KCK tutuklamalarının anlamı nedir

KCK veya Kürdistan Topluluklar Birliği tutuklamalarının ne anlama geldiğini doğru anlayabilmek için KCK’nın ne olduğunu doğru anlamak ve açıklamak gerekmektedir. KCK, PKK’nın Kandil’de Mayıs 2007’de yapılan, Türkiye, Irak, İran ve Suriye’den 213 PKK’lının katıldığı 5. Kongresinde kurulmuş, birleşik Kürdistan devletinin altyapı örgütüdür. KCK’nın fikri kökenini, A. Öcalan’ın 2004’de kaleme aldığı “Bir Halkı Savunmak” adlı kitabındaki […]


Paylaşın:

KCK veya Kürdistan Topluluklar Birliği tutuklamalarının ne anlama geldiğini doğru anlayabilmek için KCK’nın ne olduğunu doğru anlamak ve açıklamak gerekmektedir. KCK, PKK’nın Kandil’de Mayıs 2007’de yapılan, Türkiye, Irak, İran ve Suriye’den 213 PKK’lının katıldığı 5. Kongresinde kurulmuş, birleşik Kürdistan devletinin altyapı örgütüdür. KCK’nın fikri kökenini, A. Öcalan’ın 2004’de kaleme aldığı “Bir Halkı Savunmak” adlı kitabındaki “demokratik konfederalizm” adını verdiği kavram çerçevesinde geliştirdiği fikirler oluşturmaktadır. KCK, sözleşmesinde her ne kadar 2005’de kurulduğunu açıklasa da bunun nedeni KCK öncesindeki KKK örgütlenmesinin 2005’te kurulması ve KCK’nın KKK’nın devamı kabul edilmesidir.


KCK’nın başkanı A. Öcalan’dır ancak onun bu görevi yürütmesi mümkün olmadığı için KCK başkanlığı görevi, fiilen Murat Karayılan tarafından yürütülmektedir. KCK aynı zamanda A. Öcalan’ın Türkiye ile yapılacak müzakereler sonrasında Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde kurulmasını planladığı, PKK tarafından denetlenen özerk adı verilmiş bölgedeki devletsel yapının bürokratik teşkilatıdır.


KCK o kadar devletsel bir olgudur ki, tüzük olarak adlandırdığı ancak bir anayasa sistematiğine sahip olan belgenin 2. maddesinde kendisini nitelendirirken “devlet olmayan” bir organizasyon olduğunu belirtmek durumunda kalmıştır. Oslo Müzakerelerinde PKK, KCK’nın örgütsel yapısının yaşama geçmesini sağlayacak şekilde Türkiye’den taleplerde bulunmuştur.


Ancak KCK, bunun ötesinde uzun vadede Suriye, Irak ve İran’daki Kürtleri kapsayacak pankürdist bir devlet projesinin temelini oluşturmaktadır. KCK çatısı altında örgütlenen Kürdistan Barolar Birliği, Kürdistan Doktorlar Birliği gibi yapılar bu pankürdist hedefin sonuçlarıdır.  KCK’nın teşkilat yapılanması, yasama, yürütme ve yargı erkleri dışında silahlı kuvvetler, emniyet güçleri, dış ilişkiler diye nitelendirebileceğimiz bir örgütlenmeyi içermektedir. Diğer bir ifade ile KCK, PKK’nın kent yapılanması değildir. KCK üyelerinin büyük bir bölümünün kentlerde STO’larda, belediyelerde veya özel sektörde görevli olması bu şekilde yanlış bir algının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. KCK, PKK’nın devletidir demek en doğru tanımlamadır.


KCK’nın bu örgütsel dokusu bugün için örgüte gelecekteki bürokrasi olmanın dışında, başka görevler de yüklemektedir. Bu görev, PKK’nın kırsal alandaki eylemlerinin kent eylemleri ile desteklenmesini sağlamasıdır. Arap Baharı, KCK’nın kentlerdeki rolünü daha da önemli hale getirmiştir. A. Öcalan’ın vermiş olduğu “Diyarbakır Tahrir olacaktır” emrini yerine getirebilecek örgütlenme, KCK örgütlenmesidir.


Güneydoğu Anadolu’da kentlerde başlayacak böyle bir ayaklanma sonrasında KCK-PKK, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu’da Cenevre Sözleşmesi’ni çiğnediğini, sivil halka karşı TSK’nın ve Emniyet güçlerinin aşırı şiddet kullandığı iddiasını Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve AB üyesi ülkelerin gündemine getirerek, Türkiye’ye yönelik müdahale talebini savunacaktır. Bu konuda KCK ile Belçika arasında bazı görüşmelerin yapıldığı tespit edilmiştir.


KCK’ya karşı başlamış olan adli ve polisiye soruşturma doğru bir soruşturmadır. Ancak bu dava ve soruşturma aynı zamanda geç kalmış bir soruşturmadır. AKP Hükümeti ile PKK arasında yapılan Oslo Müzakereleri döneminde KCK-PKK örgütlenmesi ve faaliyetlerine gösterilen müsamaha, KCK’nın bugün temsil ettiği tehlikeli seviyeye yükselmesine neden olmuştur. Ancak, operasyonların ve yargılamaların başlamasından sonra KCK-PKK’nın üzerine inatla gidildiği görülmektedir.


Yargılanan KCK’lılar, mahkemelerde Kürtçe savunma talebi yaparak yargılama sürecinin ilerlemesinin önünü kesmişlerdir. Mahkemenin bu talebi reddetmesinin en önemli nedenlerinden birisi, Kürtçe savunma talebi yapan KCK’lıların kendi aralarında yaptıkları telefon konuşmalarında Türkçe konuşmaları ve bu konuşmaların tapelerinin mahkemenin elinde olmasıdır. KCK yargılaması ve soruşturmalar, KCK-PKK’nın dinamik yapısı göz önüne alınarak sürdürülmelidir.


Önemlİ Not: Rahmetli Denktaş Anısına 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, TÜRKSAM, Milli Düşünce Merkezi, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, Karadeniz Araştırmaları Merkezi, 2023 Dergisi, Turan Dergisi’nin oluşturduğu Düşünce Kuruluşları ve Yayınları Birliği (DÜŞ-KUR) tarafından 21 Ocak 2012’de Saat 14.00’de Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 100 Yıl Toplantı Salonunda (Beşevler/Ankara) KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı ve Milli Kahraman Rauf Denktaş’ın Anısına, Rauf Denktaş’ın Mücadelesini ve Düşüncelerini ele alacak bir panel düzenlenecektir.
Panel Yöneticisi: Prof. Dr. Ümit Özdağ
Panelistler: Prof. Dr. Mümtaz Soysal, (E. Dış İşleri Bakanı), Sadi Somuncuoğlu, (E. Devlet Bakanı), Gözde Kılıç Yaşin, (21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü), Prof. Dr. Hasan Ünal, (Gazi Üniversitesi)-Teyit alınacak.
Herkes davetlidir.

Yazar

Milli Düşünce Merkezi

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar