Gençlik Rasathanesi

Peki çaresi ne?  Dağlardan toplanan taze muhtarayardım otu ile bilmem hangi ağacın altında yetişen sınırsızinternet bitkisini bal ile karıştıracağız ve siz gençler şakkadanak iyi olacaksınız.


Uzun zamandır yazı yazmıyorum. Neden mi? Çünkü bir gözlem hâlindeydim. Aslında hâlâ daha öyleyim… Peki neyi gözlemliyordum? Ya da gözlemliyorum? Başta kendimi sonra yaşıtım veya akranım kabul ettiğim herkesi, derin bir tecessüsle gözlemledim ve gözlemliyorum. Yaklaşık 5 ay süren ve sürmeye devam edecek olan bu gözlemlerimin bir kısmını ve naçizane şahsi tespitlerimi ve tecrübelerimi, sizlerle paylaşacağım. Şöyle bir örneklemeyle başlayacak olursak: Bir insanın bağırsak kanseri olduğunu 100 metre öteden gördüğünüzde anlar mısınız? Bence, hayır. Bir insanın bağırsak kanseri olduğunu dış görünüşünden anlamak  mümkün değildir. O kişi muayene edilir,  tahliller, görüntülemeler yapılır ondan sonra tanı konur. Bu gün Türk gençliği adına konuşan büyüklerimiz, Türk gençliğinin görünüşünden tanıyı koyuyorlar. Hem de çoğu zaman kilometrelerce öteden görerek,

-Ooo siz çok şanslısınız bizim zamanımızda vesaire vesaire(..)

diye başlayan bir dolu anlamsız cümleyi art arda sıralıyorlar. Bunlar birinci kısım. Bir de ikinci kısım var onlar ise şöyle bir tanı koyuyorlar.

-Gençler mutsuz, gençler yorgun, gençler bıkkın…

Peki çaresi ne?  Dağlardan toplanan taze muhtarayardım otu ile bilmem hangi ağacın altında yetişen sınırsızinternet bitkisini bal ile karıştıracağız ve siz gençler şakkadanak iyi oluvereceksiniz.

Bu söylemlerden anlayacağınız herkes dış görünüşten tanıyı koyuyor. Kimse de demiyor ki şu gençleri dikkatli bir gözlemle inceleyelim. Detaylı bir tahlil yapalım. Bir müddet bekledim. Ve kimsenin bir şey yapmadığını fark edince bari dedim ben bir şeyler yapayım. Bunu bir yazı haline getireyim. Okuyan biri çıkar belki Türk gençliği’ nin  içinin sıkılmasının nedeninin gaz sıkışmasındandır, havalardandır seviyesinde algılamaktan kurtarır da detaylı bir sebep-sonuç-çözüm yoluyla bir hizmette bulunur. Sözü çok uzatmadan, birilerinin(!)dikkatini çekerim umuduyla tespitlerimi sıralıyorum.

1-Ne ateizm ne deizm gençler  arasında en yaygın olan, ama adı konmamış en büyük inanç nihilizmdir. Nihilizmin tanımı:

Nihilizm, hiççilik ya da yokçuluk; Latince‘ de ‘hiç’ anlamına gelen nihil sözcüğünden türetilen Nihilizm, günümüzde birçok spesifik alt dala ayrılmakla beraber, en popüler tanımıyla; her şeyin anlamdan ve değerden yoksun olduğunu savunan felsefi görüştür. Nihilistler Tanrı’nın varlığını, iradenin özgürlüğünü, bilginin imkânını, ahlakı ve tarihin mutlu sonunu reddederler.(https://tr.wikipedia.org/wiki/Nihilizm)

Büyüklerimizin sadece nihilizm üzerine bile haftalarca düşünmesi gerektiğini düşünüyorum .Çünkü bu inanç öyle bir inançtır ki tanımında görüldüğü üzere her şeyin anlamdan ve değerden yoksun olduğunu savunur. Bu düşünceye sahip bir genç, bir eser bırakmayacağı gibi bir eseri de sahiplenemez.( Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti’dir. Mustafa Kemal Atatürk)

Bir başka açıdan iradenin özgür olduğunu düşünmeyen, özellikle son zamanlarda biz zaten seçilmişler arasından seçim yapmaya zorlanıyoruz söyleminin toplumda ve bilhassa gençlerin iradelerinin aslında özgür olmadığını hissettirmeye yönelik bir algı yönetimi olduğunu düşünüyorum. İradesinin bağımsız olmadığını düşünen bir gençlik, dini olarak katı bir cebriyeciliğe siyasi olarak da siyasi görüşünü saklayan apolitik gibi görünen ama olmayan çok ciddi fikirleri olan fakat bunları bastıran bir insan olmaya yönlen(diril(!))ir.

2-Her türlü uyuşturucunun ve tütün mamullerinin kullanımının artması

3-Böyle bir ortamda kaybolmak istemeyen gençleri bir pitonun avını yemeden önce boyutunu anlamak üzere sarıp geri bırakması gibi gençlerin etrafını saran, cemaat ve vakıf yapılarının sayısının artması.

Özellikle bu tip işlerle uğraşan kendilerine genellikle muhafazakâr diyen  toplumun ise siyasal İslâmcı olarak adlandırdığı bu tip yapıların amacının 12 Eylül sonrasında eski aksiyoner ruhunu kaybeden sol kesime ve eski günlerini arayan milliyetçi kesime doğru gençliğin meyletmesini önlemek olduğunu düşünüyorum. Bilhassa 15 Temmuz sonrasında günden güne kendine aksiyoner hale getirmeye çalışan ve kendine örnek olarak ülkücü hareketi seçen ama hem onlarla olup hem de onlara benzemekten ya da içlerinde asimile olmaktan korkan siyasal İslâmcılar yavaş yavaş sol söylemlerle aksiyoner hâle gelmeye çalışıyor.(Bknz. Muhafazakâr devrimcilik) Bu durum eğer bu şevkle devam ederse…Gençlerin bir ara dinleyerek dans ettiği şu şarkıyı uzun hava formatında okuyarak ağlarız.

Güzel günler mazide kalmış

Ben hâlâ rüyada

Ooooo Aşkımızın üstü tozlanmış…

Ya da okuyucular arasında  uzun hava sevmeyenler olabilir. onlar da Münir Nurettin’den “Hatırla maziyi mesudu sen de ben gibi yan” sözleriyle başlayan nihavent makamındaki  şarkıyı dinleyebilirler.

4-Kökleri çok derin olan ideolojilerin günümüz yaşantısına tam oturamamasından doğan bazı sıkıntılara çözüm olarak bir şey sunulamaması.

Bu sebeple örneğin milliyetçiyim diyen bir gencin serbest ekonomiyi mi yoksa devletçi, müdahaleci bir ekonomiyi mi benimsemeliyim sorusuna cevap bulamayıp çözümü ise bunu ya da bunun gibi konuları  düşünüp sıkıldıkça geçmişe doğru astral seyahat yapmakta bulması(geçmişe doğru astral seyahat yapılır mı bilmiyorum. Sormayın. 😊 )

Ben naçizane son dönemdeki ittihat ve terakki üzerine araştırma yapılmasındaki artışın nedeninin bu olduğu kanaatindeyim . Sürekli geçmişi kurcalayıp bir çıkar yol bulmaya çalışıyoruz ama ahir(gelecek),evvelde(geçmişte) gizli olduğu kadar batında(içyüzü) da gizlidir. Türk gençliği evvelin çıkmazlarında, olaylarında  günümüzü görüyor hatta ahiri(geleceği)de görüyor. Ama görmek, yazımın başında verdiğim örnekte ifade ettiğim gibi bir tahlil ya da tedavi yöntemi değildir. Asıl mesele iyi tahlil edip batın(karın) üzerine yoğunlaşıp bağırsaktaki kanseri yok etmek ve vücudu eski günlerde olduğu gibi sapasağlam hâle getirmektir.

Seri olarak devam edecektir…

 

 

 

Yazar

Agah Atiden

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar