Müzik Coşkusu: Kurmanğazı Ata Ruhu Kazakistan Bozkırında Yaşıyor

Hassak, Kazak Kurmanğazı Orkestrası. Kazak yurdunun dört bucağını tutmuş bozkırın çocukları, Kurmanğazı Sağırbayulı’nın ruhunu dombırada, dangırada, sıbızgıda yaşatıyorlar.


Paylaşın:

Bu yazı, you tube’a XacCak Kurmanğazı yazılıp müzik dinlendikten sonra okunmalıdır.
 Ahmet B. Ercilasun

Hassak, Kazak Kurmanğazı Orkestrası. Kazak yurdunun dört bucağını tutmuş bozkırın çocukları, Kurmanğazı Sağırbayulı’nın ruhunu dombırada, dangırada, sıbızgıda yaşatıyorlar. Dombırada teller çertiliyor, Dangıraya güm güm vuruluyor, sıbızgı insan nefesini müziğe çeviriyor.

Önce bir dombıra, sonra dombıralar giriyor ses dünyasına. Kır atlar eşliğinde ve dört nal ritminde. Sonra müziğe dangıranın güm güm sesleri karışıyor. Kır atlar dört nal koşmaya devam ediyor. İşte şu adam, şu Kazak, gırtlağını bir müzik aleti gibi kullanıyor ve gırtlak sesi, müziğe yeni bir renk katıyor.

Bozkırın uzak bir bucağında bir Kazak, ayak üstünde durmuş sıbızgısına üflüyor. Dombıra, dangıra ve gırtlak sesleri birbirine karışıyor. Ateşler yakılmıştır dört bir yanda. Sıbızgı havayı sakinleştiriyor. Ama Kazak bu, Er Türk’ün soyundan gelen Kazak. Durgun olamaz, sakinleşemez. Çünkü o, bozkırın hareketli çocuğu. At binip uzakları yakın eden yiğit çocuğu. Bir bozkurt kulak kabartıyor sıbızgı sesine.

Sıbızgının sakin sesi, yerini kıl kobuza bırakıyor. Kayalar üzerine oturmuş bir Kazak kızı, elindeki yayla kobuzu inletiyor. Sanki demir dağlar eritilmiş ve Ergenekon’dan o gün çıkılmış gibidir. Elindeki kıl kobuzla çıkmıştır Kazak kızı ve bir kayanın üzerine oturup demir dağları nasıl erittiklerini müzikle anlatmaktadır dış dünyaya. Korkut Ata, kıl kobuzu hangi çağda yarattı, kim bilir? Ama işte kayalar üzerinden ses vermektedir kıl kobuz.

Ergenekon varsa eğer, bozkurt da olmalıdır. Sarı ela gözlerini belertmiş ve dişlerini kenetlemiştir bozkurt. Kılavuzluk etmeye hazırdır. Kır atlara binmiş Kazak yiğitleri bozkırda bozkurdu izlemektedirler.

Bukağılar kırılmış, geniş bozkırlara yayılmaktadır Türk Kazaklar. Şimdi durmuş oturmuş hayatın sesine ihtiyaç vardır. Kazak hatunu jetigeni kucağına almıştır ve tellerine dokunmaktadır. Yeniden sakin bir hayatın müziği yayılır.

Ama Kazak bu, Er Türk’ün soyundan gelen Kazak. Durgun olamaz, sakinleşemez. Çünkü o, bozkırın hareketli çocuğu. At binip uzakları yakın eden yiğit çocuğu…

Dabılbazların güm güm sesleri yeniden müziği hareketlendiriyor. Dombıralar çertiliyor, kıl kobuz inliyor, gırtlak müziği yüreklere dokunuyor, dangıralara, dabılbazlara vuruluyor. Güm güm de güm güm…

Türk Kazak yerinden kopmuştur, bozkurdun ardında yollara düşmüştür. Kır atlar üzerinde dört nal giderek dünyayı sarmaktadır. Gök çadır, güneş mızraktır.

Kurmanğazı Sağırbayulı, elinde dombırasıyla bozkurdu izlemektedir. O, ata ruhudur, ataların sesidir, ataların ülküsüdür. Sağırbayulı, dombırasıyla, küyleriyle Kazakistan’ın geleceğini bestelemektedir.

Ata ruhu, bozkır, kır atların dört nal ritmi, Kazakistan’dan Altay Dağları’na, Yenisey’e uzanan kayçıların gırtlak müziği… Önde bozkurt kılavuz. Türkler bir kutlu ülküye koşuyor.

 

https://www.youtube.com/watch?v=amuXRSJaBxY

 

Yazar

Ahmet Bican Ercilasun

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar