Yükleniyor...
PKK’nın ne olduğu ve amacı noktasında hala devleti yönetenler katında net bir hüküm verilememiş. “Hala” diyorum, çünkü PKK’nın bir terör örgütü ve son kertede amacının da Türkiye’nin bölünmesi ve bir “Kürdistan” devletinin kurulması olduğunu kabul etmeyerek müzakere başlatılmıştı.
PKK nedir?
Toplumun özgür iradesinin siyasi arenaya yansıtmayı amaçlayan bir sivil toplum örgütü mü?
Seksen yıldır Türk Devleti’nin sömürdüğü, yok saydığı, haklarını gasp ettiği, ana dilini konuşması, öğretmesi ve bu dilde eğitim alması engellenen Kürtlerin haklarını savunmak için dağa çıkmış bir gerilla hareketi mi?
Kürtlerin yok sayılmasından kaynaklanan çeşitli sorunların genel adı olarak tanımlanan “Kürt Sorunu”nun bir ürünü mü?
Onlarca örneğinde görüldüğü gibi devrime ulaşmak için kurulmuş olan Marksist bir terör örgütü mü?
Marksist temelde kurulup sonra etnik milliyetçi, ırkçı, bölücü bir yöne evrilen yani ideolojik açıdan değişmiş bir terör örgütü mü? Terör örgütü yani tek amacı devleti yıkmak için adam öldürme, insanları korkutma, sindirme gibi yöntemler yanında uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti her türlü hukuk dışı ve gayr-i insani yöntemi benimsemiş ve yabancı devletlere de taşeronluk yapan tipik bir terör örgütü mü?
Bu sorulara verilecek cevaplar örgütün nasıl algılandığının bir göstergesi olduğu gibi nasıl mücadele edileceğinin ve de aynı zamanda hangi araçların kullanılacağının ip uçlarını bize sunar.
Bu satırlar yazılırken meydana gelen son olaylar üzerine devlet ricalinin yaptığı açıklamalara bağlı olarak PKK’nın nasıl algılandığını ve niçin böyle algılandığını anlamaya ve açıklamaya çalışalım.
Sonuç ortada. Hergün şehitler veriliyor. Haince pusularda. Siviller hedef. Araba içindeki 6 kıza 114 kurşun sıkacak kadar “gaddar” bir örgüt. Gaddar kelimesini kullanmaya gerek yok aslında. Çünkü terörün yöntemi budur. Öldürmek, korkutmak ve sindirmek. Bunlar için en iyi ve geçerli yöntem ne ise o kullanılır.
Bu sebeple “PKK Neden Sivilleri Hedef Alıyor?” gibi sorunların zihinsel arka planında PKK’nın bir terör örgütü olarak algılanmayışı vardır. Bu yüzden PKK’nın sivilleri neden hedef aldığı anlaşılmaya çalışılıyor. Aksi bir durumda bu soruya gerek duyulmazdı. Terör amacına ulaşmak için saldırının yöneltildiği kişinin ve grubun sivil mi, siyasi mi, asker mi, erkek mi, kadın mı, çocuk mu, yaşlı mı olmasına bakmaz.
Bir terör örgütünün amacı bu kadar açık ve netken neden “bizim devletimiz” PKK’yı kökü kazınıncaya kadar mücadele edip bu alanda bir kararlılık göstermeyip de müzakere ediyor? Müzakereleri yürütenlerin zihinsel arka planında PKK lanetlenmesi ve yok edilmesi gereken bir “terör” örgütü tasavvuru ve karalılığı yoktur.
PKK’nın bir terör örgütü olduğunu bu örgütlerin varlık gayesinin de öldürmek, korkutmak, yıldırmak, sindirmek üzerine kurulu olduğunun bilişsel evrende yeri yoktur. Yani, PKK bu zihniyet için bir terör örgütü statüsünde değildir. Olmadığından ki, “gönül rahatlığı içinde” PKK’lılarla müzakereye oturulabilmektedir.
Bu satırlar yazılırken Siirt Pervari’de teröristler yani PKK’lılar bir karakola saldırdı ve –o vakte kadar gelen bilgiye göre- altı askerimiz şehit oldu. Aynı saatlerde Diyarbakır’ı ortasında emniyete saldırdılar.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu saldırılar üzerine, “’Maalesef terör örgütü vahşetini devam ettiriyor. Biz de bunun karşısında görevimizi yapmaya devam edeceğiz” dedi.[1]
Bütün bu şehit haberleri ve saldırılar devam ederken hükümetin iki üyesi Başbakan yardımcısı Bülent Arınç ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın açıklamaları dikkat çekiciydi.
Devleti yöneten bu kişilerin açıklamalarının ortak yönü, şiddeti durdurmaları şartıyla müzakerelerin tekrar başlayabileceğiydi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “İnanıyorum ki milli istihbarat teşkilatları ya da onlara yardımcı kurumlar bu örgütle, örgütün eylemlerinin sona erdirilmesi konusunda, eylemlerin sonuçsuz kalması noktasında, en azından örgütün silahlı eylem yapamaz hale gelmesi noktasında görüşmeler yapmalıdır, yapabilir. Bunların geçici bir süreyle intıkaya uğramış olması bundan sonra yapılmayacağı anlamına gelmez” dedi.”[2]
Taraf’tan Lale Kemal’e konuşan Bakan Yazıcı, Kemal’in “Silahları susturma projeniz var mı?” sorusuna, “Şiddet devam ederken görüşmeler olmaz. Ama şiddetin bitmesiyle görüşmeler (PKK ile) yeniden başlayabilir” dedi. Bakan Yazıcı, “şiddet azaldığında PKK ile görüşmelerin yeniden başlayabileceğini belirterek “Şiddet sarmalı bitince bana göre başlar görüşmeler zira Kürt sorununu, PKK sorununu çözmek Türkiye’nin çıkarına” dedi”[3]
Bu ifadelerin ne anlama geldiği üzerinde kafa yormamıza gerek yok. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda açık olan birinci gerçek, hükümet için PKK saldırıları durdurursa devlette operasyonları durdurur ve müzakereler tekrar başlar. İkinci açık gerçek, PKK’nın bitirilmesi hususunda bir kararlılık söz konusu değil. Onca insanının kanını alan bir terör ve suç örgütünün kökünün kazılması düşünülmemektedir. Bu konuşmaların başka bir anlamı da PKK’nın nasıl algılandığını bir kere daha göstermiş olmasıdır. Bu süre zarfında verdiğimiz şehitlerimizin, ölen vatandaşlarımızın hiçbir değeri olmadığı görülmektedir. Evet, İç İşleri Bakanımızın dediği gibi “devlet kin tutmaz!”
PKK’ya bir mesaj olarak da bu söylenenleri anlayabiliriz. Saldırıları durdurun müzakereler tekrar başlasın. Yani devlet, açıkça PKK karşısında boyun eğmektedir.
Devlet, devlet olma vasfına yitirme sürecinde hızla ilerlerken kararsızlık, iradesizlik, acziyet devlete hâkim olmuştur.
Terör örgütü bu açıklamalar karşısında ne düşünür?
Görüldüğü gibi, “terörle bir yerlere varılırmış!” Bizim saldırılarımız meyvelerini veriyor. Devlet bizim saldırılarımız karşısında zorda kaldığı için Bakanlar üzerinden bize mesaj veriyor. Silahlarımızın etkisi açıkça görüldüğü gibi taleplerimizi bir üst dereceye çıkarabiliriz. Yani bizim saldırılarımız amacına ulaşıyor.
Devam edecek…
[1] http://www.sondakika.com/haber-erdogan-dan-pervari-aciklamasi-3014907/ (25.09.2011).
[2] http://www.sondakika.com/haber-mit-pkk-ile-gorusmeler-yapmalidir-3014478/ (24.09.2011.).