Yükleniyor...
Siyasetin doğal seyrinde hâkim olan Makyavelci tavırlar son yıllarda yeni bir boyut kazandı. Belki siyasetin doğasında böyle bir anlayış yoktur ama sıradan her Türk vatandaşı kadar siyaset uzmanı olan bu satırların yazarı, bu Makyavelci tavrı normal karşılıyor. Çeşitli sebeplerle koltuğunun sallandığını fark eden iktidar; birleştirici gücünün farkına vardıktan sonra, üzerine çıkıp tepindiği milliyetçiliği, başının üstünde taşımaya başladı. Böylece koltuğa tutunabildiğini fark ettiğinde artık iktidardan başka milliyetçi kalmadı. Bozkurt’a binip Kızılelma’ya gittiler, gitmişken de Turan’a uğramadan gelmediler. Ergenekon’a da uğrayacaklardı ama birilerinin aklına bir şeyler gelmiş olacak ki hiç ses etmeden orayı geçtiler. Ne saçmalıyorsun dediğinizi duyar gibiyim. Girişte bahsettiğim siyasetteki yeni boyutu anlatmaya çalışıyorum. Bu yeni boyut işte buradaki kadar saçma. Ve her şeye alıştığımız gibi buna da alıştık.
Siyasette alıştığımız ve normal olarak gördüğümüz bir diğer tavır da lideri göklere çıkarmak. Belki bu da normal değildir ama başka türlüsünü görmediğimiz için olağan karşılıyoruz! Geçtiğimiz günlerde önümüze düşen bir video ile siyasetteki lider övgüsünün Makyavelci tavırla birleşerek ne kadar pespaye bir hâl aldığını bir kez daha gördük. Söz konusu video AKP İstanbul İl Başkanlığı tarafından paylaşıldı. Videoda Türk milliyetçilerinin ve Türk dünyasının bir marşı gibi görülen “Çırpınırdın Karadeniz” şarkısı AKP Genel Başkanına hitaben sözleri değiştirilip çalınmıştı! Son yıllarda Türk milliyetçiliğinin sembollerinin iktidar tarafından fütursuzca kullanıldığı malumunuz. Hatta bazılarımız bu durumdan memnun da… Çünkü bu sembollerin tanındığı savunuluyor. Evet bu sayede sembollerin isimleri daha bilinir oluyor. Ama ya manası?
Türk dünyasının sanatçılarından Azerin, verdiği konserlerde hemen herkesin bildiği “Çırpınırdın Karadeniz” şarkısını söylemeden önce hikayesini anlatıyor:
“…Mesela Çırpınırdın Karadeniz dediniz. Ben onu öğrendiğimde sadece şarkı gibi öğrendim. Türkiye’de konser yaptığımda imza için yanıma gelen biri, ‘Bir eser var repertuvarınıza alırsanız çok güzel olur.’ dedi. Türkiye’de biliniyordu. Azerbaycan’da biz bilmiyorduk. Ben onu şarkı gibi öğrendim. Azerbaycan’da çıktım sahneye okuduğumda dışlandım. Bu kız Türk’ün bayrağı deyip duruyor. Yeni bir dönem, insanlar millî kimliklerini bilmiyorlar. Düşünün ki yetmiş iki sene başka bir şey aşılanmış size, dininden, millî kimliğinden uzak yasaklı bir dönemin içinde… Dedim bunu bir araştırmam lazım. Niye insanlar bunu yadırgıyor? Türkiye’de de biliyorlar ama anonim oluyor. Öğrendim ki Türk dünyasının büyük şairi Ahmed Cevad, Kafkas İslam Ordusuna muhabbetinden bu sözleri kaleme alıyor 1914’te. Daha sonra 1918’de Bolşevikler ve Ermeni Taşnakları Azerbaycan’a girip kırk bin insanı katlediyorlar. Aydınlarımız mektup yazıyorlar ki ‘Burada sizin kardeşlerinize bunlar yapılıyor, imdat bize yardım lazım!’ diyor. O dönem biliyorsunuz, Türkiye de her taraftan savaşın içinde. Enver paşa da savaşta, görevde. Diyor ki Nuri Killigil Paşa’ya: ‘Gidin ve oradaki kardeşlerimizi yalnız bırakmayın.’ Nuri Paşa Kafkas İslam Ordusuyla Azerbaycan’a geliyor. Kırk beş gün Gence’de eğitim veriyorlar. Tabii Türkiye’den askerlerle geliyorlar ama oradaki bizim askerimiz de vuruşmak istiyor. 1918’de 15 Eylül’de bütün bölgelerimizi kurtara kurtara galibiyetimizi ilan ediyorlar. Temizliyorlar Azerbaycan topraklarını düşmandan. Çoluk çocuk elinde silah olmayan insanları katlettiler. O toprakları istedikleri için. 1918’de 15 Eylül’de dâhi bestekâr Üzeyir Hacıbeyli Bakü valiliğinin önündeki İstiklal Sokağında Kafkas ordusunu karşılıyor.”
Bu şiirle ilgili başka bir değerlendirmeye bakalım.
“Çırpınırdın Karadeniz şiiri, millî olana düşünsel yaklaşan sanatkârın ‘kültürel bellek kodlarının taşıyıcısı’ niteliğindeki eseridir. Azerbaycan Türklerinin özlemini dile getiren bu metin, Ahmed Cevad’ın Türkçü ve Turancı duygularını içerir. 1914’te Gence’de yazılır; 1918 yılının başlarında Nuri Paşa komutasındaki Türk ordusunun Azerbaycan Türklerini soykırımdan kurtarmak için Azerbaycan’a gönderildiği dönemde de bestelenir. Eser, ilk kez 1919’da Ahmed Cevad’ın ikinci şiir kitabı “Dalga”da yer alır. Çırpınırdın Karadeniz’in notasının 1918 senesinde bestecisinin evi Ermeniler tarafından yakıldığında veya Azerbaycan Halk Cumhuriyeti dağıldıktan sonra Hacıbeyli İran’a zorunlu muhaceret ettiği dönemde kaybolduğu tahmin edilir. Mevcut nota ise, 1990 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Süleyman Şenel tarafından Üzeyir Hacıbeyli ev müzesine sunulur. Eser, 1920 yılından sonra ilk kez Azerbaycan’da 10 Mart 1992’de Cumhuriyet sarayında Ahmed Cevad için düzenlenen törende seslendirilir.”[1]
Şairi Ahmed Cevad ömrünü Türk dünyasına vakfetmiş, işgallere karşı sadece fikrî olarak değil fiziki olarak savaşmış bir Türkçüdür. Bu nedenle Sovyet rejiminin zalim diktatörü Stalin tarafından düzmece suçlardan hüküm giydirilerek 1937 yılında kurşuna dizdirilir. Beraat kararı idamından 18 yıl sonra, 1955 yılında verilir.
Görülüyor ki bu şarkının yüreklerimizi kabartması, duygulandırması sadece müziği ve sözleri değil. Arkasındaki bu hikâye, şiiri ve şarkıyı daha anlamlı kılıyor.
Türk’ün kardeşlik duygusunu, bayrak ve istiklâl aşkını, Turan sevdasını yüreğinin derinliklerinden gün yüzüne çıkaran Hacıbeyli’nin eseri Türk milletinin ruhuna işlemiştir. Böyle bir eseri bozarak sıradan bir seçim şarkısına çeviremezsiniz. Türk bayrağını selamlayan bu şarkıyı, parti başkanınız için çalarak, Ahmed Cevad’ın ve Üzeyir Hacıbeyli’nin ruhlarına eziyet, hatıralarına hakaret edemezsiniz.
[1] https://ktu.edu.tr/dosyalar/karendergi_47758.pdf
1 Yorum