Yükleniyor...
Bölükbaşı’nın konuşması için BURAYA tıklayınız.
Yüzdı yara
Sinemde yüzdı yara
Kerkük’ün bir daşın
Değişmem yüz diyara
Aziz Türk Ocaklılar, sevgili gençlerimiz,
Türk Ocakları Ankara Şubesi olarak her yıl düzenlediğimiz geleneksel yemekli toplantımıza hoş geldiniz diyor, hepinizi şahsım ve Türk Ocakları Ankara Şubesi adına saygı ile selâmlıyorum
Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını, üzerinde yaşadığımız toprakları vatanlaştıran ve vatanın bölünmez bütünlüğü için canlarını feda eden bütün şehitlerimizi rahmetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygı ile eğiliyorum.
Türkiye’nin ateş çemberine sarıldığı şu günlerde ‘’Irak ve Suriyedeki Gelişmeler ,Türkiye üzerinde etkileri’’ konusunda bizleri aydınlatmak üzere lütfedip davetimizi kabul eden Emekli Büyük Elçimiz sayın Deniz Bölükbaşı‘na teşekkür ediyorum. Ayrıca bu programı gerçekleştirmemizde her zaman olduğu gibi bugün de bizlere desteğini esirgemeyen Türk Kamu-Sen Genel Başkanı sayın İsmail Koncuk’a Türk Büro-Sen Genel Başkanı sayın Fahrettin Yokuş’a emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Aziz davetliler, geleceğimizin ümitleri sevgili gençler
Özellikle 20. yüzyılın başlarından itibaren başlanılan Orta Doğu’yu yeniden şekillendirme ve buralardaki yeraltı -yer üstü zenginlikleri ele geçirme planının uygulanmaya konulduğu I. Dünya Savaşıyla birlikte, yaklaşık bin yıldır Türk toprağı olan, Kerkük, Musul, Erbil, Süleymaniye, Halep gibi şehirlerin Misak-ı Milli sınırlarının dışında kalması, orada yaşayan kardeşlerimizin âdeta kendi kaderlerine terk edilmesi bizleri derinden üzmektedir. Son günlerde, Kerkük ve Musul gibi kadim Türk şehirlerinin, bölgede yaşayan aşiret yapılanmalarının sözde referandum kararıyla ele geçirilmek istenmesi karşısında, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti olarak bizlerin bu duruma kayıtsız kalması asla beklenemez.
Bizler, yüz beş yıllık ulu Türk Ocağı çınarının temsilcileri olarak Sevr ve Lozan Anlaşmasıyla oldu bittiye getirilerek Misak-ı Milli sınırlarımız dışında kalan Kerkük, Musul, Halep gibi Türk topraklarının dokusunun bozulmasına, oradaki Türk varlığının ve kültürel değerlerinin korunmasına, yaşatılmasına yönelik dikkatleri çekmek üzere burada toplanmış bulunuyoruz. Bu vesileyle, Emekli Büyük Elçimiz Sayın Deniz BÖLÜKBAŞI biraz sonra bizleri “Irak ve Suriye’deki Gelişmeler, Türkiye Üzerindeki Etkileri”konusunda bilgilendireceklerdir.
Aziz Türk Ocaklılar ,değerli davetliler,
Türkiye çok zorlu bir dönemdedir, devlet olarak, millet olarak bunu bilip, görüp, görevlerimizin farkına varmazsak geleceğimiz karanlıktır. Bahane üretmek yerine çözüm yollarını aramalı ve geleceğin aydınlık Türkiyesini yaşatmalıyız.
Herkesin bildiği gibi gerek sınır komşularımız olan Irak ve Suriye gibi ülkelerde gerekse küresel güçlerin hâkimiyet sağlamaya çalıştığı bölgelerdeki stratejik coğrafyalarda, son yıllarda çok farklı oyunlar oynanmakta; insanların yaşamları kimlik, dil, din gibi değerleri gözetilmeden toplumlar hiçe sayılmaktadır.
Bugün Türk kelimesini ağızlarına almaktan rahatsız olanlar, hatta Türkçülük bölücülük diyen bir zihniyetle Türkmen kardeşlerimiz ateş çemberinden nasıl kurtarılacak?
Türk’ün ve onun ülkesi Türkiye’nin çıkarlarını savunmaktan aciz, soy ve vicdan kusurlu insanların ipliklerini tam anlamıyla pazara çıkarmak, Atatürk İlkelerini benimsemiş bütün Türkçüler’in en önde gelen görevleri olmalıdır..’’
Hele hele Türkçülük bölücülük diyenlere Türkçülüğü bölücü Kürtçülük kavramıyla aynı görenlere Türk Ocaklılar olarak sadece internet sayfalarında ,dergi köşelerinde tepki göstermek değil Bütün Türkiyeyi hatta Türk Dünyasını harekete geçirecek tepkiler göstermeliyiz. Çünkü bizim varlık sebebimiz bu. Biz 105 sene önce Türklüğü yaşatmak için kurulmuşuz. Türkçülük bölücülüktür diyenlere sesleniyorum.
Atatürk’ün de çok önem verdiği ve desteklediği 105 yıllık mazisi olan Türk Ocaklarının merkez şubesi olan ve 16 yıldır Başkanlığını yürüttüğüm Ankara Türk Ocağı’nın Türkçü bir ferdi olarak gururluyum. Türküm,Türkçüyüm. Osmanlının küllerinden yeni bir devlet kuran halkına Türk Mileti, kurduğu devlete Türkiye Cumhuriyeti Devleti adını veren Yüce Türk, Atatürk’ün izinden yürüyen onun inkılâplarını yaşatmak için ömrü mücadele ile geçen bir Türküm ve Türkçüyüm. Atatürk’ün “Biz doğrudan doğruya millet severiz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.’’sözünü benliğinde yaşatan gençler yetiştiren Türkçü bir öğretmen ve Türkçü bir anneyim ve ben Türk’üm Türk milliyetçisiyim. Ve Türk Ocaklıyım sizlerden biriyim..
Aziz davetliler,
Kerkük, Musul Türkiye coğrafyasının kilit noktasıdır. Her ne kadar Türkiye sınırları dışında bırakılmış olsalar da bütün varlıklarıyla daima Türkiyenin kâlbinde hep yaşatılmıştır. Hoyratlarıyla büyüdüğümüz Kerkük’ün yetiştirdiği bir türkmen kardeşimiz duygularını şu dörtlükle dile getiriyor.
Men Türkmen mende er kök
Dayım demiri bükük
Her Türkmen kıblesidir
Kâbe’den sonra Kerkük
İşte bu horyatta da görüldüğü üzere âdeta Türk milletinin gözbebeği olan Kadim Türkmen şehri “Kerkük” yüzyıllarca Türk kültürüyle bezenmiş önemli bir şehirdir. Her sokağında, mahallesinde, köyünde, kasabasında Türk izini çok net bir şekilde gördüğümüz Kerkük, bir oldu bittiyle demografik yapısı değiştirilmek suretiyle bölücü örgütlerin, Türk olmayan grupların himayesine sokulmak istenmiştir. Geçmişte pek çok olumsuz örneklerini gördüğümüz bu girişimlerle maalesef buradaki Türk varlığı, korku, sindirme, tehdit politikalarıyla zayıflatılmaya, yok edilmeye çalışılmaktadır. Uzun zamandır yapılan çeşitli uyarılara rağmen gerek yönetim kademesi gerekse siyasi otoritelerin dikkate almadığı “Kerkük” konusu referandum süreciyle birlikte tekrar gündeme geldi.
Bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Irak Devletinin “Kerkük” meselesine bakışı ve “Kerkük”ün Türk kimliğinin korunması çok büyük önem arz etmektedir. Bize burada düşen en önemli görev hiç şüphesiz “Kerkük”e sahip çıkmak, oradaki Türkmen kardeşlerimize her türlü desteği vermektir.Onun için buradayız Sözlerimi Irak Türklerinin millî ses sanatçısı Abdülvahit Küzeci’nin hoyratı ile bitiriyorum.
Dağlar yeşil boyandı
Kim yattı kim uyandı
Kâlbime ateş düştü içinde yâr da yandı
Su serptim ataş sönsün
Serptiğim su da yandı
Kerküklüyem men özüm
Kulak ver dinle sözüm
Canlar Kerkük’e kurban
Evvel başta men özüm