye bölünecektir.Türk ordusu içerisinde silah taşıyan hiçbir Kürt genci o durumda kendi halkına karşı silah doğrultmayacaktır. Nasıl kiMısır ’da Libya ’da Kuzey Afrika ’da diktatörler gittiyse, orduları bölündüyse siz aynı akıbeti Mezopotamya’da Anadolu ’da yaşayacaksınız. Kaybeden Kürtler değil, Türkiye olacaktır!’
Bunları söylerken  ölen bir PKK lının evinde  taziyedeydi. Bu milletin sinir tellerini laçka etme taktiklerini psikolojik savaş ustası Vamık Volkan’dan almış olmalıydı .  Sözleri,  6 Ağustos’da  Charlie Rose’a mülakat veren ‘derin Amerikalı Henry Kissinger’ın,  İngiliz bakanların ,  küresel çetenin  merkezi  CFR ‘uzmanları’nın     diplomatik dilin  kıvrılan patikaları arasında söyleyiverdikleriyle aynıydı…
Suriye’de sona yaklaşılmıştı.. Esad ya gidecek ya da Lazkiye civarında bir Alevi bölgesinde  kendi krallığını kuracaktı… Türkiye sınırı Kürt ve Sünni grupların denetiminde olacaktı… Bu kaos sınırları aşacaktı…
Türkiye’yi karıştıracak unsur  ‘Batıya sadık  Kürtçüler’   olacaktı..  Mezhep ayrışması tuz biber olacaktı..
Peki ya tüm bu planlar alt üst olursa!
BBC  diplomasi muhabiri  Marcus  ayrıntıya giriyor: ‘Davutoğlu   Suriye’yi  PKKyı desteklemekle suçluyor ama  durum çok daha karmaşık..Çünkü Suriye’deki Kürt oluşum, Türkiye’nin desteklediği ‘Suriye muhalefetinden’  de, Türkiye’deki iktidardan da nefret ediyor!’ (bkz:http://www.guncelmeydan.com/anasayfa/index.php?option=com_content&view=article&id=4289:esadn-ortadou-satranc–banu-avar&catid=34:banu-avar&Itemid=277) 
Esad’ın satranç hamlesini kastediyordu…. Türkiye sınırını,  Kürt Ulusal Birliği denetimine  bıraktı.. CIA denetimindeki  El kaide ve İslami Cihad’a bağlı terör gruplarını  halletsinler diye  geri adım atmıştı..
London School of Economics’den Prof Gerges: ‘ Esad’ın aklında Kürt gruplara destek vermenin,   Sünni Arap’ları  zafiyete sürükleyeceği  fikri olduğu kuvvetle muhtemel.’  değerlendirmesini yaptı.
Mülteci akınları  tampon  bölgeler oluşturur!
Şimdi  Esad, İran ile işbirliği içinde  emperyal saldırının öncü gücü olan Türkiye iktidarına ‘gel gel’ yapıyor.. Bu tuzağa düşen Türkiye  kendini korkunç bir çatışmanın tarafı olarak bulacak.. Sadece Suriye topraklarında değil Türkiye sınırları içinde de   saflar ayrışacak..  Bu kaosta, sivil halk oradan oraya savrulacak.. Mülteci kamplarına bol miktarda paralı asker ve istihbaratçı sızdı, onlar ellerindeki silahları efendilerinin istediği hedeflere doğrultacak…Tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi,  sınırlar  belirsizleşecek,   gri bölgeler, emperyal saldırı üslerini barındıracak,  bölge ülkeleri arasına kamalar sokacak ve komşular arasındaki  uçurumun ve acının  simgesi  olarak  kalacak.  Ürdün’de, Irak’da, Suriye’de Lübnan’da  olduğu gibi…
..
Gri bölgeler süreç içinde ‘petrol haritasına göre’ ‘düzenlenecek’.  O bölgeler içinde yaşayan   Kürt, Türk, Suriyeli, Iraklı  unsurlar Batının  düzeneği dışına çıkarsa  hangi etnik kökenden olursa olsun onlar yaşatılmayacak..  Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi yeni bir sınır belirlenecek…  Libya’da olduğu gibi ülke ortadan 3’e kesilecek..
Petrol şirketleri, uyuşturucu baronları ve silah tüccarları  kendi denetimlerinde küçük derebeylikler için aralarında anlaşacaklar..Tüm bunlar bayat hikayeler.. Bunlar 1948’de İsrail kurulurken Filistinlilere  yapıldı ,  Filistinli  mülteciler  zulümden kaçtı, çevre ülkelere aktı.
O ülkelerde gri bölgeler oluştu.. Sınırlar belirsizleşti.. Filistin’de yüzde 7 olan İsrail nüfusu hızla  yüzde 50’ye çıktı.. İsrail devleti, Filistin’i silmiş Ortadoğu’ya kurulmuştu ..
Toprağın asıl sahipleri,  bugün gördüğünüz baskı ve zulüm altında ve duvarlarla çevrili alanlarda,  toplama kamplarına tıkılan Kızılderililer gibi hapis kaldı!  Yavaş yavaş  yokolacaklar,  kalanlar da ‘yaşamak’ için  ‘İsrailli’  ya da ‘gibi’olacaklardı..
Bugün ‘yeni  dünya düzeni’,  ‘bahar’ martavalıyla kapıya dayandı.. Bu ‘bahar’ şimdilik değilse bile ,  ‘az sonra’  Tayyip Erdoğan,  ve Davutoğlu’nun  da başını yiyecektir..    Emperyalizm pis işlerine alet olanları bir süre sonra devreden çıkarır.. Yerlerine taze kan  kullanır..  40 yıl kullanılan Mübarek  kafese atılmış, milyarlarca dolarına el konmuş, yerine Müslüman birader Mursi getirilmiştir.. O da bir müddet kullanılacak sonra halkı daha iyi ‘oyalayacak’ başka bir aktör bulunacaktır.. Eğer bir ülke emperyal odakların deli gömleğindeyse, durum budur!
Geçenlerde Ürdün Kralının Amerikan televizyonuna verdiği mülakatı izlerken, gözlerindeki korkuyu yakaladım.. Amerikalı muhabirin  karşısında sınavdaki çocuk gibi kelimeleri tartmasına, durmadan gözlerini kaçırmasına, Amerika’ya yaranacak mesajlar vermek için çırpınmasına  baktım.…  ‘Bahar’ her an kafasına inebilir, biliyordu.. Her şeyiyle Amerika’ya biat etmişti ama yetmiyordu.. Mültecileri nasıl buyur ettiğini, Suriye ordusuna ‘ Ürdün ordusunun ’ nasıl ateş açtığını ballandırarak anlattı.. Biraz da mali destek istedi.. dilendi..
Ama geçen yüzyıl başının  dünya hakimi, ‘İngiliz artıkları’ artık  gidiciydi… Sıra ona da gelecekti.  Suudlara da,  Katar’a da… Ve küresel çete mensupları yeni kuklalara sahte gülücükler atacaklardı..  Hillary’nin  Erdoğan’a,  Gül’e, Davutoğlu’na attığı o gülücükler  köprüyü geçene, Suriye ‘pis’ işini halledene kadar  geçerli…   O ‘pis’ iş halledilirken   tufan kopacak!   Pis  işe bulaşan herkesi de önüne katacak…
Bakın Prof Gerges ne diyor: 
‘Kürt sorunu daha uzun zaman bu coğrafyada hakim olacak. Ulusal sınırları aşacak ve 1918’de olduğu gibi yeni bir Sykes Picot  haritasına yolaçacak..
Emperyal odakların,   ‘Surlar ülkesi’ Suriye’ye bu kadar zorlukla ve temkinli yaklaşmalarındaki en büyük neden,  100 yıllık planlarının,  Türkiye- Irak- İran -Suriye dörtgeninde  bir daha çıkamayacakları bir batağa   saplanma olasılığından duydukları korkudur.. Bu coğrafya binlerce yıldır hain öğütmektedir.. Ve bazı eblehler tersini söylese de bu coğrafya sakinlerinin genetik hafızası ‘nisyan ile malul’* değildir! Gün geldiğinde yapacağını bilir!

Yazar

Milli Düşünce Merkezi

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar