Yükleniyor...
Aklıselim sahipleri hep söylediler, dini siyasete alet etmeyin diye. Dini siyaset için kullanmayın; bu sadece siyasete değil, dine de zarar verir diye. Dinlemediler, dinlemediniz.
Din yüce bir kavramdır, onu beşerî ideolojilerle yarıştırmayın, dedik. Allah ile kul arasına girmeyin, kendinizi Allah’ın vekili yerine koymayın, dedik. Bir din bilgini, Allah ile insanları aldatmayın, dedi. Dinlemediler, dinlemediniz.
Ülkeyi yönetirken, siyasi konuşmalar yaparken sürekli olarak dinî kavramlar kullandınız, dinî metinlere referans yaptınız.
Yönetim biçiminizi, parti politikalarınızı dine dayandırmaya kalkıştınız.
Söylemlerinize dinî dayanaklar bulmaya çalıştınız.
Günlük, dünyevi işlere çareler üretiyor gibi değil, Allah’ın semavi dinini kurtarıyor gibi davrandınız.
İnsanları hidayete sevk etmek üzere yola çıktınız; hayır işleri ve hizmet yapacağız diye yola koyuldunuz; fakat önce kendinizi Kur’an’a dayandırdınız; Kur’an’ın sizi haber verdiğini iddia ettiniz.
Hizmet yolunda yumuşak göründünüz; Hz. İsa’ya inananlar gibi bir yanağınıza vursalar öbür yanağınızı çevirdiniz. Bu yumuşaklıkla cıvık bir hamur gibi yoğrulup yayıldınız; ummadığınız yerlere sızmayı başardınız.
Başardınız ve başınız döndü. Misyonunuzu hatırladınız. Yönetim ve siyaset dine dayanmalıydı misyonunuza göre.
Dini alet etmek değil, bizatihi dinin kendisi siyaset olmalıydı. Ülke ve dünya dinle idare edilmeliydi. Ama modern dünyanın hukuki, idari, içtimai, iktisadi milyonlarca meselesi varmış ve bu meseleler için Kur’an’da, hadiste açık hükümler yokmuş, kime ne?
Nurla dolmuş mürşidinizin, fetihle müjdelenmiş hocanızın zekâları var ya; onların kıyasları, içtihatları yeter diye düşündünüz.
O hâlde önce gençleri yetiştirelim evlerde, okullarda, dershanelerde dediniz. Onları yerleştirelim medyaya, meclise, yargıya, polise dediniz. Sonrası kolay; yeterli gücü bulduğumuz zaman memleketi dine göre yönetiriz diye düşündünüz.
Her ikiniz de unuttunuz.
İslam tarihini unuttunuz.
Kılıçlara geçirilen Kur’an sahifelerini unuttunuz.
Kerbela’yı unuttunuz.
Bütün Emevi sülalesini ortadan kaldırdığı için “Seffah” sıfatıyla anılan Abbasi halifesini unuttunuz.
Haricileri unuttunuz.
Hasan Sabbah’ın haşhaşilerini unuttunuz.
İslam dünyasını kana bulayan Şii-Sünni çatışmalarını unuttunuz.
Dini siyasete alet etmenin, siyaset için dini kullanmanın İslam tarihini nasıl bir kan ve dehşet tarihi hâline getirdiğini unuttunuz.
Dini, siyaset için kullanmanın sadece ve sadece tefrika yarattığını unuttunuz.
Her bir fırkanın kendine göre bir şeriat anlayışı olduğunu unuttunuz.
Kendi din anlayışını hâkim kılmaya çalışan fırkaların can düşmanlarının diğer fırkalar olduğunu unuttunuz.
Yüzlerce yıllık İslam tarihinden ibret almadınız; yeni fırkalar oluşturdunuz.
Sadece tarihi unutmakla kalmadınız; bugünü de görmediniz. El-Kaide’yi görmediniz; Tâlibân’ı görmediniz; Nusra’yı görmediniz.
Suudi’de başka bir şeriat, mollaların İran’ında başka bir şeriat, Afganistan’da başka bir şeriat uygulandığını da görmediniz. Kendi şeriatınızı oluşturmaya kalkıştınız. Millî Görüş’ün şeriatını, Hizmet’in şeriatını.
Sonuç yine tefrika. Yüce dinimizi manevi makamında bırakmaz, dünya işlerine bulaştırmaya kalkarsanız tefrika kaçınılmaz olur.
Nitekim iki yeni tefrika çıkardınız; mübarek olsun!