Yükleniyor...
Çanakkale savaşçıların sadece düşmanla savaşmadığı coğrafyanın adıdır.
Sinekler, hastalıklar, kıt kanaat teknolojiyle dünyaya ve yüksek teknolojiye direncin önemli bir halkasıdır Çanakkale.
18 Mart, sadece insanların değil, düşman mermilerin de birbirini vurup öldürdüğü yerdir.
Sadece 18 Mart değildir Çanakkale. 12 Şubattır, Maraş’tır, 25 Aralıktır, Antep’tir, 5 Ocaktır Adana’dır, 9 Eylüldür İzmir’dir, 6 Ekimdir İstanbul’dur.
18 Mart; 23 Nisan’dır, 29 Ekim’dir.
18 Mart, Cumhuriyetin ilanının metninin yazıldığı gündür.
18 Mart, Anadolu’nun her önüne gelenin postalıyla rahat gezemeyeceğinin, ansızın Azrail ile yeni bir yolculuğa başlayacağının dünyaya ilanıdır.
1071’de Malazgirt’te taşlara kazınmaya başlayan yazıtların son noktasının olmadığının akbabalara ilanıdır 18 Mart.
Fransız’a, İngiliz’e, İtalyan’a, Anzaklara, Amerikan’a, Yunan’a her bir şehrimizin kurtuluşunda derstir, ihtardır, balyozdur 18 Mart.
18 Mart, düşmanın tabutunun ilk tahtası, çakılan ilk çivisidir, boyasıdır, cilasıdır, kapağıdır.
Biz Türkler için takvimin her sayfasının ayrı bir anlamı vardır ama; işgalcilere her takvim sayfasında ayrı bir ders, ölüm ve kan vardır. Türk’ün iffetine göz dikenlerin gözlerinin çıkarıldığı, coğrafyasına uzanan ellerin tüm kemiklerinin kırıldığı sayfalardır, günlerdir.
Mehmet Akif Ersoy Çanakkale’nin acı dolu kahramanlığını bir kısa film şeridi gibi anlatır Çanakkale Şehitleri şiirinde.
Çanakkale Şehitliği gezilirken, aslında, Türkiye gezilir. O günlerde büyük bir destan yazılmaktadır. Yazanlarda Türk’ün şerefli ruhunu taşıyanlardır. Yoksuldurlar ama söz konusu vatan olunca ne fakirlikleri ne de geride bıraktıkları akıllarına gelmiştir. Çanakkale, siperlerde ve mezar taşlarında o ruhun soğuk bir elbise gibi tüylerinize temas ettiğinin hissedildiği yerdir
Çanakkale; acı, öfke, şeref ve şerefsizlik, acımasızlık ve merhametin aynı hikayede buluştuğu kahramanlık destanıdır.
Türk vatanının bağrına saplanan hançerin kırıldığı gündür 18 Mart.
18 Mart, Türk vatanının bağrına saplanan bıçağın, kendini tutan eli parçaladığı gündür.
Çanakkale, dünya da ilk defa bir komutanın savaşmayı değil ölmeyi emrettiği yerin adıdır.
Çanakkale şehit olmaya coşkuyla koşan yiğitlerin adıdır.
18 Mart, ölümün özgürlüğü mühürlediği, şehitlerin kanlarıyla istiklâle giden yolu çizdiği, yazdığı, imzaladığı yerin adıdır.
18 Mart, dünyanın haddini öğrendiği, anladığı gün, Çanakkale haddin bildirildiği yerin adıdır.
Çanakkale “Çanakkale geçilmez” imzasının atıldığı yerin adıdır. Düşman kuvvetlerinin teknoloji ve sayısal üstünlüğünün Çanakkale’yi geçmeye yetmeyeceğinin dünyaya ilanıdır. Çanakkale boğazının düşman savaş gemileri tarafından savaş amaçlı seyirle geçilemeyeceğinin, geçmeye kalkışanların; denizin derinliğinden yukarıya baktığında, yukarıdan sızan güneş ışıklarını seyrettiği yerin adıdır.
18 Mart gibi karanlığın yırtıldığı, kurtuluş mücadelesinin verildiği günler, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmadan, mezarı olan ya da olmayan kahramanlarımız olmadan anılamaz. Çünkü her oyunun bir yazarı, her filmin bir senaristi, her destanın bir kahramanı ya da kahramanları vardır. Zafer günlerinde, cuma hutbelerinde anılmayan ulu önderimizin adının vefalı beyinlerden silinemeyeceğinin anlaşıldığı gündür 18 Mart. Neyzen’in ifadesiyle “geride bırakılanların” yürek sancısının adıdır, 18 Mart.
18 Mart’ı Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmadan anmaya devam edenler, ulu önderimizi ve silah arkadaşlarını Cuma hutbelerinde bile camiye sokmayanlar, Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı kilise de zangoç bile olamayacaklarını bir an bile olsa düşünmelidirler.
Mustafa Kemal Atatürk bu vatana ve bu millete yüce Yaradan’ın mucizesi olarak verilmiştir.
Dünya milletleri ve tüm Türkiye Cumhuriyeti düşmanları Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı; bu ülkeyi işgalde başarıya ulaşmış olacaklarını ifade ederler. Önemli günlerde tekrar tekrar Mustafa Kemal Atatürk’ün başarılarını dile getirirlerken, dünyanın pek çok yerinde saygıyla anılır ve adına anıtlar yapılırken, manevi şahsiyeti önünde dost düşman saygıyla eğilirken, ne yazık ki; Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun kurucusuna saygı duymayanlar maalesef ki bu topraklardan çıkmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk zaferlerin ön şartıydı. Olmasaydı olmazdık. Kaderci bakışla; yüce Yaradan bizim varlığımızın bu dünyada sürmesi için ulu önderimizi Türkiye’nin kaderinde en üst düzeyde görevlendirdi.
Yüce Yaradan ve milletimiz izin vermedikçe bu yüce Türk Milletini silmeye, sindirmeye, yok etmeye dahili ve harici hiç bir Türk düşmanının gücü yetmeyecektir.
Milletimizi dilim dilim ederek parçalamaya çalışılanların ve alt kimlik üst kimlik kavgası yaratmaya çalışanların tarihteki sonunu biliyoruz. Dünya bunu öğrenmişti. Gerekirse bu millet ek ders olarak tekrar verecektir dünyaya.
Bizleri bölmeye çalışanlar şunu unutmayınız! Biz birliğimizin bir mührünü 18 Mart diye vurduk.
Biz pek çok tarihte bölünmezlik mührünü Türk vatanının her karışına vurduk.
Atalarımız kanla aldılar düşman işgali altından bu vatanı. Mührümüzün mürekkebi her zaman bayrağımıza da rengini veren kıpkırmızı kutsal kanımızdı.
Gençliğe hitabe ile bize emanet edilen bu vatanı son Türk yok olmadan kimse alamayacaktır. Ayağını denk atmayanlar, başlarının omuz üstünde kalmasından vaz geçmiş demektir. Bu vatanın düşmanlarına tehdittir bu. Tıpkı 18 Mart tıpkı Çanakkale gibi.
Hatırla Maraş’ı askersiz, sivil ama ordu millet, minicik bebelerden kocamış dedelere, silah kuşanmış annelerine kadar can vere vere kovaladığı düşmanı. Hatırla Maraş’ta Çanakkale sonrası minik Çanakkale gibi ama dev öncü adımı.
18 Mart; 26 Ağustos’tur, 30 Ağustos’tur, 12 Şubat, 25 Aralık, 5 Ocak, 9 Eylül, 6 Ekimdir ve Türkiye’dir.
18 Mart; gökten inen meleklerin ve bulutların zaferi değildir. Yüce Yaradan’ın gerçekten Türk milletinin emrinde şehit ve gazi olan, bebeden dedeye, kızlardan ninelere, TÜRK milletinindir. Kağnı çeken öküzler kadar kıymet bilmeyenler anlayamaz bunu. Gayrısı sadece La Fonten’den masallar.
Bazı uykular bir kısım milletler için ölüm uykusudur. Vatanları kayar gider ellerinden ve onlar bu derin uykuda tencerede kurbağa gibidir. Bazan kâbustan uyanır gibi sıçrayarak uyanır millet ve önünde hiçbir bent ayakta kalamaz.
Çanakkale uyanık olduğumuz sürece geçilemeyecektir. Yeter ki; Gençliğe hitabeyi unutmayalım gençlere unutturmayalım.
2 Yorum