Hocalı soykırımı

1992 yılında Azerbaycan'ın Karabağ bölgesindeki Hocalı şehrinde ne yaşandı biliyor musunuz?


Paylaşın:

HOCALI SOYKIRIMININ ÜZERİNDEN 32 YIL GEÇTİ. ERMENİ VAHŞİLİĞİNİ UNUTMA ! UNUTTURMA !

26 şubat 1992 tarihinde Ermeni silahlı güçleri 366’ıncı Rus alayı ile birlikte Azerbaycan’ın Hocalı kasabasına saldırarak 20. yüzyılın en kanlı katliamlarından birini yaptı.
Uzun da olsa hafızalarımızı tazelemek açısından olayların gelişimini bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyorum. Korku filmlerini aratmayan ve ilk olarak TRT aracılığıyla dünyaya ulaştırılan bu insanlık suçuna ait belge görüntüler, yüz yıllık bir nefretin, çok eski bir tarihte değil 1992 yılında Kafkaslardaki son yansımasıydı.
Ermenilerin Türklere duyduğu nefret ilk olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yüzlerce yıl birlikte yaşadığı komşularına saldırmasıyla gün yüzüne çıkmıştı. 1910’larda Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da on binlerce sivil Türk katledildi.
Bitmek bilmeyen aynı nefret, ASALA adı altında Ocak 1973’te Los Angeles’tan başlayarak 21 ülkenin 38 kentinde 40’ın üzerinde Türk diplomatını ve vatandaşını şehit etti.
Sınırları bile Türkiye İle Kafkasları ayırmak üzere tasarlanmış bir ülke olan Ermenistan, bu nefretinin çirkin yüzünü tekrar 1985 yılından itibaren Kafkaslarda göstermeye başladı.
Ermeniler 1987 yılından başlayarak Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti sınırları içinde, Azerbaycan Türklerinin yüzyıllardır yaşadıkları bölge ve köylere silahlı saldırılarını yoğunlaştırarak, onları Azerbaycan’a göçe zorluyorlardı.
Ermeniler, 1988’den itibaren dağılma sürecine giren Sovyetler Birliği’nin de tahriki ile Azerbaycan’dan koparılacak Karabağ’ın Ermenistan ile birleşmesi taleplerini yüksek sesle dile getiriyorlardı. Bu amaç doğrultusunda, silahlanarak daha sistemli saldırılar düzenlemeye başladılar.
Aynı senaryo ile Moskova’nın suskun rızası, tahriki ve desteği sonucu Karabağ’daki Türkler üzerindeki baskılar da arttırılıyordu.
1988 yılında yoğunlaşan Azerbaycan-Ermenistan sorunu ve sonrasındaki Karabağ savaşları sırasında, Azerbaycan’ın şu an işgal altındaki bölümünde bulunan Hocalı kasabasında 7 bin Azerbaycan Türkü yaşıyordu.
Karabağ’da Rus ve Ermeni silahlarının gölgesinde yaşam mücadelesi veren Azerbaycan Türklerinin dramı bir kez daha başlıyordu. Rusların yıllar boyu Ermeni nüfusu arttırma çabalarına karşın kimliğini korumayı başaran Hocalı kasabası da hedef listesinin başlarındaydı. Kasaba, Kasım 1991’de Ermeniler tarafından aylar sürecek bir kuşatma altına alındı ve dışarıyla bağlantısı kesildi.
1992 yılı Şubat ayının 25’ini 26’sına bağlayan gece bölgedeki silahlı Ermeniler Rus 366. alayı ile birlikte Hocalı Kasabasına saldırdılar. Tarihin en vahşi katliamlarından birini yaptılar. Vahşete karşı koymaya çalışan az sayıdaki direnişçinin gücü tükenince Ermeni ve Rus askerleri sabah saat 5:00’de kasabayı tamamen işgal ettiler ve ateşe verdiler.
Vahşetten, ölümden kurtulmaya çalışan insanlar dağlara ormanlara kaçarak yakındaki Ağdam şehrine sığınmaya çalıştılar. Ama bunu başaramadılar. Silahlı Ermeniler Ağdam’a sığınmaya çalışan Azerbaycan Türklerini yollarda, insanın insana yapamayacağı vahşiliklerle öldürdüler.
Ermeniler katliamdan kaçan Azerbaycan Türklerinden esir aldıklarını ise sistematik bir işkenceye ve deneylere tabi tutarak insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar.
Vahşette sınır tanımayan gözü dönmüş silahlı Ermeniler Hocalı’da, canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler. Hızar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler. Çocukların gözü önünde anne babalarını, anne babaların gözleri önünde çocuklarını akla hayale gelmeyecek yöntemlerle katlettiler.
Öldürülen, işkence edilen, esir alınan binlerce insanın yanı sıra bugün hâlâ nerede olduğu, ne olduğu bilinmeyen yüzlerce insan….
Ermenilerin Hocalı’da yaptıkları vahşi katliam sonucu resmi bilgilere göre, 613 kişi öldürüldü. Bunlardan 106’sı kadın, 63’ü çocuk, 70’i de
yaşlı… Bunlardan yüzlercesinin cesedi yakıldı. 76’sı çocuk 487 kişi de ağır yaralandı… Olmaz işkenceler uygulanan bin 275 kişi de esir alındı. Bunlardan 800’ü daha sonra serbest bırakıldı. 500’e yakın Azerbaycan Türkü hâlâ kayıp…
Hocalı katliamında 25 çocuk hem annesini hem babasını, 130 çocuk ise anne babasından birini yitirdi.
Katliama ilk günlerde inanmayanlar, batı medyasının Hocalı’daki vahşeti yazıp görüntüleyip dünyaya duyurmasıyla görgü tanıklarının söylediklerinin abartılmadığını kısa sürede anladılar.
Yabancı basın Temmuz 1995’te Srebrenitsa’da olduğu gibi 1992’de de Hocalı katliamını gözlemlemişti…

Yabancı gazetecilerin katliamla ilgili yazdıkları

3 Mart 1992de BBC1 Morning News saat 07.37 yayınında durumu
şöyle aksettirmiş;
“ – Canlı yayın muhabirimiz 100 den fazla Azeri erkek, kadın ve bebek dahil olmak üzere çocuk cesetleri gördüğünü ve bunların başlarına yakın mesafeden ateş edilerek öldürüldüğünü rapor ediyor.
16 Mart 1992 tarihli Newsweek’te Pascal Privat ve Steve Le Vine tarafından hazırlanan haberde katliam şu şekilde yansıtılmış:
“-Geçtiğimiz hafta Azerbaycan yine bir morgun mahzeni gibiydi; bir caminin arkasına geçici olarak kurulmus morga sürüklenerek getirilmiş düzinelerce ceset ve yas tutan mülteciler… Bunlar 25 ve 26 Şubat tarihinde Ermeni kuvvetleri tarafından istila edilen Yukarı Karabağ bölgesindeki Hocalı köyünün Azeri sakinleriydi. Cesetlerin çoğu kaçmaya çalışırken yakın mesafeden vurulmuştu, bazılarının yüzleri paramparça idi, bazılarının kafa derileri yüzülmüştü…”

Hocalı katliamına tanık olan ve daha sonra Beyrut’a yerleşen Ermeni gazeteci Daud Kheyriyan, For the Sake of Cross (Haçın Hatırı İçin) isimli kitabında (Sayfa: 62-63) vahşeti şöyle anlatıyor:
“…Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hâlâ yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haçın hatırı için savaşa devam ettiler.”
Fransız Muhabir Jan İv Yunet :
“ -Ben Hocalı faciasına şahit oldum. Yüzlerce öldürülmüş sivil halk gördüm. Kadın, çocuk, yaşlı ve Hocalı’yı savunan askerlerin cesetlerini gördüm. Bize helikopter verdiler. Biz kuş uçuşu Hocalı’da olanları çekmeye başladık. Ama Ermeniler bizim helikoptere ateş açtılar ve biz tamamını çekemedik. Çektiğimiz yerlerde manzara dehşet vericiydi. Ben savaşlar hakkında bilgi sahibiyim. Alman faşistlerin gaddarlığını çok duydum ve okudum. Ama 5-6 yaşındaki çocukları, sivil halkı öldüren Ermeniler, Alman faşistlerden daha vahşiydiler. Ben hastanelerde, vagonlarda, okullarda hatta kreşlerde yüzlerce yaralı gördüm.”
İngiliz Muhabir Rori Patriks.. İngiliz Frant Layn Nyus Tv.:
“-Dünya kamuoyunda Hocalı katliamının hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Helikopterin zorlukla ulaştığı Hocalının çok yakınındaki Nahçivanik köyünün kırsalında yüze yakın, işkenceyle öldürülmüş cesetler gördüm. Bunlar Hocalıyı savunan askerler değildi. Ermeni saldırısından kaçarak Agdama sığınmaya çalışan ve yakın mesafeden kurşunlanarak öldürülen çocuk, kadın, yaşlı, Hocalı’nın sivil halkıydı.”
İngiliz Muhabir Anatol Leven:
“- Biz helikopterle Karabağ’ın karlı dağlarına yaklaştığımızda bütün arazide cesetler gördük. Bunlar Ermeni saldırısından kaçmaya çalışırken öldürülen sivil halk idi.”
Rus İzvestiya Muhabiri V.Belıh :
“- Ben Ağdam’dayken buraya esir değişimiyle getirilmiş insanlar vardı. 25-26 Şubat gecesindeki vahşet hayale sığmazdı: Çıkarılan gözler, kesilmiş kulaklar, soyulmuş deriler, kesilmiş başlar…. İşkencenin haddi hududu yoktu.”
Katliamın tanıklarından biri de, katliamdan sonra Hocalı’ya giden ilk grubun içinde yer alan Hürriyet Gazetesi’nin o günkü muhabiri İrfan Sapmazdı. Yaşananları İrfan Sapmaz da şöyle anlatıyor.
“Karabağ’ın Hocalı kentinin düşüşünü bir gün boyunca yaşadım. Görüntülerle belgeledim ve video çekimleriyle bir günde 1.300 Azerbaycan Türkünün Ermeni çetecilerce öldürülüşünü bütün dünyaya duyurdum. Hocalı katliamı anlatılamaz bir vahşetti. Azerbaycan yönetimi ve Cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov, olayı dört gün boyunca kamuoyundan gizlemeye çalıştılar. Bütün Azerbaycan şok olmuştu. Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmayı başaranlar; kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar karlı dağlarda tipi altında Ağdam’a gelmeyi başardıklarında çoğunun ayakları donmuştu. Bazılarının ayakları ise kangrenden dolayı kesilmişti. Ermeniler vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, örnek olsun diye yapmışlardı. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri peynir gibi kesilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Hocalı ile Ağdam arasındaki 12 kilometrelik orman boyunca cesetler dizilmişti.”
Katliam bölgesine ilk giden helikopterin pilotu Rus yüzbaşı Leonid Kravets, Rus İzvestiya Gazetesinin 13 Mart 1992 tarihli nüshasında
Hocalıya ilk gittiğinde gördüklerini şöyle anlatmış :
“- Ben helikopterle yaralıları Stepanakert’ten Asgeren’a götürüyordum. Aşağıda gözüme garip bir şeyler ilişti. Aşağıya indim. Uçuş teknisyenim bağırdı: Bakın burada kadın ve çocuklar var!

Ben o tarafa bakınca tepelerde yatan 200’e yakın ceset gördüm. Sonra cesetleri toplamaya başladık. Bizim yanımızda Azerbaycanlı bir polis vardı. O polis cesetleri toplarken beyni ezilmiş 3 yaşındaki kendi erkek çocuğunu gördü, çocuğunu kucağına aldı, polis delirmişti. Ermeniler bize ateş açmadan önce götürmeye fırsat bulduğumuz cesetlerden biri bir erkek çocuğuydu ve başı yoktu. Ben her yerde gaddarca öldürülmüş ve işkence edilmiş kadın, çocuk ve yaşlı cesetleri gördüm.”

Katliamın boyutunu , okudukça tüylerimi diken diken eden Büyük Ermenistan idealinin büyük ideologlarından biri olan Hocalı soykırımına bizzat iştirak eden Zori Balayanın kitabında yazdıklarından anlıyoruz.
Hâlâ İnterpol’un kırmızı bültenle aradığı Zori Balayan 1996 yılında yayınlanan Ruhumuzun Canlanması adlı kitabında Hocalı soykırımını haklı göstermeye çalışarak, yaptıkları soykırımı şöyle anlatıyor:
“- Biz arkadaşımız Xaçatur’la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğunun bağırış çağırışları çok duyulmasın diye, Xaçatur çocuğun annesinin kesilmiş memesini çocuğun ağzına soktu. Daha sonra bu 13 yaşındaki Türk’e onların atalarının bizim çocuklara yaptıklarını yaptım. Başından, sinesinden ve karnından derisini soydum. Saate baktım, Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybından dünyasını değişti. İlk mesleğim hekimlik olduğuna göre hümanist idim, buna göre de Türk çocuğuna yaptığım bu işkencelere göre kendimi rahatsız hissetmedim. Ama ruhum halkımın yüzde birinin bile intikamını aldığım için sevinçten gururlanırdı. Xaçatur daha sonra ölmüş Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türkle aynı kökten olan itlere attı. Akşam aynı şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir Ermeni vatansever olarak görevimi yerine getirdim. Xaçatur da çok terlemişti, ama ben onun gözlerinde ve diğer askerlerimizin gözlerinde intikam ve güçlü hümanizmin mücadelesini gördüm. Ertesi gün biz kiliseye giderek 1915 yılında ölenlerimiz ve ruhumuzun dün gördüğü kirden temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalı’yı ve vatanımızın bir parçasını işgal eden 30 bin kişilik pislikten temizlemeyi başardık.”
Hocalı’da Ermenilerin Azerbaycan Türklerine karşı hayata geçirdiği soykırımın delillerini kendi kitabında övünerek sıralayan Zori Balayan her bir Ermeninin bu hareketten iftihar etmesi, gurur duyması gerektiğini söylüyor.
Ermenilerin Hocalı’da soykırımı gerçekleştirdiklerini, insanlığa karşı cinayet işlediklerini itiraf eden, onaylayan bu fikirler Zori Balayan’ın 1996 yılında yayınlanmış Ruhumuzun Canlanması adlı kitabının 260-262’ınci sayfalarında yer almaktadır.
ABD Kongresi’nin Uluslararası İliskiler Komisyonu Üyesi Don Barton, Kongreyi Hocalı soykırımını tanımaya çağırdığı Temsilciler Kurulu toplantısında, “Dünyadaki tüm toplumlar bunu bilmeli ve hatırlamalıdır. ABD Kongresi, Hocalı soykırımını tanımakla uluslararası toplumun uzun yıllardan beri bu konuyla ilgili sessizliğini bozacaktır.“ demiştir.
Don Borton , “Ne yazıktır ki, tarihin ve insanlığın bu en kanlı trajedisi Hocalı’da yaşanırken ve üstelik masum insanların hunharca katledildiği cinayetin kanıtı niteliği taşıyan video kayıtları ve belgeleri de eldeyken, dünya kamuoyu yeterince bilgilendirilemeyerek yıllarca sonuç alınamamış, Hocalı vahşetinin, dünya devletleri ve uluslar arası örgütlerce soykırım olarak tanınması için gerekli adımlar atılmamıştır. Ermenistan’ın kurulduğu ilk yıllarda sahip olduğu toprak parçası 9.000 km2 iken, bugün bu alanın 47.000 km2ye nasıl ulaştığı sorusu iyice irdelenmeli, işgal ettikleri ve Hayastan adını verdikleri bu toprakların tamamının, Azerbaycan Türklerinin toprağı olduğu unutulmamalıdır.” diye konuşmuştur.
Her fırsatta sözde Ermeni soykırımını gündeme getiren, Türkiye’yi karalamaya çalışan ve bunun ateşli savunuculuğunu yapan ABD’deki Ermeni diasporasına, Amerikalı senatör Don Borton’un bu açıklaması tokat gibi geldi. Barton, Temsilciler Kurulu’nun toplantısında yaptığı bu konuşmada, “Zaman zaman üyeler, aslı olmayan sözde Ermeni soykırımını tanımaya çağırılsalar da Ermenilerin Hocalı’daki katliamlarından tek bir kelimeyle bahsedilmemiştir.“ dedi. Barton, Hocalı adlı Azerbaycan şehrinin 1992 yılında Ermeniler tarafından silindiğini, tüm Azeriler için Hocalı sözünün acı, hüzün ve gaddarlık anlamına geldiğini belirttiği konuşmasında, “26 Şubat 1992 tarihinde, Ermeni askerleri, Hocalı’da 613 kişiyi öldürmüş, tüm aileleri parçalamış, 1.275 kişiyi esir almıştır; 1.000 kişi sakatlanmış, 150 kişi de kayıplara karışmıştır.” dedi.
Yabancı gazetecilerin ve Ermenilerin bizzat kendilerinin itiraf ettiği katliamının boyutunu bu açıklamalardan daha iyi ne anlatabilir?

Hocalı’daki vahşet ve katliam, Ermenilerin Büyük Ermenistan ideali çerçevesinde,1987 yılından itibaren, Ermeni diasporası ile birlikte yeni hedef olarak seçilen Karabağ bölgesinin Azerbaycan Türklerinden boşaltılması amacına yönelik olarak gerçekleştirildi.
Ermenilerin toprak genişletmek arzusuna, tarihi Türk düşmanlığı ve nefreti de eklenerek işlenen bu katliamla, çağın en büyük zulmü ve katliamı Hocalı’da yaşanmış oldu. Hocalı katliamı sadece Azerbaycan Türklerine karşı değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş ve tarifi imkansız bir insanlık suçudur.
Ne yazıktır ki, tarihin ve insanlığın bu en kanlı katliamı Hocalı’da yaşanmışken ve üstelik masum insanların katledilmesinin kanıtı olan video kayıtlar, canlı şahitler, resimler ortada iken dünya kamuoyu yeterince bilgilendirilemeyerek yıllarca sonuç alınamamış ve uluslararası örgütlerce soykırım olarak tanınması için gerekli adımlar atılamamıştır.
Katliamın emrini verenlerden birisi ise kanlı Taşnak terör örgütü ve katliamın baş sorumlusu Ermenistan’ın 19 Şubat 2008’de görev süresi sona eren eski Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’dır. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Miloseviç gibi savaş suçlularının ve katillerin cezası verilirken, neden Hocalı katliamı ve baş sorumlularından biri katil Robert Koçaryan, aynı mahkeme tarafından cezasını görmedi?

Neden Hocalı için anket başlatılmıyor ve savaş suçluları gerekli cezayı almıyor ?

Tabi ki bunun ilk cevabını Azerbaycan devlet sorumluları vermelidir, diğer taraftan ise Türkiye… Türkiye’yi idare edenler bugüne kadar, Türkiye’yi organize şekilde köseye sıkıştırmak isteyen Ermenilere karşı neden Hocalı katliamı için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden anket talebinde bulunmadı? Ermenilere gereken cezanın verilmesi ve susturmak için bundan daha
büyük fırsat olamazdı, Bunların ne Azerbaycan’da ne de Türkiye’de yapılmamasını da anlamakta güçlük çekiyorum.
26 şubat 1992… Ermenilerin, Türklere karşı yaptıkları toplu katliamlardan biri olan Hocalı katliamı ile Azerbaycan kasabası Hocalı’nın tarihin kara ve tozlu sayfalarında yerini almak üzere yeryüzünden silinmesinin tarihi…
Tarihteki olayları çarpıtarak Türkleri katliam yaptı diye suçlamaya kalkanların ve bu uydurma söylemlere destek verenlerin hatta bir Ermeni gazeteci öldürülünce “Hepimiz Ermeniyiz!” diye bağıranların, daha doğrusu insan olan herkesin gözlerini bir kez de Hocalı katliamına çevirmelerini bekliyoruz.
Biraz safça da olsa bekliyoruz….
Hocalı2da insanlık tarihine utanç sayfası olarak geçen sahnelerin oyuncuları yani Ermeni ve Rus subayların isimleri, yerleri çoktan belirlendi. Hâlen Ermeni işgali altındaki Karabağ’da ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar.
Ne var ki, dünyanın başka noktalarındaki insanlık suçlarını en ağır şekilde cezalandırmaya çalışan Batılı ülkeler yıllardır kıllarını bile kıpırdatmıyor.
Hocalı katliamı her yıl anılıyor, sorumluları lanetleniyor. Azerbaycan Parlamentosu’nun Hocalı’da yaşananların soykırım olarak kabulü için çabaları da devam ediyor. Ancak pek bir sonuç alınamıyor.
Ermenilerin Türklere karşı duyduğu bitmek bilmeyen bu nefret, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu zor şartlardan faydalanarak bünyesinde barındıkları Osmanlı devletine karşı emperyalistlere verdikleri destek sebebiyle zorunlu göçe tabi tutulanların başına gelenleri, yıllardır “sözde soykırım” olarak kabul ettirmeye çalışıyor. Zaman zaman da başarılı oluyor. Amerika’sından Fransa’sına onlarca ülkenin parlamentosunda 70 milyonluk bir ülkeyi, Türkiye’yi sanık sandalyesine oturtmaya çalışıyor.
Ne yazıktır ki, tarihin ve insanlığın en kanlı katliamlarından biri Hocalı’da yaşanmışken ve üstelik masum insanların katledilmesinin kanıtı olan video kayıtlar, canlı şahitler, resimler ortada iken dünya kamuoyu tarafından görülmemesi bu nefretin yansımasının en belirgin örneği.

Yazar

Ali Doğan

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar