Yükleniyor...
28 Şubat 1997, -eğitim dâhil- toplum hayatımızda nasıl bir milatsa, 30 Mart 2012 de eğitim hayatımızda ikinci bir milattır. 28 Şubatçılar, toplumun irticaya yöneldiğini ve Cumhuriyet’in tehlikeye düşeceğini düşünerek bu tehlikeye karşı önlemler almaya kalkıştılar. 30 Martçılar, doksan yıllık Cumhuriyet eğitiminin toplumu manevi değerlerden uzaklaştırdığını düşünerek bir “dindar nesil yetiştirme projesi” olan 4+4+4 Eğitim Sistemini kabul ettiler. Ve fiziki mekân, personel, müfredat, kitap, psikolojik ve pedagojik hiçbir alt yapı hazırlanmadan bu sistem 2012-2013 öğretim yılında büyük sorunlarla uygulamaya sokuluyor.
Birkaç milletvekilinin hazırladığı ve yangından mal kaçırırcasına bir haftada yasalaştırılan, 11 Nisan 2012 tarih ve 6287 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4+4+4 Eğitim Sistemi ile neler getirildi, önce kısaca onlara bakalım
a. Sekiz yıllık kesintisiz ilköğretim kademelendirildi, 4 yıl İlkokul, 4 yıl da Ortaokul oldu.
b. Lise öğretimi zorunlu eğitim kapsamına alınarak, zorunlu eğitim 12 yıla çıkarıldı.
c. 28 Şubatta kapatılan İmam-Hatip Liselerinin Ortaokulları açıldı. Fakat 28 Şubatta Anadolu Liselerinin ve bazı Meslek Liselerinin de Ortaokulları kapatılmıştı. Fakat 28 Şubatın tahribatını telafi ettiklerin iddia edenler İmam-Hatip Ortaokulları açılırken bu okulların Ortaokulları açılmadı.
d. Diğer Ortaokul ve Liselere Kur’ân-ı Kerim ve Peygamberimizin Hayatı seçmeli ders olarak konuldu. Zaten 5. Sınıftan itibaren seçmeli Arapça dersleri 2011 yılı sonunda konulmuştu.
Şimdi l7 Eylül 2012 tarihinde uygulamaya konulacak her “4”ü bir “dert” olan 4+4+4 Sisteminin karşı karşıya bulunduğu büyük sorunları sırasıyla belirtelim.
1. OKUL ÖNCESİ EĞİTİM
a. Okul Öncesi Eğitimin Zorunlu Eğitim Kapsamına Alınmaması Sorunu: Eğitimde en önemli kademe olan Okul Öncesi Eğitim, bu sistemde ihmal –bypas- edilmiştir. Çocuğun bedensel, ruhsal ve zihinsel gelişiminin oluştuğu ilk 72 aylık sürede verilen bu eğitimde okullaşma oranları, Batı ülkelerinde yüzde 100’lere ulaşmaktadır. Bizde ise yüzde 40’lara ulaşmışken, 66 ay çocukları İlkokula yönlendirilerek, eğitimin bu kademesi bir bakıma budanmıştır. Hâlbuki 01–05 Kasım 2010 tarihleri arasında yapılan 18. Milli Eğitim Şûrası’nda, Okul Öncesi Eğitimin, Lise ile birlikte zorunlu eğitim kapsamına alınmasına ve zorunlu eğitimin 13 yıla çıkarılmasına karar verilmişti. Eğer Okul Öncesi Eğitim de zorunlu eğitim kapsamına alınsaydı ve 60-72 ay çocukları bu kademeye yönlendirilseydi, bugünkü tartışmaların büyük kısmı yapılmayacaktı.
b. İstihdam Sorunu: Ayrıca bu eğitim kademesinin zorunlu eğitim kapsamına alınmaması, birçok üniversitedeki Okul Öncesi Öğretmenliği bölümlerinden mezun olmuş veya olacak binlerce öğretmen adayını da mağdur etmiş, bu alanı seçecek olanları da ciddi şekilde tereddüde düşürmüştür.
2. İLKOKUL
a. Mekân Sorunu: Sekiz yıllık İlköğretim Okullarının İlkokul ve Ortaokul olarak kademelendirilmesi, pedagojik yönden doğru olmuştur. Burada amaç, aralarında büyük yaş farkı bulunan çocukların, birbirini olumsuz yönde etkilememesi için farklı mekânlarda okutulması olmalıydı. Bunun için, öncelikle mevcut okulların İlkokul ve Ortaokul olarak ayrılması ve ihtiyaca göre yeni okullar inşa edilmesi gerekirdi. Peki, öyle mi olmuştur? Hayır, gelişmeler düşünüldüğü gibi olmamıştır. Bakanın açıklamasına göre Türkiye genelinde 1024 İmam-Hatip Ortaokulu açılıyor. Bunların 700’e yakını mevcut İlköğretim Okullarının bağımsız İmam-Hatip Ortaokuluna dönüştürülmesiyle oluşturulmuştur. Geri kalan İlköğretim Okullarının bir kısmı ikili öğretime dönüştürülerek hem ilkokul, hem de ortaokul yapılmıştır. Bağımsız İlkokul ve Ortaokul olarak belirlenenlerin sayısı azdır. Birçok veli ortaokulu, ilkokulu okuttuğu okulda değil, evine uzak bir semtte okutmak durumunda kalacaktır. Bu durumda özellikle dar gelirli ailelerin bütçesine bir de servis ücreti yükü eklenecektir. Bu sistemde en çok sevinecek olanlar öğrenci taşımacılığı yapan servis firmaları olacaktır.
b. Kalabalık Sınıflar Sorunu: Bir de İlkokula başlama yaşı 66 aya indirilerek sisteme 500 bin civarında yeni öğrencinin katılmasına yol açılmıştır. Bu, sisteme 40’ar kişilik 12 bin 500 dersliğin, yani 25’er derslikli 500 yeni okulun katılması demektir. Bu yapılamadığı için şu anda bazı illerde sınıf mevcutları 70-80’leri bulmuştur. Batı ülkelerinde sınıf mevcutları 25-30 civarında iken, mesela İstanbul’da ideal sınıf mevcudu olarak 50 olarak belirlenmiştir. Bir de okullardaki sınıflarının çoğunun 40-42 kişilik yapıldığını göz ardı etmemek gerekir. Bu durumda eğitimin temel bilgilerinin kazandırılacağı İlkokulda sağlıklı bir eğitim yapılamayacağı açıkça görülmektedir.
c. Öğretmen Sorunu: İlköğretimin birinci kademesi olan İlkokul 4 yıla indirilerek Sınıf Öğretmenlerinin yüzde 20’si fazlalık durumuna düşmüştür. Bu durumda –Bakanlık 33 bin dese de- en az 40-50 bin öğretmen bulunmaktadır. Bu ayrıca atama bekleyen binlerce Sınıf Öğretmeninin de atanamamasına yol açacaktır. Bu sorun, ancak bu sayıda öğretmenin zaman içinde emekli olmasıyla çözümlenebilir.
d. İlkokula Başlama Yaşı Sorunu: Bu tarihe kadar 72 ayını dolduran öğrenciler ilkokula başlarken, bu yeni sistemde ilköğretime başlama yaşı 66 aya indirilmiştir. Pedagoglar, psikologlar, doktorlar ve veliler, bu kararı çocuk gelişimi yönünden sakıncalı bulurken, Bakanlık ısrar ediyor. Bu durumdaki çocuklarınızı ya okula vereceksiniz, ya göndermeyip günlük 15 lira ceza ödeyeceksiniz, ya da çocuğunuzun fiziksel, ruhsal, bilişsel ve zihinsel gelişiminin okula başlamasına yeterli olmadığına dair rapor alacaksınız. Rapor alırsanız, hem çocuğunuza sorunlu damgasını vuracaksınız, hem doktorları gerçek dışı rapor vermek mecburiyetinde bırakacaksınız, hem de biraz masraf edeceksiniz. Halbuki bu konuyu veli takdirine bırakıp bir dilekçe ile halledebilirsiniz. Bu konuda Bakanlığın başı çok ağrıyacak. Çocuklar okula başlarlarsa da büyük çocuklarla aralarında sorunlar yaşanacak, fiziki ve psikolojik baskılara maruz kalacaklar. Ayrıca Bakanlık 1. Sınıfta ilk dönem ders yapılmayıp oyun ve sosyal etkinliklerle zamanın geçirileceğini, bir nevi Ana Sınıfı eğitimi uygulanacağını belirtiyorlar. Öğretmenler ise böyle bir eğitim almadıkları için başarılı olamayacaklarını söylüyorlar. Bu da ayrı bir sorun olacağa benziyor.
e. Ders Saatleri ve İkili Öğretim Sorunu: İlkokullarda günde 6 saatten haftada 30 saat ders okutulacak. Mesela İstanbul’da ilkokulların yüzde 70’inde ikili öğretim yapılacak. Ortaokullarda ise 5.-6. Sınıflarda 36, 7.-8. Sınıflarda 37 saat ders okutulacak. Okulların çoğu da sabah İlkokul, öğleden sonra da Ortaokul yapıldığına göre bu okullarda günde 12 saat ders okutulacak. Her dersin 40 dakika, iki ders arasındaki teneffüslerin de 10’ar dakika, her iki okulun binaya giriş ve çıkışında da 30 dakikanın geçeceği düşünülürse, eğitim için günde 11 saate yakın bir süre kullanılacaktır. Bu da eğitimin saat 08.00’de başlayıp 19.00’da sona ermesi demektir. Bu da aileler için büyük bir sorun oluşturacaktır.
f. Etüt Beslenme Okulları Sorunu: Özellikle karı-koca çalışan ailelerin çocuklarının eğitimi için büyük şehirlerde kurulan, tam gün eğitim yapan ve eski adı Pansiyonlu İlkokullar olan Etüt Beslenme Okulları da bu sistemden nasibini almışlardır. Yetkililerce bu okullar bir lüks ve ayrıcalık olarak görülmüş ve öğretimlerine son verildiği verilmiştir. Hâlbuki bu okullar önemli bir ihtiyaca cevap verip çalışan ailelere büyük kolaylık sağlıyorlardı. Aileler de bu okulların masrafına Valiliklerce belirlenen miktarda maddi katkıda bulunuyorlardı. Bu durumda aileler daha yüksek ücretlerle bakıcı tutmak zorunda kalacaklardır. Bu da zaten dar gelirli olan aileler için maddi bir yıkım olacaktır.
g. Müfredat ve Kitap Sorunu: İlköğretim okullarının birinci kademesi beş yıldan dört yıla indirildiği için, müfredatın yeniden düzenlemesi gerekir. Yetkililer müfredatın hazırlandığını belirtiyorlarsa da, kısa sürede kitapların hazırlanması ve basılması mümkün gözükmemektedir. Bu sorunu büyük ihtimalle geçen yılın kitaplarını göndererek çözebilirler. Ayrıca öğretmenlerin bu yeni müfredata göre hizmet içi eğitimden geçirilmemesini de bir sorun olarak görüyorum. Dijital ortamda Bakanlığın yaptığı sanal eğitimin çok yararlı olacağını sanmıyorum.
3. ORTAOKUL
a. Mekân Sorunu: İlkokulda yaşanacak mekân sorunu Ortaokulda da yaşanacaktır. Yeni Ortaokullar yapılmamıştır. Bir de ne kadar öğrencinin tercih edeceği bilinmeden 700 civarında İlköğretim Okulu binası İmam-Hatip Ortaokulu’na çevrilmiştir. Bu da zaten yetersiz olan kapasiteyi daha da daraltmıştır. Bu okullara çeşitli promosyonlarla iki dünyayı da kurtarmak vadiyle ilgili ilgisiz mahfillerce öğrenci sağlanmaya çalışılması da ayrı bir garabettir. Bu durum, bu okulu seçeceklere bir iyilik değil, bir kötülüktür. Hâlbuki binaların tasnifi, bu okulların tercih durumuna göre yapılabilirdi.
b. Öğretmen Sorunu: İlköğretim Okullarının birinci kademesinin beş yıldan dört yıla indirilmesiyle doğan öğretmen fazlalığı sorunu, ikinci kademesini oluşturan Ortaokulların üç yıldan dört yıla çıkarılması ile öğretmen azlığı sorunu biçiminde ortaya çıkacaktır. Bu durumda Ortaokullarda en az 40 bin branş öğretmenine ihtiyaç doğacaktır. Alınacak yeni 40 bin öğretmenin bu konudaki ihtiyacı büyük ölçüde karşılayacağı söylenebilir.
c. Ders Saatleri ve İkili Öğretim Sorunu: İlkokullardaki bu sorun, ortaokullarda da görülmektedir. Bu okullarda haftada 5.ve 6. Sınıflarda 36, 7. Ve 8. Sınıflarda 37 saat ders yapılacaktır. İki farklı saat uygulaması özellikle servisle giden öğrencilere okuldan çıkışlarında sorun yaşatacaktır. Öğrenci sayısının fazla olduğu okullarda ikili eğitime geçilecektir. Bu da günde en az 6’şardan 12 saat ders yapmak, öğrencilerin 07.30’da okula girip 19.30’da gitmesi demektir. Bu durumda özellikle servisle giden öğrenciler geç evlerine gideceklerinden mağdur olacaklardır.
d. Seçmeli Dersler Sorunu: İmam-Hatip Ortaokullarının yanı sıra diğer Ortaokullara da Arapça, Kur’ân-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı ve Temel Dini Bilgiler 2’şer saat seçmeli ders olarak konuldu. Bu derslerin seçimi konusunda iki yönlü mahalle baskısı olacağı ve öğrenciler arasında sürtüşmeye ve ikiliğe yol açacağı endişesi taşıyorum. Bu derslerin konulmasının en büyük yararı, yeni öğretmenlere ihtiyaç doğacağından, İlahiyat Fakültesi mezunlarına olacaktır.
“Dil ve Anlatım” başlığı altında 4 yıl 2’şer saat “Yaşayan Diller ve Lehçeler” dersinin Kürtçe ve diğer lehçelerin öğretilebilmesi için konulduğunu sanıyorum. Ayrıca Ortaokullarda (Bilim Uygulamaları), (Halk Kültürü), (Medya Okuryazarlığı), (Hukuk ve Adalet) ve (Düşünme Eğitimi) derslerini okutacak öğretmenler bulunmamaktadır. Bu durumda bu dersler ya okutulmayacak, ya da ücretli öğretmenlerle karşılanacaktır. Kırsal kesimde bu dersleri okutacak ücretli öğretmen bulmak da zordur.
e. Müfredat ve Kitap Sorunu: İlköğretim Okullarının ikinci kademesinde üç yıl öğretim yapılırken Ortaokulların dört yıla çıkarılması, bu kademede de ilkokuldaki gibi müfredat ve kitap sorununu doğurmuştur. Talim ve Terbiye Kurulu bir çerçeve program olan müfredatları yetiştirebilir, fakat kitapların bu müfredatlara göre hazırlanması mümkün değildir. Ancak geçen yılın kitapları verilebilir. Yeni konulan seçmeli derslerin kitaplarının yetişmesi de hiç mümkün görülmüyor. Bu konuda da piyasadaki kitaplardan faydalanabilirler.
4. LİSE
a. Mekân Sorunu: Mekân sorununun en yoğun yaşanacağı kademe Liselerdir. Bunun iki önemli sebebi var. Birincisi, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılarak Lise eğitiminin de zorunlu eğitim kapsamına alınması. Bu durumda sisteme 300 binin üzerinde fazla öğrenci katılacak. Bu şu demektir; yalnız bu kademede sisteme 30’ar kişilik 10 bin sınıf, yani 25’er derslikli 400 yeni okul katılması gerektir. İkincisi, Genel Liselerin son yıllarda hızla Anadolu lisesine dönüştürülmesi sonucunda bu tür Liselerin sayısının azalmasıdır. Şu anda İstanbul’da her ilçede 2-5 arasında Genel Lise kalmıştır. Merkezi sınavla öğrenci alan okullara ve Meslek Liselerine giremeyen tüm öğrenciler bu okullara girmek zorunda kalmaktadırlar. Bu yüzden bu okullarda 40 kişilik sınıf mevcutları 60-70’lere ulaşmıştır. Bakanlığın ne okulları çift öğretim yapması, ne de idare ve öğretmen odaları ile laboratuar ve kütüphanelerin derslik yapılması sorunu çözmeyecektir. Bu durumda Anadolu, Fen, Sosyal Bilimler, Öğretmen Liseleri ile Anadolu Teknik ve Meslek Liselerindeki öğrenciler 30’ar kişilik sınıflarda okurken, Genel Liselerdeki öğrenciler 60-70 kişilik sınıflarda okuyacak. Bu da veliler ve öğrencilerde büyük rahatsızlık yaratacaktır.
b. Öğretmen Sorunu: Bu kademede de sınıf mevcutları arttığı için öğretmen sorunu yaşanacaktır. Fakat bu, İlkokul ve Ortaokulda olduğu kadar yoğun olmayacaktır.
c. Ders Saatleri ve İkili Öğretim Sorunu: Liselerdeki en önemli sıkıntı bu yıl arttırılan haftalık ders saatlerindedir. Haftalık ders saatleri Genel Liseler, Meslek Liseleri ve Teknik Liselerde 30’dan 37’ye; Anadolu Meslek ve Anadolu Teknik Liselerinde 33’ten 37’ye; Anadolu, Fen, Sosyal Bilimler, Güzel Sanatlar ve Öğretmen Liselerinde 35’ten 40’a çıkarılmıştır. Ders saatlerinin arttırılması, özellikle ikili öğretim yapılan okullarda büyük sıkıntı yaratacaktır. Bu tür okullarda öğrenciler 05.00’te kalkıp, saat 20.30’da evlerine döneceklerdir. Bu saatlerin sadece 9. Sınıf öğrencilerine uygulanıp, diğer sınıflara eski saatlerin uygulanacak olması da, ayrı bir sıkıntıya yol açacaktır. Servisle giden öğrenciler her gün birkaç saat diğer öğrencileri beklemek zorunda kalacaklardır.
d. Seçmeli Dersler Sorunu: Ortaokullardaki seçmeli dersler Liselerde de konulmuştur. Bu dersleri okutacak öğretmen bulmada büyük sıkıntı yaşanacaktır. Bu yüzden çağdaş ve yararlı olduğu içilen birçok seçmeli ders, öğrenci seçse de okutulamayacaktır.
e. Meslek Liseleri ve Meslek Eğitimi Sorunu: 4+4+4 Eğitim sisteminde tamamen göz ardı edilen Meslek Liseleri ve Meslek Eğitiminin durumudur. Maliyeti yüksek olduğu için yeni Meslek Liseleri açılmamakta, bunların yerine daha ucuza mal olan Ticaret Liseleri ile İmam-Hatip Liseleri açılmaktadır. Mevcut Meslek Liselerinin de çoğunun teknolojisi eskidir. Ayrıca Lise ve Meslek Lisesi okuyamayacak olanların zorunlu eğitimlerini Mesleki Eğitim Merkezlerinde yaparak ara meslek elemanı yetiştirilmesi gerekirken bu Merkezlere gerekli önem verilmemektedir. Her ilçede sembolik olarak birer tane Meslek Eğitim Merkezi bulunmaktadır. Bunlar da yetersizdir. Bu öğrencilerden Liseyi de okumak isteyenlere, Açık Öğretim Lisesi’ne devam hakkı verilmelidir. Bu ortaöğretimdeki tıkanmayı büyük ölçüde önleyecektir.
f. Müfredat ve Kitap Sorunu: Müfredat ve kitap sorunu bu öğretim kademesinde bulunmamaktadır.
g. Sistem Sorunu: Eğitim sistemimizde en fazla değişiklik liseye geçiş ve lise kademesinde yapılmıştır. Son otuz yılda klasik fen, modern fen, basamaklı kur, kredili ders geçme, süper lise, sınıf geçme gibi değişik program ve sistemler uygulandı, hepsinden de üç-beş yılda vazgeçildi. Çünkü bu sistemlerin hiçbirisi pilot uygulamaya yapılmadan birden hayata geçirildi ve bu yüzden iflas edip yürürlükten kaldırıldılar.
Bakanlık, bu 4+4+4 sistemine geçerken haftalık ders saatlerini 4-7 saat arttırıp, Kur’ân-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı, Temel Dini Bilgiler başta olmak üzere çeşitli seçmeli dersler ekledikten sonra 2013-2014 öğretim yılında daha köklü değişikliklere hazırlanıyor. Liselere geçişte Seviye Belirleme Sınavları (SBS) kaldırılarak yerine, Bakanlıkça düzenlenecek sınavlarla öğrencilerin 5, 6, 7 ve 8. Sınıflardaki okul başarıları göz önünde bulundurulacak.
Toplam 9672 Lisenin yarısı Meslek Lisesine dönüştürülecek. Bunlardan da önemlisi, bütün lise türleri tek binada toplanacak. Aynı binada Anadolu, Fen, İmam-Hatip, Meslek Liseleri birlikte eğitim yapacaklar. Kırk yıllık meslek hayatımın otuz yılı liselerde yönetici olarak geçti, bunun nasıl olacağına aklım ermiyor. Bu belki tasarruf amacıyla küçük yerleşim birimlerinde olabilir, ama büyük kentlerde nasıl olacak bilmiyorum.
SONUÇ
Küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz. Gelişmiş toplumlar birer “Bilgi toplumu” haline geldi. İletişim, bilişim ve ulaşımdaki başdöndürücü gelişmeler uluslararası ilişkileri olabildiğince arttırdı. Çağdaş dünyada çoklu zekâya göre kişisel yetenek ve becerileri esas alan çok yönlü eğitim önem kazanırken, bizde tek yönlü ve dar vizyonlu insan yetiştirilmesine yönelik düzenlemeler yapılamaz.
“Dindar nesil yetiştireceğiz” sözünü sokaktaki vatandaş söylemedi, Sayın Başbakan söyledi. Eğitimde 4+4+4 düzenlemesini sürecini hızlandıran ve sonuna kadar arkasında duran da odur. Arapça öğretimi zor olduğu için İmam-Hatip Ortaokullarının açılması doğru bir karardır. Fakat aynı zamanda genel ortaokul ve liselere de Arapça ve Kur’ân-ı Kerim gibi dinî ağırlıklı derslerin konulmasının, Başbakanın söylemine uygun olduğunu görmemek için gerizekâlı olmak gerekir.
Biz kesinlikle di öğretimi yapılmasına, çocuklarımızın dindar olarak yetiştirilmesine karşı değiliz. Sadece çocuklarımızın tek yönlü yetiştirilmesine karşıyız. Çünkü 21. Yüzyılda dünya gençliği ile rekabet edecek ve dünyada iş yapacak gençlerimizin özgür, demokrat ve vizyoner bir ortamda çok yönlü yetiştirilmeleri gerekir. İnanışımıza göre bir insanın kendi yaşantısında dindar olması, diğer insanlara karşı laik olmasına karşı değildir. Ayrıca bu gençlerin dindar olduğu kadar millî kültüre sahip, milliyetçi ve Atatürkçü olarak yetiştirilmeleri gerekir. Bu gençlerin aynı zamanda dünya ile iletişim kurup rekabet edebilmesi için de, bilim ve teknolojideki gelişmeleri izleyebilecek, uluslararası bir veya birkaç yabancı dili öğrenecek, geniş ufuk ve hoşgörü sahibi olacak şekilde yetiştirilmeleri gerekir.
İşte 4+4+4 Eğitim sistemi bu açmazlar ve çıkmazlarla uygulamaya konuluyor. Sizin anlayacağınız bu sistemin her “4”ünde “dert” var. Veli de, öğretmen de, öğrenci de bu sorunları aşmada bayağı zorlanacaklar. Bekleyelim, görelim.