Yükleniyor...
28 Şubat 2016
Mülteci krizi ve çözüm hayali
BM verilerine göre dünyada halen 60 milyon göçmen var. (İkinci Dünya Savaşı’ndaki göç/mülteci hareketinin yaklaşık iki katı.) Küresel ısınma ile de doğrudan bağlantılı, iklim değişiklikleri, gıda yetersizliği, susuzluk, doğal afetler, terör ve özellikle yakın çevremizde yaşanan iç savaşlar çaresiz insanları evinden yurdundan ediyor, göçe zorluyor.
Geçen yıl 3 milyon insan bu yüzden Avrupa’ya/AB’ye adeta akın etti. Büyük çoğunluğu Türkiye üzerinden, 150 bin kadarı da İtalya yoluyla… Ancak bunlardan yaklaşık üçte biri büyük çilelerle hedeflerine ulaşsa da önemli bir bölümü ya geri dönmek zorunda kaldı, ya da yollarda hayatlarından oldu.
Uluslararası Göç Örgütü/IOM verilerine göre;
AB’ye akın, kışın soğuk günlerine rağmen 2016’da da devam ediyor…
Göçmen krizi ve özellikle talihsiz Aylan bebeğin Ege sahillerine vuran ölü bedeninin dünyayı ayağa kaldıran acı görüntüleriyle köşeye sıkışan ve nihayet biraz olsun insafa gelen tuzu kuru AB, çareyi 51 yıldır kapısında beklettiği ebedi adayı Türkiye ile vize konusunda anlaşmada bulmuş.
Yapılan resmi açıklamalara göre; biz özellikle Suriyeli mültecileri başta Almanya olmak üzere Avrupa’ya göndermeyip ülkemizde tutacağız, karşılığında bu mültecilere yaptığımız harcamaların bir kısmı (3 milyar avro) AB tarafından karşılanacak. Ölümü göze alıp yine de gidenler olursa, bunlardan AB/Almanya tarafından mülteci olarak kabul edilmeyenlerini tekrar geri almayı taahhüt edeceğiz. Bu taahhüt karşılığında AB ise, yılların yılan hikâyesi hukuk dışı vizeyi Ekim 2016 ayından itibaren kaldıracak. Tabii, vize şartlarını yerine getirirsek ve AB Ekime kadar bize karşı yeni bahaneler üretme tutkusundan vazgeçerse…
Ayrıca; sadece keseyi değil müzakere (!) dosyasını da açan AB, iki yıl aradan sonra bize Ekonomik ve Parasal Politikalar Faslını da açacak (17. Dosya), 2016’da da ayrıca 5 dosya daha açmayı öngörüyor…
Durun, hemen sevinmeyin. Birden bire cömertleşen(?) AB bunları aşağıda değineceğimiz çok önemli şartlar karşılığında yapacak.
(Halen 2,5 milyonu bulan bu mültecilere son dört yılda yaklaşık 8,6 milyar dolar harcamışız. BM’ye göre tüm diğer ülkelerin bu mültecilere yardım toplamı sadece 421 milyon dolardan ibaret. Büyük çoğunluğu kurulan kamplar dışında yaşayan ve başta büyük kentler olmak üzere ülkemizin dört bir yanına dağılan bu talihsiz insanlar düzgün bir yaşam sürdürememekte, sefalet ve perişanlık içinde kötü yollara düşmekte, dilenciliğe mecbur olmaktadır. Esasen terör nedeniyle türlü sıkıntılara katlanmak zorunda kalan halkımız bir de bu yönden sosyal huzursuzluklara maruz kalmaktadır.)
AB’nin derdi, nihayet açıklamak zorunda kaldıkları kabul edecekleri mültecileri sınırlı sayıda tutabilmek ve bunları kendi aralarında gönüllü kabule göre paylaşmak. Almanya dışında çoğu ülke ise bu kabule yanaşmamakta, tüm imkânsızlıklar ve ölüm tehlikesine rağmen sınırlarına dayanan göçmenleri engellemek için tel örgüler çekmekte, beton duvarlar yapmaktadır. Acımasızlık şampiyonluğuna soyunan Yunanistan ve İtalya ise, sahillerine derme çatma teknelerle, lastik botlarla yaklaşan mülteci dalgalarını kaderlerine terk etmekte, hatta teknelerini batırmaya çalışmaktadır.
Sahil güvenlik güçlerimiz ise, tamamen aksine canla başla çalışarak bu talihsiz insanları kurtarmak için çaba göstermektedir.
AB’nin ince hesapları
Özellikle Türkiye’ye karşı politikalarında on defa düşünmeden bir defa karar almayan ve bir taşla birkaç kuş vurmayı daima huy edinen AB, ilk bakışta bize şirin görünen bu kararları neden ve hangi şartlar karşılığında uygulayacak? Kısaca değinelim:
Kısaca, 3 milyar avroluk mülteci muhafızlığı karşılığında baskın tarafa geçmek, Kıbrıs’ı “kurtarmak”, ülkemizi bölünmenin eşiğine getiren çözüm süreci masalını ihya etmek ve bunları da kullanarak, bizi kapıda tutmak için AB üyelik hayallerini diriltmek…
AB’nin bu hedef ve niyetleri için Türkiye’ye dayattığı ise, tam 72 adet olduğu basında tekraren yazılan vize şartlarını yerine getirmektir. İçimizdeki en AB yanlılarının bile tepki gösterdiği bu şartlar yumağının içinden ne engeller üretileceğini varın siz düşünün.
İlk tepki beklenmedik şekilde İtalya’dan geldi: 3 milyar avro yardımı kabul etmiyorlar… Daha sırada vetocu Yunanistan ile ebedi muhalifimiz Avusturya ve yeniden yıldızı parlayan Fransa’nın Sarkozy’si var.
Ara sonuç
Gelecek hafta başlayacak Davos Zirvesi’nde 1 numaralı gündem maddesi olan mülteci sorunu, 2016’nın ve (özellikle Suriye’de öngörülen barış sağlanamadığı takdirde) muhtemelen sonrasının en önemli küresel riski olmaya adaydır. Bu bakımdan, konuyla doğrudan bağlantılı vize konusunu daha iyi anlayabilmek için, AB ile ilişkilerimizin ışığında hikâyenin geçmişine ve gelişimine biraz daha yakından bakmamız gerekecektir.
Bu konuyu Şubatta yazacağımız ikinci bölümde işleyeceğiz. Ancak, şimdiden bir ön değerlendirme olarak şunları söylemeliyiz: