Yükleniyor...
Seçimler sonuçlandı. AKP % 44 oy alarak birinci parti oldu. 17 Aralık’tan beri ortaya saçılan yolsuzluklara rağmen AKP birinci parti oldu.
En objektif kelimeyi kullanalım ve “iddia” diyelim, “yolsuzluk iddiaları” diyelim.
Ancak olguyu en kısa şekilde bir daha ortaya koyalım. Bazı bakanların çocukları ve kendileri hakkında milyonlarca dolarlık rüşvet iddiaları var. Aynı şekilde Başbakan hakkında da evlerinde bulunan milyonlarca euroyu “sıfırlamak” üzere yapıldığı “iddia” edilen telefon konuşmaları var.
Olayın bir yanı bu.
Diğer yanı da şöyle: Bakanların çocukları hakkındaki iddialar devletin savcıları tarafından ortaya atıldı ve o çocuklar bir süre tutuklandı. Başbakan’ın oğlu da ifadeye çağırıldı. Ancak Bakan çocuklarının yolsuzluk yaptığını iddia ederek onları tutuklatan savcılar ve Başbakan’ın oğlunu ifadeye çağıran polisler hükümet tarafından görevlerinden alındı.
Mümkün olduğu kadar kısa ve objektif olarak ortaya koymaya çalıştığım olay 3,5 ay boyunca gündemden düşmedi; televizyon ve gazetelerde her gün yer aldı; miting meydanlarında her gün dillendirildi. Şimdi…
Seçimler sonuçlandı ve yolsuzluk iddialarını en çok ele alan yazarlar dahi “sonuçlara saygı göstermeliyiz” demeye başladı. Örnek olarak Ahmet Hakan’ın 03.04.2014 tarihli Hürriyet’teki şu cümlesini yazıyorum: “Halkın tercihine saygı duymak şarttır.”
Öyleyse halkın tercihi hakkındaki bütün ihtimalleri ortaya koyalım ve soralım.
Son bir soru: Bütün bunlara rağmen “halkın tercihine saygı duymak şart” ise günün birinde insanlar “lanet olsun böyle demokrasiye” noktasına gelmezler mi?
Ve kendim için bir önlem:) Birileri çıkar da yazımın bütününü dikkate almayıp Ercilasun “halkın tercihine saygı duyulmamalıdır, lanet olsun böyle demokrasiye” dedi diye yazarsa bu, saygıyı hak eden bir davranış olur mu?