Yükleniyor...
02.02.2011
Türkçe deyince aklımıza ilk gelen tanım “Türklerin kullandığı dil” olabilir. Bu tanımı biraz açarsak şöyle diyebiliriz: “Geçmişte ve bugün, bütün boy, oymak ve kollarıyla Türklerin sözlü ve yazılı olarak kullandıkları ve gelecekte de kullanmaya devam edecekleri dile Türkçe denir.” Bu tanımdan anlaşıldığına göre Türkçenin iki boyutu vardır: 1) Zaman boyutu (geçmiş, bugün ve gelecek), 2) mekân boyutu (yalnız Türkiye ve civarında değil bütün zamanlarda Türklerin yaşadığı bütün coğrafyalarda kullanılan dil).
Türkler, bilinen ilk yazılı metinlerimiz olan Köktürk anıtlarından beri kendilerini Türk olarak adlandırmışlardır. Sekizinci yüzyıla ait anıtlar Bilge Kağan, Köl Tigin ve Tonyukuk’un Türklük için neler yaptıklarını anlatır. Konu gerektirmediği için bu metinlerde dilimizin adı geçmez. Ancak milletimizin adı 60 kez Türk, Türk bodun olarak geçer. Bundan dilin adının da Türkçe olduğunu rahatlıkla çıkarabiliriz. Zaten Köktürk döneminin hemen ardından gelen Uygurlar döneminde pek çok eserde dilimizin adı Türkçe veya Türk tili (dili) olarak kaydedilir. 11. asırda Karahanlılar dönemine ait iki büyük eserimizde, Kutadgu Bilig ve Dîvânü Lügati’t-Türk’te de dilimizin adı Türkçe veya Türk tili şeklinde geçer. Osmanlılar zamanında da dilimizin adı Türkçe veya Türk dili’dir; birçoklarının zannettiği gibi Osmanlıca değildir. Dil adı olarak Osmanlıca terimi,1850’den Cumhuriyete kadar zaman zaman kullanılmıştır. Osmanlılar dillerine Türk dili derken Doğu ve Kuzey Türkleri de 20. yüzyılın başlarına dek Türk tili demişlerdir. Önce Çarlık döneminin sonra Sovyetlerin siyaseti sonunda, 20. yüzyılın başlarından beri Türkçenin bazı kolları boy adlarıyla adlandırılmaktadır: Türkmence, Özbekçe, Kazakça, Kırgızca, Tatarca, Başkurtça gibi.
Türkçenin ne zamandan beri kullanıldığını bilmiyoruz. Türkçe-Moğolca akrabalığını kabul eden ünlü Altayist Nicolas Poppe’ye göre Türkçe ile Moğolca M.Ö. 500 civarında birbirinden ayrılıp müstakil diller hâline gelmişlerdir. Ancak Sir Gerard Clauson, Gerhard Doerfer gibi bazı ünlü Türkologlar Türkçe-Moğolca akrabalığını kabul etmezler. Onlara göre bu iki dilde ortak olan kelimelerin çoğu, çok eski dönemlerde Türkçeden Moğolcaya geçmiş olan kelimelerdir. Bu görüş dikkate alınırsa Türkçenin yaşı daha eski olmalıdır. Macar asıllı dil bilimci Gyula Descy, 4 000 kadar kelimeyi en eski Türkçe kelimeler olarak listelemiş ve bunları M.Ö. dördüncü bine ait kabul etmiştir. Sümerce ile Türkçeyi karşılaştıran ve iki dilde 368 ortak kelime bulan Türk dilcisi Osman Nedim Tuna, bu kadar eski dönemlerde Sümerceyle ortak kelimelere sahip olan bir dilin yaşının en az 8 000 yıllık olacağını hesaplamıştır.
Türkçe ile Moğolcanın akrabalığı konusunda benim farklı bir görüşüm var. Bence 13. yüzyıla ait ilk metinlerinden bugüne dek bütün lehçeleriyle Moğolca “creole” (karma) bir dildir. Karma diller genellikle iki dilin karışmasından oluşur. Karma dilin başlangıç safhası “pidgin” (melez) dildir. İlk nesillerin melez dili onların çocuklarında tabiî dil hâline gelir; tabiileşen melez dil “creole” (karma dil) adını alır. Karma dilin iki katmanı vardır. Yerlilerin eski dili alt katman, onun üstüne gelen dil üst katmandır. Karma diller Avrupalıların sömürgecilik döneminde Amerika, Afrika ve Hindistan kıyılarıyla Güney-Doğu Asya ve Avustralya’da oluşmuş dillerdir. Ben, uzun süre Türklerle birlikte yaşayan Moğolların dilinin de bilinen yazılı metinlerinden çok önce, Türkçe ile etkileşerek karma bir dil hâline geldiğini düşünüyorum. Karma dilden önce Moğolların atalarının başka bir dilleri vardı ve bu Türkçe ile akraba değildi. Tarihî metinleriyle birlikte bugün Moğolca olarak bildiğimiz dil ise Türkçeyle melezleşip “creole” (karma) dil hâline gelen bir dildir. Bu dilde Moğolların eski dili alt katman, Türkçeye ait gramer unsurları ve kelimeler üst katmandır. Akrabalık üst katman için söz konusudur. Bu görüş Altay teorisinin iki çıkmazına cevap verir: 1) Moğollar sarı, Türkler beyaz ırktan olduğu hâlde nasıl akraba oldukları sorusu cevaplanmış olur. 2) Bu diller akraba ise niçin temel kelimeler ortak değil sorusu cevaplanmış olur. Bunların dışında Türkçenin, Moğolcadan bağımsız olarak daha eski bir tarihi olduğu da ortaya çıkar.
Türkçe konusuna bundan sonraki yazılarımızda da devam edeceğiz.