BİR İBRETLİK MEKTUP VE YARGITAY’A ÇAĞRI

Orkun GÖKALP… Balyoz Davası’nda 16 yıla hüküm giyen bir albay… Orkun’la 2002 sonlarında Bosna Hersek’te tanıştık. O tarihte ikimiz de binbaşı rütbesiyle SFOR’da görevliydik. Saraybosna’nın hemen dışında yer alan Butmir kışlasındaki karargâhta çalışma bürolarımız altlı üstlü, yatakhanedeki odalarımız ise karşılıklı idi. Kapı komşumdu anlayacağınız… Hep gülen yüzüyle, pırıl pırıl yüreğiyle dünya tatlısı bir insan olan, […]


Paylaşın:

Orkun GÖKALP… Balyoz Davası’nda 16 yıla hüküm giyen bir albay…

Orkun’la 2002 sonlarında Bosna Hersek’te tanıştık. O tarihte ikimiz de binbaşı rütbesiyle SFOR’da görevliydik. Saraybosna’nın hemen dışında yer alan Butmir kışlasındaki karargâhta çalışma bürolarımız altlı üstlü, yatakhanedeki odalarımız ise karşılıklı idi.

Kapı komşumdu anlayacağınız…

Hep gülen yüzüyle, pırıl pırıl yüreğiyle dünya tatlısı bir insan olan, doğa ve fotoğraf âşığı Orkun’la irtibatımız Türkiye’ye döndükten sonra da “mail’leşerek” sürdü. En son yanılmıyorsam 2006 veya 2007 yılında İstanbul’da CNR Fuar Merkezi’ndeki bir eğitim fuarında karşılaştık. Ondan sonra da adını Balyoz’da duydum.

Halen Hasdal’da yatan Orkun’dan Nisan’ın ortalarında uzun bir mektup aldım. “Bak şu başımıza gelenlere vallahi…” diye başlayan mektubunda çokça kahkaha ikonu olmasına rağmen yaşananlara şaşkınlığı geçmemiş gibiydi. Nasıl geçsin ki? Anlattıklarına şaşmamak mümkün değil. Hele benim için…

İşte kendisine suç isnat edilen tarihlerde benimle birlikte Bosna’da olan Orkun şunları yazıyordu (kısaltarak aktarıyorum):

“Abi,  ben tutuklanalı 26 ay bitti.(…) İddiaya göre 2002’nin Aralık ayında dönemin 1’nci Ordu Komutanı Org. Çetin DOĞAN ile yüz yüze görüşerek Balyoz Darbe Planı içinde yer almayı kabul etmişim. ‘Yahu ben o tarihte Butmir’deyim, Çetin Paşa İstanbul’da… Nasıl yüz yüze görüşmüşüz?’ diye sordum, ama cevap veren olmadı. İsmim sözde 2002 Aralık ayında yayınlanan bir görevlendirme yazısında geçiyormuş. Yazı deyince yanlış anlama, imzalı bir evrak falan değil; bir CD içinde yer alan düpedüz sahte olarak düzenlenmiş bir Word dosyası…(…) Bosna’da olduğumuz süreçte, sorumluluk bölgem olduğu iddia edilen İstanbul’da darbe timlerine personel seçmekle suçlandım.(…) ‘Ben o tarihlerde Bosna’daydım, söz konusu seminere de katılmadım, katılamazdım’ dedikçe savcılık makamı bana Bosna hariç yeni görev yerleri buldu, ama bir türlü yurt dışında olduğumu kabul etmedi. Mahkemenin talebi üzerine Genelkurmay, K.K.K.lığı, Emniyet Genel Md.lüğü resmî yazı gönderip yurt dışında olduğumu bildirdi, ama mahkeme gerekçeli kararında ‘sanığın savunmasına itibar edilmemiştir’ dedi. Yani aslında bana değil, devletin resmî kurumlarına itibar etmiyor.(…)

Sonuç, ağırlaştırılmış müebbet… Teşebbüs aşamasında kaldığı iddiası ile16 yıla indi. (…) Sen ne dersen de, istersen ben suç tarihinde doğmamıştım de yine de fark etmez. Aslında ortada bir suç olmadığı gibi suçlu da olmadığını onlar da biliyor.(…) Sen bu kirli senaryo içinde seçilmiş bir karaktersin ve sana biçilmiş rolü sen benimsemesen de zorla sana oynatıyorlar. Çünkü bu davalardan elde edilecek siyasî rant her türlü insan hakları ve masumiyetin üzerinde.”

İşte bu anlatım ve tespitlerin ardından, Orkun, “yargılama süreci bahanesiyle bizi 1-2 yıl içeride tutarlar ama nihayetinde ortada bir suç ve delil olmadığına göre mahkeme gerçeği ortaya çıkarır ve hepimiz özgürlüğe kavuşuruz” diye düşünenlerin hep hüsrana uğradığını vurguluyor.

Mektubunda, 28 Şubat soruşturması kapsamında Sincan ve Mamak’ta tutuklu bulunan bizler için de bir çift sözü ve uyarısı var… Şunu yazmış:

“Sincan ve Mamak’tan gelen haberlere göre hâlâ bazı saf insanlar ‘bizim dava farklı’ diyorlarmış. Acı ama hâlâ neyle karşı karşıya olduğunu anlamayan zavallı insanlar mevcut.”

Yani Orkun bize “Sizinki de bir tezgâh ve ne kadar masum olursanız olun bu tezgâhtan kurtuluşunuz yok!.. Yanılıp da adalet beklemeyin!” demeye getiriyor.

Orkun’un ibretlik mektubunun tamamını Sincan’daki 28 Şubat tutuklularının hepsiyle (Çevik Paşa ve diğer orgeneraller dâhil) paylaştım.

Tabii aslında bütün bu davaların nedenini ve amacını biz askerler çok iyi biliyoruz. 28 Şubat soruşturmasının da diğerlerinden farklı olmayacağı, 13 aydır hâlâ hazırlanamayan iddianameden ve bu süre zarfında tamamen sudan bahanelerle içeride tutulmamızdan zaten belli.

Mamafih ben bu noktada halen temyiz sürecindeki Balyoz Davası’na bakan Yargıtay’a bir çağrıda bulunmak istiyorum:

Değerli Yargıtay Hâkimleri,

“ Gizli tanıkların” bol bol sahne aldığı bu davalarda, ben bir “açık tanık” olarak belirtirim ki, Balyoz sanığı Orkun GÖKALP Kasım 2002 – Mayıs 2003 tarihleri arasında benimle birlikte Bosna Hersek’te idi. Yani kendisine isnat edilen suçu işlemiş olması mümkün değil.

Bilgilerinize önemle sunarım!”

Yazar

Milli Düşünce Merkezi

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar