KARAKOYUNLU VE AKKOYUNLU OLMADAN ANADOLU TARİHİ EKSİK KALIR

12 Haziran 2016 Geçen haftaki yazımın amacı, Osmanlıların incelmiş bir medeniyet kurduklarını ve varoş kültüründen kurtulamayanların Osmanlıcılık hülyalarının ters bir özentiden ibaret olduğunu göstermekti. Osmanlı Yüce Devleti’nin, hangi tarihî çizginin sonucu olduğunu ve tarihimizdeki rolünü de kısaca belirtmiştim. Osmanlıların tarihimizdeki rolünü bir daha belirtmeliyim. Osmanlıların en önemli rolü, Balkanlarda ve Anadolu’da Türk birliğini meydana getirerek […]


Paylaşın:

12 Haziran 2016

Geçen haftaki yazımın amacı, Osmanlıların incelmiş bir medeniyet kurduklarını ve varoş kültüründen kurtulamayanların Osmanlıcılık hülyalarının ters bir özentiden ibaret olduğunu göstermekti. Osmanlı Yüce Devleti’nin, hangi tarihî çizginin sonucu olduğunu ve tarihimizdeki rolünü de kısaca belirtmiştim.

Osmanlıların tarihimizdeki rolünü bir daha belirtmeliyim. Osmanlıların en önemli rolü, Balkanlarda ve Anadolu’da Türk birliğini meydana getirerek Cumhuriyet’e yekpare bir millet hâlinde girişimizi sağlamalarıdır. Bunu sadece fetihlerle yapmadılar; uyguladıkları iskân siyasetiyle, Oğuz boylarını birbirine karıştırıp kabilelere dayanan bir asabiyetin önüne geçmek suretiyle de gerçekleştirdiler.

Millî birliğimizin sağlanmasında Osmanlı hanedanının rolü elbette çok önemlidir ama tarihimizi Osmanlı ile sınırlı olarak ele almak doğru değildir. Böyle bir tutum, devletimizin bugünkü topraklarının büyük bir kısmını dışarıda bırakır.

Anadolu’nun Malazgirt sonrası tarihini ele alırken Anadolu Selçuklularını merkeze alıp Danişmendlileri, Mengüçeklileri, Saltukluları, Ahlatşahları, İnaloğullarını, Artukluları dışarıda bırakmak nasıl hatalı ise daha sonra da Osmanlıları merkeze alıp diğer beylikleri, özellikle Candaroğullarını, Karamanoğullarını, Kadı Burhaneddin devletini, Dulkadırlıları dışarıda bırakmak da aynı şekilde hatalıdır.

1300’den sonraki Anadolu tarihi için Osmanlılardan sonraki en önemli iki devlet Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türk devletleridir. 1370’lerden 1500’lerin başına kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun tarihi bu iki devletle bağlıdır.

Osmanlılar başlangıçta bir Balkan devleti idi. Marmara’da kurulmakla beraber kısa zamanda Rumeli’ye geçmişler ve Anadolu’dan çok önce Balkanlarda genişlemişlerdir. Bugünkü Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Kosova, Karadağ ve Sırbistan Osmanlı toprağı iken Kastamonu ve Trabzon ile Konya, Karaman, Adana, Kahramanmaraş, Kayseri, Erzincan ve bu şehirlerin doğusu Osmanlı toprağı değildi.

Kastamonu Candaroğullarından, Trabzon Pontus’tan 1461’de alındı. Konya 1466’da, Kayseri, Karaman ve civarı 1474’te Karamanoğullarından alındı. 1473’teki Otlukbeli Savaşı ile Divriği, Erzincan ve civarı alındı.

Adana, Kahramanmaraş, Malatya, Gaziantep, Erzurum, Siirt, Bitlis, Diyarbakır ve Mardin’in alınması için Yavuz Sultan Selim’i, 1514-1517 yıllarını beklememiz gerekecektir. Adana Ramazanoğullarından, Kahramanmaraş ve Malatya Dulkadırlılardan, Gaziantep Memlüklülerden, diğerleri Safevilerden alınır. Böylece Osmanlı hanedanının kuruluşundan ancak 216 yıl sonra Anadolu birliği sağlanmış olur. Oysa Osmanlılar kuruluştan 89-90 yıl sonra Kosova’ya ve bugünkü Romanya sınırlarına ulaşmışlardı.

Karakoyunlular 1380-1469, Akkoyunlular 1378-1508 arasında hüküm sürmüşlerdir. Bu Türk devletleri güçlü zamanlarında Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile birlikte Güney Kafkasya, Azerbaycan ve Kuzey Irak’a da hâkimdi. Karakoyunluların merkezi Tebriz, Akkoyunluların merkezi Diyarbakır idi. Onların tarihini dikkate almadığımız takdirde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Osmanlı öncesindeki 120-130 yıllık tarihi eksik kalır. Bu dönemde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Türklerle iki Azerbaycan’daki Türkler Karakoyunlu ve Akkoyunlu tebaası idiler. Bu sebeple Doğu ve Güneydoğu illerimizin ağızları, İstanbul Türkçesine göre Azerbaycan Türkçesine daha yakındır.

Karakoyunlular Salur, Akkoyunlular Bayındır boyundandı. Dede Korkut boyları (destani hikâyeleri) ozanlar tarafından muhtemelen Akkoyunlu topraklarında çalınıp söyleniyordu.

Konuyu daha fazla merak edenler İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Faruk Sümer ve Adnan Sadık Erzi’nin kitaplarını okumalıdırlar.

Yazar

Ahmet Bican Ercilasun

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar