‘Hiçbir şey göründüğü gibi değildir!’
Yıl 2001.. NATO generali Wesley Clark yazmıştı..Pentagon’da bir odada üst düzey askeri yetkililer, küresel elitin emirlerini yerine getirmek için ellerinde işaret değneği, dünya haritasında belli ülkeler üzerine çarpı çekerler.. Hedef ülke Irak, Afganistan, Libya, Suriye…
Çarpı çekilen ülke, isterse dünyanın en demokratik ülkesi olsun farketmeyecektir.. Hayvan belgesellerinde izlediğiniz manzaralar canlı yayınla ekranlarınızda belirecektir. Koşan ceylanın arka bacaklarına atlayan aslan, ceylanı yere çökertecek ve bir boğuşma başlayacak, sonunda kurban kan kaybından pes edecek ve boynuna sivri dişler geçecektir.. Ceylanı ilk düşüren illa aslan payını alacak değildir.. Kan kokusuna gelen diğer aslanlar , avcı aslanla çatışmaya hazırdır.. Bir güç kavgası başlar..Aslanlar aralarında çekişirken, sırtlanlar kenardan
Ceylan’ın döşünden sebeplenmeye bakar..
Aslanlar arasında yaşlı olanlar birbirlerini yaralar ve bazıları yere indirdiği kurban kadar kan kaybeder!
Bu arada ‘orman tv, ceylanın aslanlara saldırdığını söyler..
‘Orman kanunu’yla yönetilen dünyamızda durum budur.. Üzerine çarpı çekilen ‘kanamalı’ ülke ve bölgeden hangi küresel çete ne kadar pay alacaktır, hangi petrol ve gaz şirketi kanayan ülkenin neresine oturacaktır…Pazarlıklar başlar. Küresel çetenin ele başları, ellerini güçlendirecek silahlı, istihbari, medya operasyonları yaparlar . Kurbanı anında öldüremedilerse, kan kaybını arttıracak adımlar atarlar.. Daha çok silah, daha çok istihbarat, daha iyi eğitilmiş katiller, daha çok yalan haber vs.
Ve ağır ölüm için beklerler.. Beklerken lejyonerler sınrlardan içeri girerler, silah ve paralı askerlerin korunacağı gri (güvenli(!) bölgeler oluşur, bu, aslında bir ülkeyi işgalin ilk adımıdır, vur kaç çeteleri, ölüm mangaları bulunur, rejimi devralacak isimler için aday listeleri oluşturulur… Suriye’de 17 aydır olan budur.
2 ayda düşeceğine kesin gözüyle bakılan Suriye bu kaos içinde 17 ay geçirmiştir. İçindeki hainler, küresel odakların beklediği kadar ‘mahir’ çıkmamıştır.. Avrasya devleri çıkarları gereği yanında yeralmıştır..
Ve Suriye, yani SUR’lar ülkesi kolay lokma olmadığını kanıtlamıştır.
Son haftalarda, Suriye yönetimi 17 aydır sürdürdüğü ‘savunma’ pozisyonundan farklı bir pozisyona yol almıştır.Şimdi oyun yön değiştirmekte ve Esad yönetimi farklı satranç hamleleri yapmaktadır.
Emperyal hedeflere karşı bir ‘Kürt kartı’
Son bir- iki haftada sınırımızda değişik bir oyun kuruldu. Oyun kurucu Beşar Esad oldu. Sınır kentlerinin Kürt gruplarından Esad’a yakın PYD (Kürt demokratik Birliği) eline geçmesi ve bu grubun, Müslüman ‘biraderler’, El kaide ve ‘Özgür’ Suriye Ordusu’ndan bölgeyi temizlemesi, selefi gruplara karşı kavga vermesi akılları hepten karıştırdı..
Esad’ın oynadığı satranç İngiliz istihbaratının gözünden kaçmadı: Sınırdaki bazı yerleşimler PYD kontrolüne geçti.., Suriye ordusu tarafından tükürükle boğulabilecekken, Esad, sınır bölgelerinde kontrolü PYD’ye bilerek ve isteyerek bırakmıştı. Bu hamle, Washington stratejistlerinin ‘Hatay- Halep arası bir ‘güvenli’ bölge oluşturulması’ hamlesini bozguna uğrattı.. Türkiye katil çetelerin geçiş noktalarını, sınır kapılarını kapatmak zorunda kaldı.
Esad’ın satranç hamlesiyle Suriye, kendine yakın Kürt gruplarla, Türkiye-Suriye sınırında bir ‘güvenli bölge’ açtı.. Bu gruplar batının paralı askerleriyle, selefilerle , El Kaide militanları ve Müslüman ‘biraderlerle’ mücadele etmeye başladı.
BBC durumu şöyle yorumladı: ‘Türk hükümeti zorda! Esad’a karşı bağırıp çağırırken, yıllardır savaştığı PKK’nın kardeş kuruluşunu sınır komşusu olarak yanında buldu! Zira Türk devleti yıllardır savaştığı PKK’nin çizgisindeki PYD’yle bir nevi komşu olmuş durumda. Türkiye, Kandil- İncirlik merkezli bir terör örgütünün komşusu..’
Tam olarak değil… PYD ile PKK’nın bağlı olduğu odaklar birbiriyle uyumlu değil..Görünen o ki Esad, Erdoğan’ı PYD ile köşeye sıkıştırıyor…
* * *
Bir başka gelişme, ‘iktidar’ kokusuyla sarhoş olmuş, Suriye içinde at oynatan sözüm ona ‘muhalifler’, yekpare değil ve hepsinin çıkarı birbiriyle çelişiyor.. Bu çeteler, sadece sivil halkı ve güvenlik güçlerini değil, birbirlerini de kırıyor.. Batı, vurucu güç olarak ‘Özgür’ Suriye Ordusu’nu , Müslüman ‘biraderleri’, El kaide’yi kullanıyor, rejim değişikliği sonrası iktidara oturacak kadroları Suriye Ulusal konseyi içine topluyor, etnik yan güçler olarak Dürzi ve Kürtçüleri düşünüyor.. Şimdi bunların hepsi birbirini yiyor. İstanbul’da toplanan ‘Suriye muhalefeti’ ile ‘Antalya ve Ankara’da toplanan ‘muhalifler’ birbirini ‘harcıyor’!
BBC haberinde şöyle özetliyor: ‘Suriye Ulusal Konseyi, kendi içindeki liberal, İslamcı, Arap ve Kürt gruplar arasında görüş ayrılıkları yaşıyor. …Şam merkezli , Ulusal Koordinasyon Bürosu adlı grup, silahlı muhalefete karşı çıkarken, Konsey’den kopuşlar oluyor…BBC Muhabiri Paul Wood, ‘Özgür’ Suriye Ordusu’nda da benzer fay hatları bulunduğunu’ vurguluyor. Her kentte liberal ve selefi ‘Özgür ordu’mensupları arasında çatışmanın büyüdüğünü rapor ediyor.’
* * *
Bu aşamada Türkiye batının ileri karakolu olarak şaşkın, ABD-NATO ve AB güçleri ise soğuk savaşın malum taktikleriyle ortada… ‘Havlayan köpek’ ya da göğsünü yumruklayan orangutan olarak bir dizi tatbikata hazırlanmaktalar.. . Suriye sınırları dışında mevzilenen güç yoğunluğunu Global Research’den Prof Michel Chaussodovsky ‘Suriye’ye karşı ABD-NATO savaşı’ başlıklı makalesinde sıralıyor; ‘Suriye kıyılarına Amiral Çabanenko uçak gemisi eşliğinde 10 adet Rus savaş gemisi demirlemiş durumda.Kıbrıs önlerinde İngiliz, Fransız ve Amerikan savaş gemilerinden oluşan bir filo yeralmakta. Bu yaz sonunda Doğu Akdeniz’de İngiliz Fransız deniz kuvvetlerinin yapacağı ortak tatbikata, İngiliz HMS Bullwark ve Fransa’nın Charles De Gaulle savaş gemileri öncülüğünde kapsamlı bir filo katılacak.
Yakında İngiliz savaş gemisi HMS İllustrious’un bölgeye intikali ve Fransız savaş filosunun da genişlemesi bekleniyor.. Amerika’nın nükleer güçle çalışan USS John C. Stennis uçak gemisinin de yakında bölgeye geleceği ifade ediliyor.’.. Batı Ortadoğu’da sıcak bir savaşı göze alamayacağını defalarca söyledi.. Suriye’ye müdahale Çin’e kadar olan tüm Avrasya’yı içine alır, böylesi bir savaştan kim sağ çıkar tartışılır…
Batının asıl hedefi Tahran’dır ve ‘Tahran’a giden yol Şam’dan geçmektedir .. Hedef ve taktik 2001’de belirlenmiş, kayda geçmiştir..Bölge devletlerini birbiriyle savaştırılacak, birbirine kıydırılacak, sonra kanın üzerine oturulacaktır.. Ama binlerce yıldır Ortadoğu’nun kalesi, ‘SUR’u, Sur-iye, zorlu bir satrancı maharetle oynamaktadır..
Ve farkındaysanız, İran ve Rusya, Suriye’nin yeni kurduğu oyuna sessizce yandaşlardır. Eğer Türkiye, Batı’nın ‘ileri karakolu’ değil de bölge ülkeleriyle, bölge çıkarları için elele verecek bir yönetime sahip olsaydı, bölge ülkelerinin kendi çıkarları için kuracakları oyun, Batının oyuncağı olan Türkiye’yi değil, iştahla Ortadoğu ve Avrasya petrollerine saldıran küresel sırtlanları yerle bir ederdi.