Yükleniyor...
24 Şubat sabahı, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırdığı günden beri, haber kanallarından Rusya işgalinin nasıl neticeleneceğini takip ediyorum. Ukrayna’ya bu kadar ilgi duymamın en önemli sebebi belki de Ukrayna’da çok sayıda Kırım ve Kazan Türklerinin yaşıyor olmasıdır.
Putin’in Ukrayna’yı işgal etmek istemesinin sebebi Ukrayna’yı Rus toprağı olarak görmesindendir. Ukrayna halkını da Rus olarak kabul ediyor. “Aynı dili konuşuyoruz” diyor. 1991 yılında Sovyetler Birliği dağılınca, Sovyet hâkimiyetindeki diğer devletler gibi, Ukrayna da bağımsız oluyor.
Ukrayna mevcut yöneticileri Rus yanlısı değil; Avrupa Birliği’ne entegre olmak, NATO’ya girmek istiyor. Putin, Ukrayna’nın NATO’ya girmesini Rusya için tehdit olarak görüyor, hazırlıklarını yapıyor ve maksadını da açıkça söylüyor. AB’ye ve ABD’ye “NATO’ya almayacağınız garantisini verin” diyor. Bu garantiyi alamayınca da 24 Şubat sabahı, Ukrayna’ya özel askerî operasyon adıyla bir saldırı başlatıyor.
Başlangıçta ABD ve NATO üyesi Avrupa ülkelerini suçluyordum, hem Ukrayna’ya onları NATO’ya alacaklarını söylüyorlar, hem de Rusya karşısında Ukrayna’yı yalnız bırakıyorlar.
Fakat beklenmedik bir şey oluyor; Ukrayna, Rus saldırısına Putin’in tahmin etmediği derecede mukavemet ediyor. Analistleri dinliyorum; Putin’in istihbaratının çok güçlü olduğunu, aldığı istihbarat raporlarına göre Ukrayna halkının %40’ının orduya güvenmediği, Ukrayna halkının yüksek enflasyondan, fiyatların yüksekliğinden ve yolsuzluktan şikâyetçi olduklarını anlıyor. Halk parlamentoya ve idareye güvenmiyor.
Belki Putin, Ukrayna’ya saldırdığında Ukrayna halkının Rus ordusunun yanında yer alacağını, Ukrayna idaresine karşı ayaklanacağını, idareye ve parlamentoya kendi adamlarını getireceğini düşünüyordu. Putin’e göre Ukrayna halkı da Rus’tu, aynı dili konuşuyorlardı.
Ama, Putin’in düşüncelerinin doğru olmadığı anlaşıldı. Ukrayna 1991 yılından beri Rusya’dan ayrı yaşıyordu. Yıllar içinde Ukraynalılık şuuru uyanmış, Ukrayna halkının Batı’nın hür demokratik idareleriyle teması artmış, Batı’nın demokratik idaresine de ısınmışlardı. Kendi idarelerinin beğenmedikleri yönü olsa da Rusya’dan bağımsız yaşamaya alışmışlardı.
Liderlerinin etrafında kenetlendiler. Televizyonda olayları takip ederken duygusal anlar yaşadığım çok oldu. Genç bir adam, vatanı Ukrayna’yı kurtarmak için askere yazılıyor, küçük çocuğuyla ve eşiyle vedalaşıyor; belki onları bir daha göremeyecek. Yaşlıca bir kadın Rus askerlerinin karşısına dikiliyor “Sizin burada ne işiniz var, burası bizim vatanımız” diyor. 100.000’den fazla sivil Ruslarla çarpışmak için kuyruğa giriyor.
Ukrayna devlet başkanı Zelenski de görevinin başında, bütün kabine üyeleriyle birlikte televizyona çıktı “Vatanımızı sonuna dek savunacağız” dedi. Sık sık televizyona çıkıyor ve aynı sözleri söylüyor.
Ukrayna’nın, ülkelerini işgal etmek üzere gelen Rus ordularına gösterdiği beklenmedik direnişi, ABD’nin ve AB’nin de gözünü açtı. Başlangıçta Rusya’ya karşı çok hafif yaptırımlar uygularken, yaptırımlarını ağırlaştırdılar. Dinlediğim konuşmacılar, açıklanan yaptırımların Rus ekonomisini zorlayacağını söylüyorlar.
28 Şubat’ta Rus ve Ukrayna heyetleri savaşı durdurmak ve anlaşmak ümidiyle bir araya geldiler fakat, müzakereler tamamlanamadı. Tekrar müzakerelere başlanacağı söyleniyor. Ancak Rusların Ukrayna’ya saldırıları durmadı. Anlaşma için heyetler ne zaman toplanır ve gerçekten anlaşma olabilir mi bilemiyorum ancak, savaşın uzaması Ukrayna’nın aleyhine olur. Ümidim savaşın Ukrayna’nın da aleyhine olmayacak şekilde sona ermesidir.