Türk Birliği = Turan-2

Bizim yeniden doğuşumuz başladı. Ben buna inanıyorum. Gerekirse il il, mahalle mahalle, sokak sokak dolaşarak vatanı ve milleti anlatacağız. Genç nesilleri bu bilinçle yetiştirmek için çalışacağız. Birlik ve beraberlik için tarih bize bu şansı verdi.


Paylaşın:

28 Eylül 2023 tarihinde vefat eden, Türk Dünya’sının yiğit kızı Ganire Paşayeva’ya rahmet dileyerek yazıma başlayacağım. Onun, 2017 yılında “Vatan Kokusu” isimli kitabının tanıtım toplantısında yaptığı konuşmasından bir bölümü aktarmak istiyorum:

 “…Neden bu kadar büyük bir milletin, dünyanın çeşitli yerlerindeki insanları ağlıyor? İnsanımızı bu acıdan kurtarmanın yolunu bulmalıyız. Biz bu yolun birlik, beraberlik ve sahiplenmekten geçtiğini biliyoruz. ‘Türk Birliği’nin kurulmasını yabancılar istemeyecekler. Biz bu noktada ne yapmalıyız? Sınır içi milliyetçiliği değil sınırlar üstü milliyetçiliği olacak.

 Bizler, yazarlar, aydınlar olarak toplumu bilinçlendirmede yetersiz kaldık… Her şeyin bir değeri var. Biz çocuklarımıza vatanımızın değerini anlatmazsak onlar bunu bilemez. Bizlerden sonra vatanımızı sahiplenecek olan onlardır… Kısaca elini taşın altına koymak. Bunu yapanlar bedel öderler. Geçmişte de örnekleri var. Biz, bu toplumda bu misyonu üstlenmezsek, sonuna kadar davamızı sahiplenmezsek kim sahiplenecek.

Bizim yeniden doğuşumuz başladı. Ben buna inanıyorum. Gerekirse il il, mahalle mahalle, sokak sokak dolaşarak vatanı ve milleti anlatacağız. Genç nesilleri bu bilinçle yetiştirmek için çalışacağız. Birlik ve beraberlik için tarih bize bu şansı verdi. Demek ki birbirimizle değil bir araya gelerek ortak paylaşımlarımızla uğraşacağız.

Dilde ve fikirde bir olmayanlar, işte bir olamazlar…” (Arslan Bulut, Yeniçağ, 30/09/2023)

Bu kadar öz, ideal ve ibretlik sözleri paylaştıktan sonra; Prof.Dr. Ahmet Bican Ercilasun Hoca’nın 07/12/2021 tarihli “Turan Kavramı ve Turancılık” başlıklı makalesiyle devam ediyorum: “Mehmet Emin’in 1915’te yayımlanan, Ey Türk Uyan adlı uzun şiiri de Turan kavramı üzerine kurulmuştur. Ancak Yurdakul’da Turan kavramı, Macar Turancılarında olduğu gibi Ural-Altay kavimlerinin tamamını içine almaktadır.

Ahmet Hikmet de Macarları ve genel olarak Ural-Altay kavimlerini içine alan bir Turan düşüncesine sahiptir. Turan terimini çok kullanmamakla birlikte ‘Altın Ordu’ hikâyesinde ‘Gol, Moğol, Tatar, Macar, Bulgar, Kalaç, Kırgız, Tonguz, Başkır, Uygur, Yakut, Sart, Tacik, Tarancı, Buryat, Özbek, Türkmen, Peçenek, Hun kardeşler’in başına Oğuz Han’ın oğullarının geçeceğini anlatır (Müftüoğlu 1940: 54, 86).

Turan kavramını, Ural-Altay kavimlerini içine alacak şekilde genişletenlerden biri de Ahmed Ferid Tek’tir. 1330 (1915)’da sürgünde iken Tekin müstearıyla yayımlanan Turan adlı eserinde Ahmed Ferid, Turan’ın tarihî bir tabir olmadığını savunur: ‘Kurulacak! Çünkü Turan, bir tabir-i tarihî değil, bir hakikat-ı irkıyyedir. Çünkü Türklük yaşayan, zinde ve pür-hayat bir milliyettir’ (Gültepe 1999: 94). Ahmed Ferid, Türk boylarının yaşadığı coğrafyayı ‘Küçük Turan’; Türklerle birlikte Moğol, Mançu ve İdil-Ural bölgesindeki Fin kavimlerinin bulunduğu coğrafyayı ‘Büyük Turan’ kabul eder. Küçük Turan ile işe başlamayı ‘daha mantıki, daha makul, daha amelî ve daha sehil (kolay)’ görür (Gültepe 1999: 164, 169).

Rumeli’nin kaybı üzerine yazdığı ‘Bozgun’ şiirinde Aka Gündüz de Turan kavramını kullanmıştır: …‘Beş Hececiler’de Turan heyecanını şiirlerinde yansıtmışlardır. Enis Behiç Koryürek’in 1915’te, …‘Turan Kızları’ şiirinde ‘Dalga dalga uzun saçlı Turan kızları’ şehit mezarlarında bekler.

1911’den sonra, özellikle Birinci Dünya Savaşı yıllarında Turan kavramı İstanbul’da çok canlıdır. 1913 yılında kurulan, Türk Gücü Cemiyeti’nin amaçları şöyle açıklanır: ‘Büyük Turan’ı özleyen yeni, uyanık Türk dünyası, Turan’ın altın tacını taşıyacak saltanat binasının dört direğini dikti: Türk Bilgi Derneği, Türk Yurdu, Türk Ocağı ve Türk Gücü… Derneğin meydancısı, Ocak’ın bekçisi, Yurd’un koruyucusu, Turan’ın akıncısı olacak (Özdoğan 2001: 80-81).

Aynı yıllarda Özbekistan’da da Turan adlı bir dergi çıkmaktaydı (Landau 1999: 22). 1916’da ‘Türk dünyasının problemlerini anlatmak üzere Avrupa ülkelerine gönderilen’ ve aralarında Yusuf Akçura, Hüseyinzade Ali gibi Türkçülerin bulunduğu heyetin adı da ‘Turan Heyeti’dir (Akpınar 2012: 409).

Gazi Mustafa Kemal

Mustafa Kemal’in önderliğinde Türk İstiklal Savaşı’nı başarıya ulaştıran, Ankara’daki Büyük Millet Meclisi hükümetinde Rıza Nur, Hamdullah Suphi, Ahmed Ferid (Tek) gibi Meşrutiyet devri Türkçüleri de vardır. Esasen 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti de Türk milliyetçiliği temeline dayanmaktadır. Ancak hem meclis hükümetleri hem de yeni cumhuriyet, Turan konusunda son derece ihtiyatlıdır. Rusya’daki Türkler için özel görevle… gönderilecek heyete ‘ilmî heyet’ adı verilir ve konu ancak meclisin gizli oturumunda görüşülür.

Büyük Millet Meclisi’nin 11 Ekim 1920 tarihli gizli oturumunda Mustafa Kemal söz alır ve heyetle ilgili bilgi verir: ‘Arkadaşlar, malûmu âliniz olduğu veçhile Rusya’ya bir sefaret heyeti gönderiyoruz. Bu heyeti sefaret, esasen malûm olan ve mazbut olan kadrosu dâhilindedir. Fakat Rusya’da ve Rusya ile temasta namütenahi İslâm kütleleri vardır. Bu İslâm kütleleri içinde bizim ifa edebileceğimiz birtakım hususî, mahrem ve fevkalâde vezaifimiz vardır. Bittabi bu vezaifin mahiyeti ilân edilerek oraya memur, heyet gönderilemez. Sırf bu vezaifi mahsusayı ifa ettirebilmek, takip ettirebilmek, icabında izhar edilebilmek üzere heyet(-i) sefaretin kadrosuna, heyeti ilmiye namıyla bir heyet ilâve edilmiştir. Heyet-i ilmiye denildiği zaman, manasından istidlâl edildiği gibi, orada yalnız tedkikatı ilmiye yapacak değildir. İfade ettiğim gibi vezaifi mahsusa ifa edecektir.”

Mustafa Kemal gidecek isimleri de açıklayıp sözlerini bitirdikten sonra konuyla ilgili dilekçesini meclis başkanlığına verir. Dilekçe şöyledir:

“Büyük Millet Meclisi Riyaseti Celilesine

Türkiye Büyük Millet Meclisi Âzasından Tevfik Rüştü, İsmail Suphi, Besim Atalay ve Fuat Beyler tetkikatı ilmiye heyeti olarak Moskova sefaret heyetiyle birlikte mahalli mezkûre azimet edeceklerinden, miri mumaileyhimin vazifelerinin devamı müddetince, mezun addedilmelerini rica ederim. 11.10.1336- B.M.M. Reisi M.Kemal”

Gizli oturumda, Rusya’daki Türklere özel ve gizli görevle bir heyet gönderilmesini teklif eden Mustafa Kemal, meclisin 01.12.1921 tarihli bir açık oturumunda ise şunları söylüyordu:

‘Büyük hayaller peşinde koşan, yapamayacağımız şeyleri yapar gibi görünen sahtekâr insanlardan değiliz. Efendiler, büyük ve hayalî şeyleri yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın husumetini, garazını, kinini bu memleketin ve bu milletin üzerine celbettik. Biz Panislâmizm yapmadık, belki: ‘Yapıyoruz, yapacağız’ dedik. Düşmanlar da; ‘yaptırmamak için bir an evvel öldürelim’ dediler. Panturanizm yapmadık, yaparız, yapıyoruz dedik, yapacağız, dedik ve yine ‘öldürelim’ dediler. Bütün dâva bundan ibarettir. Bütün cihana havf ve telâş veren mefhum bundan ibarettir. Biz böyle yapmadığımız ve yapamadığımız mefhumlar üzerinde koşarak düşmanlarımızın adedini ve üzerimize olan tazyikatını tezyid etmekten ise haddi tabiîye, haddi meşrua rücu edelim. Haddimizi bilelim.”

Aşağı yukarı bir yıl arayla yapılmış bu iki konuşmadan çıkan sonuç, ihtiyatlı davranmak, ‘yapacağız’ demeden, imkân ve şartları hesap ederek, yapılabilecek şeyler için hareket etmek gerektiğidir. Açık oturumda tabii sınırlara çekilmekten bahsediliyor ama gizli oturumda pekâlâ Rusya’daki Türkler için ‘özel ve gizli’ görevle bir heyet gönderilebiliyor.”

Haftaya devam…

Yazar

Yaşar Yeniçerioğlu

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar