Yükleniyor...
“PKK’nın kurucu önderliğinin son düzlükteki görüş, düşünce ve kanaatleri alınmalı” imiş. “Meclis’te kurulan Komisyon’dan seçilecek milletvekillerinin İmralı’ya giderek ilk ağızdan ve ilk elden ihtiyaç duyulan mesajları alması, süreci çok daha güçlendirecek” imiş. “Milliyetçi Hareket Partisi böylesi bir heyete katılmaya hazır” imiş.
Yetmez! “Kurucu önder” Öcalan’ın huzuruna bizzat çıkmalısınız. “İnsani” sebeplerle ayağına gidemiyorsanız devletin bir helikopteri ile TBMM’nin bahçesine indirip ortağınızla birlikte Meclis kapısında kendisini saygı ile karşılamalısınız. Öcalan’ın yalnız “görüş, düşünce ve kanaatleri”ni değil süreç hakkındaki programını da almalısınız. “İlk ağızdan ve ilk elden” almak yetmez, Meclis kürsüsünden ve yüz yüze almalısınız.
“Korkuya, kaygıya, çekinmeye, çelişkide bocalamaya gerek yoktur.” DEM ile kuracağınız ortaklığın programını da Öcalan’ın ağzından dinlemelisiniz.
Bunlar da yetmez! “Öcalan ile Demirtaş’ın arasına” döşenen mayınları da ortağınızla birlikte temizlemelisiniz. Düşman kardeşleri barıştırmak da sizin görevinizdir. Barıştırmak yetmez, şu kadar yıl hapiste tuttuğunuz için onlardan özür de dilemelisiniz. Hatta özür merasimine ana muhalefet liderini de çağırmalısınız.
“Sözde uzmanların nereye hizmet ettiklerini çok iyi” biliyorsunuz da siz, kendinizin nereye hizmet ettiğinizi biliyor musunuz? Siz hangi “kapalı devre siyaset ve düşünce içinde” çırpındığınızı biliyor musunuz?
“Baktığımız yer milletimizin engin bakış noktası, haysiyet ve hassasiyet çizgisidir.” diyorsunuz. Millete sordunuz da mı bunu söylüyorsunuz? “Korkuya, kaygıya, çekinmeye… gerek yok” ise bir de millete sorun bakalım, baktığınız yer milletin “engin bakış noktası” ile aynı mı?
“Yılan, yorulan, ürken, sinen, korkan, kaçan” değil iseniz millete sorun da görelim.
Millet deyince tabii 86 milyonluk Türk milletini kastediyorum. Ama siz “Cumhur İttifakı bayraktır, vatandır, millettir” diyerek milleti ortadan ikiye böldünüz. Bu sözünüzle baktığınız yerin, hangi “milletin engin bakış noktası” olduğu da ortaya çıkıyor.
Ya ortağınızın şu sözlerine ne demeli?
“İstanbul’umuzu iş bilmez, kadir kıymet bilmezlerin insafına terk etmiyoruz… İstanbul’da bir fetret devri daha yaşamasına gönlümüz asla razı değil.”
Emriniz olur, bundan böyle İstanbul belediye seçimlerini, hatta bütün seçimleri halka değil gönlünüze sorarız.