Yükleniyor...
Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan “Ne biçim ‘Türk’ bunlar!“ başlıklı yazısında, Türk Konseyi’ni de hedefe koyan ifadelere yer verdi.
Türk Konseyi’nin kurucularından olan Emekli Büyükelçi Halil Akıncı, Çölaşan’ın yazısından sonra bir açıklama yaptı.
Açıklamasında; “Türk Birliğinin oluşması Türk Dünyasının kalıcı güvenlik ve esenliği için şarttır. Birleşmiş bir Türk Dünyasının karşısında kim durabilir?! Bu amaca ulaşma ülküsü daima canlı tutulmalı ancak bunu gerçekleştirmenin dünyadaki koşulların uyumuna, Türk devletleri arasında dayanışma ve işbirliğinin belirli bir düzeye erişmesine bağlı olduğu unutulmamalıdır. Bu, sabır ve azim gerektiren bir süreçtir. Dünyadaki bazı ulusların yaptığı gibi uzun vadeli planlar yapma ve hedefe doğru adım adım ilerlemeyi öğrenmemizin zamanı gelmiştir.
Türk Keneşi’nin kurulması bu yolda devletlerimizce atılan ilk adımdır. Artık tüm Türklere hitap eden bir örgütümüz vardır. Bu örgüt, geçen 11 yıllık süre içinde, devletlerimizin dünyadaki stratejik ağırlığını artırmıştır.
Tüm Türk aydınlarına düşen görev; Türk kimliğini korumak, Türklük bilincinin halklarımızca özümsenmesini sağlamak ve ülkelerimiz arasında çeşitli alanlarda gelişen işbirliğine katkıda bulunmaktır.” şeklinde düşüncelerini dile getirdi.
Çölaşan’ın yazdıklarının gerçeği yansıtmadığı ve popülist yaklaşımlarla Türk Konseyi’nin hedef hâline getirildiğini ifade eden Emekli Büyükelçi Halil Akıncı, bir mektup ile Çölaşan’a cevap verdi.
Emekli Büyükelçi Halil Akıncı’nın Emin Çölaşan’a yazdığı mektup ve konuyla ilgili diğer görüşleri şu şekildedir:
“Ben Emekli Büyükelçi Halil Akıncı. 27 Eylül 2021 tarihli yazınızda sözü edilen Türk Konseyi hakkında bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.
Türk Konseyi, ana amacı Türk Devletlerinin aralarında işbirliği ve dayanışmayı arttırmak olan 2009 Nahçıvan Antlaşması ile kurulmuş bir uluslararası örgüttür. Kurucuların gönüllü olarak ortak davranmaları Türk tarihinde bir ilktir.
Avrasya’nın ortasında bir kuşak gibi uzanan Türk dünyası arasında bazen bin yıla varan kopukluğa rağmen,
uyumu sağlamak ve işbirliğini arttırmak için, 11 yıldır çabalamaktadır. Ekonomiden ulaştırmaya, turizmden gümrüklere ,sağlıktan doğal âfetlere kadar birçok konuda işbirliğini sıfırdan geliştirmeye devam etmektedir. Son yıllarda kurulan Türk Akademisi, Miras Fonu ve diğer ilintili kuruluşları ile Türk kültürüne hizmet etmektedir.
Bunlar ‘Ne biçim Türk?’ sözü 1990’larda moda olan ‘Bunlar ne biçim Türk, Türkçe bilmiyorlar.’ sözünü akla getirmektedir. Varlığı ile övündüğümüz en kapsamlı ve en eski Türkçe metinler olan Orhun Yazıtları Türkiye Türkçesinden çok, Özbek Türkçesinin Kıpçak ağzına yakındır. O zaman kimin Türkçesi has Türkçe diye bir soru akla niye gelmez?
Sovyet milliyetler politikası, Karabağ örneğinde olduğu gibi, her Türk devletinin içine ayrılıkçı olabilen bir azınlık yerleştirmiştir. Türk ülkeleri Sovyetler Birliğinin telkinleri ile de Kıbrıs Türklerini bu bölücü azınlıklar gibi görmüş ve kendileri için kötü örnek saymışlardır. Zirve bildirilerinden de görüleceği gibi, bu konudaki tutumları yumuşamaktadır. Türkiye’nin aynen desteklenmesi için iki bölgelilikten federasyona ,Türkleri paramparça eden Annan planına ‘Yes be annem’den bağımsız Kıbrıs Türk Devletine doğru değişen siyasetine bir çekidüzen vermesi gerekmez mi?
Neyi destekleyecekler, emin olmak istemezler mi?
Macaristan Yıllardır Türklerle akrabalığını vurgulayan festivaller düzenlemektedir. Gözlemcilik talebi onlardan gelmiştir. Türkiye’nin ve Türklerin Avrupa’da sözcülüğünü yapmaktadır.
Sabır gerektiren uzun vadeli bir proje olan Türk Konseyi ayaktadır ve çok işler başarmıştır. Eğer varlığı, yaptıkları bilinmiyorsa, bu kabahat Türk sözüne karşı son yıllarda kalıcı alerji geliştirmeye çalışan sayın (!) Türk basınına aittir.
Bu iletiyi yayımlamak tabiatıyla sizin ihtiyarınızdadır. Sadece okumanız dahi benim için yeterlidir.
Derin saygılarımla
Halil Akıncı”