Yükleniyor...
Kendilerine bir milletin talihi bırakılan adamlar milletin kuvvet ve kudretini yalnız ve ancak yine milletin hakikî ve elde edilmesi mümkün menfaatleri yolunda kullanmakla görevli olduklarını bir an hatırlarından çıkarmamalıdırlar. Bu adamlar düşünmelidirler ki bir memleketi zabt ve işgal etmek o memleketin sahiplerine hâkim olmak için kâfi değildir. Bir milletin ruhu zabtolunmadıkça bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça o millete hâkim olmanın imkânı yoktur. Halbuki asırların getirdiği bir millî ruha hiçbir kuvvet mukavemet edemez. Mustafa Kemal Atatürk- 1924
Büyük bir milli mücadeleden çıkmış, 10 yılda 10 milyon genç yaratmıştı.
Birileri de “dindar ve kindar” gençlik yaratmaya soyundu…
Anlamadık.
Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı, Lozan fatihi İnönü’yü yerden yere vurdu.
Konduramadık.
Dersim’de “soykırım” yapıldığını söyledi; yine anlamadık.
Nihayet 10. yıl marşıyla yüklendi, “Demir ağlarla ördük falan, neyi ördün? Hiçbir şey örmüş falan değilsin.” dedi de biraz uyandık.
Şimdi herkes laf yetiştirip iki dönemi karşılaştırmaya çalışıyor. Demiryolları ölçülüyor; fabrikalar, limanlar, tersaneler sayılıyor. Boşa gayret!.. O mukayese noktasına geldik ya, maksatlar hasıl olmuştur.
Oysa taa 2002’de İsrail Dışişleri eski Müsteşarı Alon Liel AKP’nin kitabını yazıp Erdoğan’ın “2. Atatürk” olabileceğini haber verdiğinde uyanmalıydık.
Günlerdir: “Demir ağlarla şimdi Türkiye’yi biz örüyoruz”u tartışıyoruz. Oysa Türkiye’de o kadar çok başka şeyler örüldü ki!..
İsrailli Alon Liel bugün “Türkiye ve İsrail’in koordineli çalışması halinde Esad’ın devrilme sürecinin çok daha kolaylaşacağını” söylüyorsa…
Başbakan Erdoğan Ramazan Bayramı mesajında “Millet olarak birliğimizin, beraberliğimizin, kardeşliğimizin, dostluğumuzun, toplumsal barışımızın, barış içinde bir arada yaşama arzumuzun adeta test edildiği; sınava tabi tutulduğu bir süreç yaşadığımızı” açıklıyorsa…
‘Kobay’ yapıldığımızın resmidir!..
Başımıza bunlar niye mi geldi? Birlik ve beraberliğimizi kimler, neden mi teste tabi tutuyor? Ne anlatsak boş. O yüzden en iyisi Türkiye’ye yaklaşık 12 bin kilometre uzakta olan Ekvador’un Cumhurbaşkanı Rafael Correa Delgado’ya kulak verelim. Geçtiğimiz Mart ayında Ankara’ya gelip Cumhurbaşkanı Gül’ün konuğu olan Delgado aynen şunu söyledi:
“Eminim, Arap ülkelerinin de zamanında bir Atatürk’ü olmuş olsaydı bu duruma düşmezlerdi…”
Çok değil, sadece 5 ay önceydi. Can kulağı ile dinlesek bu hallere düşer miydik?
Bir anlasalar ki Atatürk’e savaş açmak, gerçekte kendi kendine savaş açmak, kendini yok etmektir!..
30 Ağustos Zafer Bayramı ikinci kez kutlanmıyor. Acaba 29 Ekim “kutlamamaları”nın ikincisine de tanık olur muyuz?
Her ihtimale karşı milletimizin ve Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe’dekilerin Zafer Bayramı’yla birlikte Cumhuriyet Bayramı’nı da peşinen kutlamak istiyorum.
Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşları başta olmak üzere tüm şehitlerimize sonsuz minnet ve şükranlarımızla. Ruhları şad olsun.