Bayram

Bu yıl iki bayramı art arda kutluyoruz. Ne mutlu! Bayramlar toplumların ortak sevinç ve eğlence günleridir. Bir topluluk tarafından ortaklaşa icra edilen her eylem o topluluğun ortak bir kültür değeridir ve toplulukları millet hâline getiren de ortak kültür değerleridir. Ortak eylemlerin ve bu arada bayramların ne zaman ve nasıl çıktığı önemli değildir. Kökenleri dinî de […]


Paylaşın:

Bu yıl iki bayramı art arda kutluyoruz. Ne mutlu! Bayramlar toplumların ortak sevinç ve eğlence günleridir. Bir topluluk tarafından ortaklaşa icra edilen her eylem o topluluğun ortak bir kültür değeridir ve toplulukları millet hâline getiren de ortak kültür değerleridir. Ortak eylemlerin ve bu arada bayramların ne zaman ve nasıl çıktığı önemli değildir. Kökenleri dinî de olabilir, millî de. Bazen binlerce yıl öncesine, bilinmeyen zamanlara kadar gider. Söz gelişi Nevruz, Türkler de dâhil olmak üzere birçok Doğu milletinde binlerce yıldan beri kutlanan bir bayramdır. Türkler gece ile gündüzün eşit olduğu Nevruz gününü en az Asya Hunlarından bu yana kutlamaktadırlar. Eski Çin kaynaklarında bu konuda kayıtlar vardır. Ayrıca Türkler Nevruz gününün (21 Mart’ın) Ergenekon’dan çıkış günü olduğuna da inanırlar.

11. yüzyılda Kâşgarlı Mahmud bayram kelimesini iki biçimde kaydetmiştir; badram ve bayram. Badram kelimesinde şu açıklamayı yapar: Halk arasında sevinç ve gülüşme. Bir yer çiçeklerle ve ağaç çiçekleriyle süslenmişse oraya badram yir denir; yani gezinti yeridir… Oğuzlar bayram gününü bayram diye adlandırırlar; o da sevinç ve gezme günüdür.

Bilindiği gibi Kâşgarlı Mahmud’un eseri Dîvânu Lugâti’t-Türk, Türkçeden Arapçaya bir sözlüktür.  “Sevinç ve gülüşme”  olarak Türkçeye çevirdiğimiz kelimelerin Dîvânu Lugâti’t-Türk’teki Arapçası  “sürûr ve dahike” dir. Yukarıdaki bilgilerden anlıyoruz ki Oğuz Türkleri daha o devirde badram kelimesini bayram biçimine çevirmişler ve  “bayram günü (yevmu’l-îd)” anlamında da kullanmışlardır. Kâşgarlı Mahmud bu anlam geçişinin sebebini de çok güzel ve mantıklı bir biçimde açıklamıştır; (çünkü) o (bayram günü) da sevinç ve gezme günüdür. Yani Müslüman olmadan önce Türklerin sevinç ve gezme günü olarak kutladıkları güne verilen isim, Müslüman olduktan sonra da dinî bayramlara verilmiştir.

Kâşgarlı Mahmud kelimenin bayram biçimi için ayrıca şu açıklamayı yapar: Bayram. Oğuzcadır. Sanıyorum ki bu, insanların  “sevinç ve gezinti” için kullandıkları badram sözünden dönüştürülmüştür. Bayram günü sevinç günüdür.

Burada da Türklerin vaktiyle sevinç ve gezinti için kullandıkları kelimenin  “bayram (Arapça îd) günü”  anlamına geçtiği açık biçimde anlatılmıştır. Gezme veya gezinti olarak Türkçeye çevirdiğimiz kelimenin Dîvânu Lugâti’t-Türk’teki Arapçası da  “nüzhet” tir. Bunu bugünkü  “piknik” kelimesiyle de karşılayabiliriz.

Her millette olduğu gibi Türklerde de sevinç, gülüşme, gezinti, eğlence gün ve âdetlerinin bulunması tabiidir. Tarih boyunca Türklerin çeşitli eğlence ve düğün dernek âdetlerinin olduğunu biliyoruz. Söz gelişi Osmanlılarda şehzadelerin sünnet düğünleri büyük şenliklerle kutlanır; cambazlar, hokkabazlar, âteşbazlar insanları eğlendirirdi. Hatta Haliç’te suyun altında gemiler dahi yüzdürülürdü. Bu sünnet eğlenceleri surnâme adı verilen edebî eserlerde ayrıntılarıyla anlatılır, minyatürlerle de tasvir edilirdi.

Türklerin Müslüman olduğu 10. asırdan bu yana kutlanan dinî bayramlarımıza millî mücadeleden sonra millî bayramlar da eklenmiştir. Millî mücadele kelimelerini burada çok kolay bir şekilde yazışıma bakmayın. O günler yalnız Türklüğün değil Müslümanlığın da ölüm kalım günleriydi. Bütün Türk ve İslam dünyası düşman çizmeleriyle çiğnenmişti. İzmir, Bursa, Afyon…   Bütün Batı Anadolu Yunan çizmeleri altındaydı. Polatlı’ya kadar dayanmışlardı. Hatay, Maraş, Antep, Urfa, Fransız işgalindeydi. O zaman Osmanlı toprağı olan Suriye ve Irak’a da Fransızlar ve İngilizler girmişti. Yüzlerce yıllık payitahtın sokaklarında, caddelerinde düşman askeri dolaşıyordu. Şair Süleyman Nazif, düşman kumandanının İstanbul’a girdiği günü  “Kara Bir Gün” olarak adlandırmış ve bu başlıkla yazdığı makaleyle bu acı günün acı hatırasını ebedîleştirmişti. Doğu ve Kuzey-Doğu Anadolu’da Ermenistan, Güney-Doğu Anadolu’da Kürdistan, Trabzon’da Pontus Rum devletleri kurulmaya çalışılıyordu. İşte millî mücadele, Haçlıların Türk ve İslam dünyasını yok etmek üzere giriştikleri bu vahşi istilanın, Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliğinde Türk milleti tarafından bozguna uğratılmasının destanıdır. Millî bayramlar da bu destanın gelecek kuşaklara armağanıdır. Bu sebeple millî bayramlarımıza yan bakan Türklüğe de Müslümanlığa da yan bakmış olur.

Hepimizin Kurban Bayramı da, Cumhuriyet Bayramı da kutlu olsun!


Yazar

Ahmet Bican Ercilasun

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar