Körfez Arapları Türkiye’yi Suriye ile Savaşa Teşvik Ediyor

Türkiye Suriye ilişkileri geriliyor. Şam ve Halep’teki diplomatik misyonlarımızın önündeki protestolar Ankara’da sert tepki uyandırdı. Öte yandan Suriye’ye yönelik Batı ve Batı’nın Orta Doğu’daki uzantılarının iç savaş çıkarma kampanyası devam ediyor. Arap Birliği, Suriye’nin üyeliğini askıya aldı. Suriye üzerindeki ekonomik ambargo devam ediyor. Gerekçesi, Şam’ın muhalefete yönelik önlemlere devam etmesi. Ancak Esad, Arap Birliği’ne verdiği […]


Paylaşın:

Türkiye Suriye ilişkileri geriliyor. Şam ve Halep’teki diplomatik misyonlarımızın önündeki protestolar Ankara’da sert tepki uyandırdı. Öte yandan Suriye’ye yönelik Batı ve Batı’nın Orta Doğu’daki uzantılarının iç savaş çıkarma kampanyası devam ediyor. Arap Birliği, Suriye’nin üyeliğini askıya aldı. Suriye üzerindeki ekonomik ambargo devam ediyor. Gerekçesi, Şam’ın muhalefete yönelik önlemlere devam etmesi. Ancak Esad, Arap Birliği’ne verdiği sözleri yerine getirmek üzere, muhalefete silah teslimi karşılığı af ilan etmesine rağmen ABD, muhalefeti silahları bırakmamaya çağırdı. Silahlarını bırakmayanlara karşı rejim mücadeleye devam etme kararı aldı. 
Rusya, Suriye’deki rejimi destekliyor ancak rejimi ayakta tutmak için Batı ile sert bir çatışmaya girmek istemiyor. Çin de Esad rejiminin arkasında ancak Batı ile açık bir çatışma için zamanı çok erken görüyor. İran ise Suriye’ye etkili şekilde destek olmaya devam ediyor. Suriye’yi yaşamsal menfaat alanı olarak görüyor. Yaşamsal menfaatleri tehdit edilir yaşamsal tehdide dönüşebileceğini görüyor.


AKP Hükümeti ise akıldışı bir sertlik ile Suriye’de rejimin devrilmesi için mücadele ediyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye’de iktidara Müslüman Kardeşler’in gelmesini destekliyor. İstiyor ancak Suriye’de halkın büyük bölümü hâlâ değişik nedenlerle Esad rejimine destek veriyorlar. Bu desteğin en önemli nedeni, Esad sonrasının büyük ölçüde belirsiz olması.

 
Arap Baharı sürecinde Katar, stratejik propagandanın üssü olarak hizmet ederken, Kuveyt’de isyanların örgütlenmesinde önemli görevler üstlenmiş görünüyor. Bir süre önce Ankara’da değişik görüşmeler yapan bir Kuveytli  “yetkisiz”  yetkili özetle şöyle demekteydi:  “Suriye’de muhalefete her türlü desteği veriyoruz. İnternet sitelerini bile biz kuruyoruz. Ancak, Suriye muhalefeti Esad’ı devirebilecek güçte değil. Bu noktada Esad rejimini devirmek için geriye tek seçenek kalıyor o da Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesi. Biz böyle bir askeri müdahalenin mali boyutunu karşılamaya hazırız.”   

 
Özetle, Körfez Arapları Türkiye’yi Suriye ile savaşa teşvik ediyor. Üstelik Kuveyt başta olmak üzere Basra Körfezi ülkelerinin savaşa teşvik konusunda yetenekli oldukları şüphe götürmez. Orta Doğu’nun modern çağdaki en kanlı savaşı olan İran-Irak savaşının arkasında Kuveyt, Suudi Arabistan ve diğer Basra Körfezi ülkeleri vardır. Saddam Hüseyin, bu ülkelerin dolduruşu ve ekonomik destek güvencesi ile devrim sonrası zayıfladığını, bundan dolayı bir  “yıldırım savaşı”  ile kolayca yeneceğini düşündüğü İran’a 22 Eylül 1980’de saldırmıştır.  


Yüz binlerce insanın hayatına mal olan savaş, sekiz sene sonra Ağustos 1988’de iki tarafın kaybı ile sonuçlanmıştır. Saddam Hüseyin, savaş sonrasında yıkılmış olan Irak ekonomisini ayağa kaldırmak için Kuveyt’ten kendisine verilen mali sözlerin yerine getirilmesini isteyince Kuveyt ekonomik destek vermeyi reddetmiştir. Üstelik, Kuveyt, fazla petrol üretimi ile petrol fiyatlarının düşmesine neden olarak Irak’a bir başka açıdan zarar vermiştir. Arkasını ABD’ye dayayarak gerçekleştirdiği bu tahrik edici tutum, zaten Kuveyt’ten intikam almayı planlayan Saddam’ı daha da tahrik ederek, Ağustos 1990’da bölgede yeni bir savaşın başlamasına neden olmuştur.   


Şimdi, Kuveytli bir yetkili yetkisiz, Türkiye’yi Suriye’ye yönelik olarak  “parasını biz veririz”  diyerek savaşa tahrik etmektedir. Bu satırların yazarı, 1990’lı yıllar boyunca Türk Ordusu’nun Suriye’yi işgal etmesini ve rejimi devirmesini savunmuştur. Esad ailesinin 1970’lerde komünist örgütleri ve ASALA’yı desteklediğini, 1980 ve 90’larda PKK’yı destekleyerek ülkemize olağanüstü büyük zarar verdiğini unutmamıştır. Ancak savaş, yaşamsal hedefler ve menfaatler için gerçekleştirilmesi gereken bir eylemdir. Çünkü savaş, çocuklarımızın kanları ile gerçekleşir. 


Bugün, bir Türkiye-Suriye savaşının yaşamsal menfaatlerimiz ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Aksine Suriye’de başlayacak bir iç savaşın ülkemize vereceği büyük zararlar vardır. Ancak anlaşılan odur ki, AKP Hükümeti Suriye ile savaşı ihtimal dışı tutmamaktadır. Savaşı başlatmak kolay, bitirmek zordur.

Yazar

Milli Düşünce Merkezi

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar