Yükleniyor...
Alınan bunca dış borç büyümeye yaramamış
Hakan Özyıldız
30 Mart 2018
Bu hafta, 2017 yılına ait iki önemli veri açıklandı.
İlki yıllık büyümenin yüzde 7,4 olduğunu gösteriyordu. Beklentilere yakın bir performans gösteren ekonominin büyüklüğü 3,105 milyar liraya ulaştı.
TÜİK’in milli gelir verilerinin hesaplanmasına ilişkin yaptığı değişiklikler hakkındaki tartışmaların detaylarını Korkut Boratav ve diğer uzmanlardan mutlaka okumalısınız.
Tartışmaları uzmanlarına bırakırsak, üretim tarafından bakınca ağırlık yine inşaat sektörüne ait. Harcamalarda ağırlık iç tüketimde. Anlaşıldığı kadarıyla hanehalkları ve devlet borçlanarak tüketmişler. Sabit sermaye oluşumunda ise inşaat öne geçmiş. Daha ilginç bir durum şu; büyümeye 3,7 puanlık stok katkısı var. Anlaşılan işletmeler ekonominin 2018’de çok iyi bir performans göstereceğini ve satışlarının artacağını düşünüyorlar. Böyle olmasa stoka çalışırlar mı? Yüksek stok, hem de yüksek faizle borçlanarak üretim yapıp depoya atmak oldukça maliyetli bir iş. İlginç olan şey, bunca maliyete katlanmayı göze almışlar.
Kısa özeti burada kesip, diğer konuya geçeyim.
Önce bir rakam vereyim. Geçen yıl ekonominin büyüklüğü 851 milyar dolar oldu.
Bu rakamı unutmayın.
Şimdi gelelim Türkiye’nin dış borçlarına. Toplamı geçen yılsonunda 453,2 milyar doları aştı. Bunun 136,2 milyarı doları (%29) kamuya ait. 316,4 milyar doları (%70) özel sektörün borcu. (Küçük bir miktar TCMB’nin borcu var)
Dış borcun asıl etkisini ölçebilmek için, borç yüküne (Toplam dış borç/Milli gelir) bakarsak, 1989-2017 arasındaki gelişimi aşağıdaki grafikte görülüyor. Bu dönemde dış borç yükünün zirve yaptığı yıl 2001. Yani Kriz yılı. Ondan sonra hızlı bir düşüş var. 2009 yılında görülen artışı anlıyoruz. Küresel Kriz var.
Peki, 2011 yılından başlayarak süregelen artışın, 2017 sonunda %53,3 ulaşmasını, 2001 düzeyine oldukça yaklaşmasını, nasıl açıklayacağız?
Benim açıklamakta zorlandığım, ama çok önemli olan bir soru daha var:2016 yılında 862,7 milyar dolar olan ekonominin büyüklüğü, 2017 boyunca 48 milyar dolar yeni dış alındıktan sonra, nasıl oluyor da 12 milyar dolar azalarak, 851 milyar dolara düşüyor?
Anlaşılan o ki, alınan dövizin yatırıma gitmemiş. Oraya gitseydi büyüme daha yüksek olurdu? Aklıma iki olasılık geliyor; ithalata ve/veya dış borç geri ödemesine.
Dışarıdan borç alarak ithalat yapmanın sadece tüketime yaradığını biliyoruz. Tüketimi de, ağırlıklı olarak borçlanarak yapıyoruz. Bu durum içerideki işçiye, patrona, devlete (vergi tahsilatı açısından) değil dışarıdakilere yarıyor.
Burada yeni bir durumla karşı karşıya olabilir miyiz acaba? Uzun vadeli veriler bize, dış borç büyümesi ile döviz olarak hesaplanan milli gelirin genellikle aynı yönde olduğunu gösteriyor. Ama geçen yılki hareket farklı yönde. Eğer alınan borçlar çoğunlukla ithalata ve dış borç geri ödemesine gitmeye başlıyorsa ve bundan sonra da böyle olacaksa, külahı önümüze koyup düşünmenin zamanı geçti mi acaba?
Tamam, sadece bir yıllık veriye bakarak bir sonuca varmak, kesin politika değişikliğine gitmek rasyonel olmaz. Ama izlemek, ithalat ve borçlanmaya yönelik politikaları değiştirecek yapısal adımları mutlaka atmak gerekiyor. Demem o ki; sanayileşmeye yönelik yatırımları teşvik edecek politika seçeneklerini hayata geçirmek için geç kalmadık mı?
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı