Yükleniyor...
2021 yılı Türkiye’sinde günün herhangi bir saatinde herhangi bir haber bültenine baktığımızda kadın cinayetlerinin, kadına uygulanan şiddetinin, tacizin, tecavüzün olmadığı bir gün hemen hemen yok. Kanunlardaki eksiklikler, öğrenilmiş çaresizlikler ve daha pek çok neden bu yaşananlara her gün bir yenisinin daha eklenmesine vesile oluyor. Dolayısıyla kadının özgürlüğünü elinden alan eylemler bitmek tükenmek bilmiyor. Eğitim hakları ellerinden alınan, maddi özgürlüklerine kavuşması engelenen, ayrılmalarına izin verilmeyen, giyim-kuşamlarına karışılan, ötekileştirilen, susturulan, her türlü zulme boyun eğmek zorunda kalan, hayatları çalınan, canlarından olan kadınlar maalesef çığ gibi büyüyor.
Düşünüyorum da biz toplum olarak ne zaman, nasıl bu hale geldik? Tarihimiz üzerine yazılmış eserleri incelediğimizde dünyadaki pek çok kültürden, milletten daha fazla kadına değer veren bir milletin torunları olduğumuzu görebiliriz. Hatırlarsak eski Türklerde kadın ve erkeğin ekonomik, siyasi ve sosyal açıdan hemen hemen hiç farkları yoktu. Örneğin; kağanların Tanrı tarafından görevlendirildiğine inanılmakta, kutsal kabul edilmekte ve Orhun Yazıtlarında bu kutsallık hatuna da atfedilmekte ve kadının devlet yönetiminde söz sahibi olduğu yer almaktadır. Saka Türklerinin kadın lideri Tomris Hatun ise tarihin ilk kadın hükümdarı olarak tarihte yerini almıştır. Kadın ve erkek arasındaki eşitliğin sadece devlet yöneticilerinin ailesiyle sınırlı kalmadığının da altını çizmek gerekli. Kadınların gündelik ev işlerinin yanı sıra savaşlara eşleriyle katıldığı, ata bindiği, silah kullandığı, ok attığı yeri geldiğinde ise güzel giyinip süslendiği, kokular sürdüğü bilinmekte. Kadınların ekonomik hayatta da pasif olmadıklarını ziraat, maden işçiliği, dokumacılığı sayesinde aile ekonomilerine katkı sağladıkları tespit edilmiştir. Hatta öyle ki kadınların pazara gittiği, alışverişi kontrol ettiği, istedikleri fiyatlara mallarını sattıkları araştırmacılar tarafından kaydedilmiştir. Kadın erkek arasında kaçgöçün olmadığı birlikte oturduğu gibi bazı Türk boylarında erkeklerin ev işlerinde eşlerine yardım ettiği de aktarılmaktadır. Osmanlı döneminde kadınlara verilen haklarda bazı kesintiler olsa da kadınların eşleriyle birlikte çalıştığı da bilinmektedir. Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.” dediği kadına, Cumhuriyetimizin kurulmasıyla tanınan hakları da asla unutmamalı hatta mıh gibi aklımıza çakmalıyız.
Peki ya nasıl oluyor da günümüzde “Sen bir kadınsın yapamazsın!”, “Sen bir kadınsın başaramazsın!”, “Sen bir kadınsın ayrılamazsın!”, “Sen kadınsın çok konuşamazsın!” “Sen bir kadınsın erkek işine karışamazsın!”, “Ya benimsin ya toprağınsın” gibi cümlelere maruz kalıyoruz. Bizler bu noktaya nasıl geldik? Kadim tarihlerde kadın başarabilirken, eşinin yanında söz sahibi olabilirken şimdi “modern çağda” nasıl oluyor da susturulmaya, engellenmeye, yaşam hakkı elinden alınmaya çalışıyor? Ecdadımızın kadın verdiği değeri mi bilmiyoruz yoksa unutuyor muyuz ya da Türk töresine mi sahip çıkamıyoruz? Galiba değerlerimizi unutuyoruz dostlar, özümüzü unutuyoruz. Oysa ne güzeldir “kökü mâzîde olan âtî” olabilmek… Velhasıl bizler güçlü, merhametli, zeki Türk kadınlarının ve kadınlara değer veren, kadınlarla omuz omuza işleri başarmaktan kaçınmayan erkeklerin torunlarıyız. Kadın erkek eşitliği töremizde var! Yeter ki bunu idrak edelim Türk töresinden beslenerek anımızı, yarınlarımızı inşa edelim, şekillendirelim.
Söz Konusu 8 Mart Özel Yayını: https://www.youtube.com/watch?v=vDyx37gOjlU