Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü

Ülkelerin tarihinde, siyaset, kültür ve bilim alanlarında önemli roller oynamış kuruluşlar vardır. Bizim de yakın tarihimizde Türk Ocakları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı gibi kuruluşlar Türklük, Türk Dünyası konusunda toplumu bilgilendiren önemli kurumlardır. Bugün de çalışmalarına devam ediyorlar. Son yıllarda Millî Düşünce Merkezi de yoğun faaliyetleriyle dikkati çekiyor. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü de Türklük ve Türkoloji […]


Paylaşın:

Ülkelerin tarihinde, siyaset, kültür ve bilim alanlarında önemli roller oynamış kuruluşlar vardır. Bizim de yakın tarihimizde Türk Ocakları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı gibi kuruluşlar Türklük, Türk Dünyası konusunda toplumu bilgilendiren önemli kurumlardır. Bugün de çalışmalarına devam ediyorlar. Son yıllarda Millî Düşünce Merkezi de yoğun faaliyetleriyle dikkati çekiyor.

Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü de Türklük ve Türkoloji konusunda faaliyet gösteren en önemli kurumlardan biridir. 1960 yılında Alparslan Türkeş’in teşebbüsü, o görevden uzaklaştırılmış olsa da 1961’de netice vermiş ve enstitü kurulmuştur. Prof. Dr. Ahmet Temir ve Prof. Dr. Şükrü Elçin’in efsanevi başkanlıkları döneminde TKAE, yayın ve faaliyetleriyle Türk kamuoyunu yıllarca aydınlatmıştır. Ahmet Caferoğlu, Reşid Rahmeti Arat, Oktay Aslanapa, Halil İnalcık, Şerif Baştav, Muharrem Ergin, Faruk Kadri Timurtaş, Cengiz Orhonlu, Emel Esin, Yaşar Önen, Ercüment Kuran, Nihat Nirun, Necati Öner, Müjgân Cumbur gibi Türklük araştırmalarının önemli isimlerinin misyonlarını bugün onlardan sonraki nesiller devam ettiriyor.

1960’larda Türk Dünyası kavramı hakkında kamuoyunun bilgisi sıfıra yakındı. Bazı Türkçü dernek ve dergiler vardı. Bir de o zaman “Dış Türkler” denilen soydaşlarımızın kurdukları küçük dernekler. Bunların ulaştığı kitle de çok sınırlıydı. İşte o günlerde “Türk Kültürü” adını taşıyan gök mavisi bir dergi her ay gazete bayilerini süslemeye başladı. Türkiye dışındaki Türk Dünyası’nı öğrenmek isteyen aydınlar ve gençler bu dergiyi kapıştılar. Yukarıda adlarını saydığım bilim adamları birbirinden değerli yazılarıyla susuzluğumuzu az da olsa giderdi. TKAE, arka arkaya yayımladığı kitaplarla kamuoyunu bilgilendirmeye devam etti. “Türk Dünyası El Kitabı” adlı birkaç ciltlik büyük kitap bu konudaki ilk müracaat eseri olarak yıllarca kitaplıklarımızdaki müstesna yerini korudu. Bugün faaliyet gösteren birçok Türklük bilimcisi bu yayınlarla ve bu hocalarla beslendi. Hatta belki de bunlar sayesinde bu alana intisap etti.

1990’ların başında Türk aydınlarının gözleri fal taşı gibi açıldı. Hazar’ın berisinde ve ötesinde Türkler varmış. Hem de öyle böyle değil. Beş bağımsız Türk cumhuriyeti birden bire ortaya çıkıvermişti: Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nün dergisini ve kitaplarını izleyenler ise hiç şaşırmadılar. Çünkü onlar o gök mavisi dergiden ve o birkaç ciltlik büyük eserden ırktaşlarını, millettaşlarını tanıyorlardı. Şaşırmadılar ama çok sevindiler. Konuyu yeni öğrenen iş adamları ve bazı basın mensupları Türk Dünyası’na onlardan evvel koştularsa da bunun zararı yoktu. Onlar da zaten bunu istiyorlardı.

Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Prof. Dr. Dursun Yıldırım’ın başkanlığında bugün de faaliyetlerine devam ediyor. Gök mavisi dergi artık tamamen ilmî bir dergi hâline geldi ve altı ayda bir çıkıyor. Birbirinden değerli araştırmalar bilim dünyamızı besliyor. Maddî imkânların kısıtlılığı yüzünden kitap yayınları son derece sınırlı. Yine de her yıl birkaç önemli eser yayımlanıyor. Sadece en son çıkan iki yayını haber vereyim. İki genç bilim adamının eseri: Doç. Dr. Bülent Gül, Moğolca İbni Mühennâ Lügati; Doç. Dr. Ferruh Ağca, Uygur Harfli Oğuz Kağan Destanı.

İbni Mühennâ Lügati, Türkologların çok iyi bildiği tarihî bir sözlüğümüzdür. Fakat bu sözlüğün bir de Moğolca kısmı var. İşte bu kısım Türkiye’de ilk defa işlenmiş oluyor. Bu demektir ki Türkiye’de artık Moğolca bilen genç akademisyenler de var.

Uygur harfli Oğuz Kağan Destanı’nı şüphesiz bütün aydınlarımız biliyor. Uygur harfli bu eser ilk defa 1930’larda, Almanya’da ilmî olarak yayımlandı. Willi Bang ve Reşid Rahmeti Arat tarafından. Bu iki isim Türkoloji’nin büyük bilginleri idi ve Uyguristik denilen dalın kurucularıydı. Bu kült eserden sonra ilmî bir yayına teşebbüs etmek bir cesaret işiydi. Eski Uygur yazısına hâkim Ferruh Ağca bu cesareti gösterdi. Birçok yeni ilmî açıklamayla Türkoloji literatürünü zenginleştirdi.

TKAE’nin kitaplarını piyasada bulmak zor. Şu iletişim adresleriyle temasa geçerek yayınları temin edebilirsiniz: +90 (312) 213 31 00 ve iletisim@turkkulturu.org.tr

Yazar

Ahmet Bican Ercilasun

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar