17.07.2025

Uygulamada egemenlik ilkesi

Ayfer Uzunırmak'ın Millî Egemenlik Platformu’nun düzenlediği ''Milletin Azim ve Kararı'' konulu toplantıdaki konuşmasının ikinci bölümü.


Millete ait egemenlik temsilciler eliyle kullanılabilir.

Çoğunluğa dayanan iktidarın, ben her şeyi yaparım, ben ulusal iradeyim düşüncesine kapılması, istibdadı başka bir biçimde yeniden getirmesi olur ki , bu da millî egemenlik ilkesine ters düşer.

Siyasal partilerin gelişmesi , egemenlik kavramını da etkilemiştir. Millet egemenliği, tüm seçmen kitlesinin iradesinin çoğunluğu olarak ortaya çıkmaktadır. Sonra bu çoğunluk Meclis çoğunluğun, meclis çoğunluğu parti grubu çoğunluğuna, parti grubu çoğunluğu da en sonunda parti grubuna egemen olan küçük bir grubun çoğunluğuna dönüşmektedir. Siyasal parti mekanizması yolu ile azınlığın iradesi, çoğunluğun iradesi hâline gelebilmektedir.

Egemenlik kavramı günümüzde yeni bir içerik kazanmıştır. Bu içeriğe göre egemenlik, hukuk sınırları içinde, hukukla kayıtlı bir yetkidir.

Genel seçimlerde beliren sonuç ”millî irade” değil,  fakat ”seçimlerde oy kullanmış seçmen çoğunluğunun siyasal tercihi”dir.

Aksi hâl, sandıktan çıkan çoğunlukla bütün bir milletin temsil edildiği, buna karşı gelinmesi durumunda da , ”millî iradeye” karşı gelindiği ileri sürülecektir. Bu anlayış bir yandan meclisteki muhalefetin varlığını hiçe sayma, öte yandan da başkaca devlet organlarının (mahkemelerin) egemenliği kullanırken açıkladıkları iradenin, millet iradesi olarak kabul edilemeyeceği sonucunu doğurmaktadır. Bu da meclisteki çoğunluğun her türlü denetimden kurtulmasına bir gerekçe hazırlamaktadır.

Gerek 1961 Anayasa md.2 gerekse 1982 Anayasa md.2 , Cumhuriyetin niteliklerini açıklarken Türkiye Cumhuriyetinin bir ”Hukuk Devleti” olduğunu belirtiyor.

1982 Anayasası ”Egemenlik kayıtsız şartsız milletini. ” diyor. (md.6)

Buradaki kayıtsız şartsız oluş, egemenliğin millete ait oluşu bakımındandır.

Anayasa md. 6/2 ” Türk milleti egemenliğini, anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır.”

Bir hukuk devletinde milletin egemenliğine dayanan hukuki faaliyetleri (yasama-yürütme-yargılama) anayasa ile sınırlıdır. Yasama organı anayasa içinde egemenliği kullanan yetkili organlardan yalnızca biri durumundadır.

1921 ve 1924 Anayasalarında egemenliğin kullanılmasına, tek yetkili organ TBMM’dir.

Buna karşılık 1961 ve 1982 Anayasalarında TBMM, egemenliği kullanan yetkili organlardan yalnızca biri durumuna getirilmiştir.

1961 Anayasası (md.4 ve 8) , 1982 Anayasası (md.6 ve 11) egemenliği ve kullanılmasını , hukukla kayıtlı bir yetki olarak kabul etmiştir.

Ancak egemenliğin kullanılmasında yetkili organ yürütme, uzun zamandır anayasa ile belirlenen sınırları ihlal etmektedir. Diğer yetkili organlar (yasama , yargı) millî egemenliği temsil görevini yapamaz durumdadır.

Hâlbuki egemenlik, hukuk alanı içinde ve yalnızca hukuki sonuçlar doğuran belli işlemleri yapma yetkisidir.

Kurucu kimliğin aşındırılması, Türkiyelilik

Olağanüstü şartlardan doğan yeni bir kurucu iradeye dayanılmaksızın, tarifi yapılan kurucu kimliğin sistemli faaliyetlerle aşındırılması devletin meşruiyet temellerine ilişkin ciddi tartışmalar üretecektir.

Türkiye, vatandaşlık kazanmış herkesin yasalar önünde eşitlendiği modern bir hukuk sistemine sahiptir.

Ancak Türk vatandaşlığı yakın zamanlardaki yanlış uygulamalarla, topluma katkısı şüpheli olan hatta kendisini Türkçe dahi ifade edemeyen muhtelif inanç, ülke ve etnik kimliklerden kişilerin, hızlıca elde edebildiği bir statü niteliğine bürünmüştür. Bu durum Türklük ve uzun asırlar Türk bayrağı altında yaşamış Müslümanlık temelinde kimlik harcı karılmış kurucu unsura, kurucu iradenin ulusal ve uluslararası hukuka tescil ettirdiği millî aidiyete aykırıdır.

Türkiyelilik kavramı herkesi, vatandaşlığa son katılanların fiilî durumunda tarih dışı bir resmî kimlikte eşitleme formülüdür.

Türklük ve Müslümanlıktan, Türkiyelilikle eşitlenmesini istemek kurucu çoğunluktan kimliksizleşme talep etme anlamına gelmektedir.

Türk dünyasına yönelişin arttığı şu günlerde Türklüğün ön plana çıkması doğaldır. Yeni anayasa hazırlıkları canlandırılırsa doğrudan 308 sayılı karar metninden hareketle yazılmış, kurucu unsurun Türkistanlı köklerinden başlayıp günümüze uzanan tarihi seyrine atıf yapan bir bölümün, giriş kısmına alınması yerinde olur.

Cumhuriyetimizin 100.yılında kurucu unsurdan kimliksizleşme talep etmek ise kurucu irade ile temelden ters düşmek anlamına gelecektir.

 

Kaynakça :

İbrahim Kafesoğlu -Türk Milli Kültürü (4.baskı)

A.Şeref Gözübüyük – Anayasa Hukuku (18.baskı)

Erdoğan Teziç – Anayasa Hukuku (16.baskı)

Mehmet Akif Okur – TC’nin Kurucu ilkesi ve unsuru nedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazar

Ayfer Uzunırmak

Peki ben ne yapabilirim?
Bizi okuyor, beğeniyor ve “Peki ben ne yapabilirim?” diye soruyor musunuz? Bağış yaparak bizi destekleyebilirsiniz. Bağışlarınızla faaliyetlerimiz daha sık, daha geniş ve daha etkili olacaktır. TIKLAYINIZ!

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar