Konusunu adında özetleyen kitap: İki Gözüm Türkçe

Yağmur Tunalı yine de ümitlidir: “Yüz yıl öncesinde olduğu gibi bütün Türklerin gözü Türkiye’dedir. Türkçe yeniden bütün lehçeleriyle yakın temasa geçebileceği bir tarih dönemine girmiştir."


Paylaşın:

Yağmur Tunalı,”İki Gözüm Türkçe” adında bir kitap yayımladı.[1] “Ülkemizde Türkçeyi en iyi yazan ve konuşanlar kimlerdir?” diye bir araştırma yapılsa Tunalı, listenin üst sıralarında yer alır. O, her Türk milliyetçisi gibi dilimiz konusunda dertlidir, sıkıntılıdır. Bu hâl ona bu kitabı yazdırmıştır ve teşhisi de şöyledir: “1930 sonrasında dil konuşmalarımızın ekseni kaydı. Dili ideolojik zeminde konuşmaya ve yaşamaya başladık. Dil görüşü arızalıdır. Dilimizi bilmiyoruz. Dil dikkatimiz yok. Kötü konuşuyoruz, yazamıyoruz. Bozulması bütün bir milleti, bugünü ve geleceği bozan-bozacak, yoran-yoracak bir derdimizdir. İyiyi kötüden ayıracak dil ölçümüz kayboldu. Dahası bilenler azdan az kaldı.”

Şikâyetçidir: “Dil Kurumu susuyor. Üniversiteler başka işlerle meşgul. Dilci, edebiyatçı kültürle uğraşan akademisyenlerden ses yok.” Müzik alanında yazdıkları da sayfaları doldurmuştur. Ona göre hafif müzik sanatçıları Türkçeyi bozmuştur: “Türkçe katliamında önde gidenin Minik Serçe’dir, Sezen Aksu’nun eserleri Türk diline göre bestelenmiş değildir.” iddiasında bulunur. Tarkan için “Tek nefeste okunacak cümleyi beş yerde nefes alarak okuyor.” der.

İkaz eder: “Bizi biz yapan dilimizdir. Türkçe varsa Türklük vardır. Türkçesiz Türklük olmaz.” “Türk demek, önce Türkçe demektir.” “Milleti sevmek dilsiz olmaz. Kim ben ülkemi seviyorum diyorsa diline bakmak lazımdır.” “Türkçeyi sevmek vatanı sevmektir.” “Dil karşısında tarafsız kalınamaz.” Bizde dil hassasiyeti olmadığı için İngilizce baskısı âzâmi had ve derecede hissediliyor. Gümrükler tamamen açık. Üniversite bu gümrüksüzlüğü körüklüyor. Hazır kelime ve kavram naklederek kolaylığı tercih ediyor.” Türkçe dışında bir dille eğitim öğretim yapılamayacağını belirtir; “Kendi dillerinin ikinci plana düştüğü bir sistemde ülkeye bağlı nesiller yetişmesinde sıkıntılar doğar.” diyerek eğitim öğretimde Türkçenin önemine vurgu yapar. Yahya Kemal’in sözünü hatırlatır: “Türkçenin çekilmediği yer vatandır.”

Ayrıntılara girer: “Dili millet yapar, sahibi de odur, milleti de dil yapar.” Uydurma dile ve sadeleştirmeye karşı çıkar. “Öz Fransızca, Öz Arapça, Öz İngilizce olmayacağı gibi Öz Türkçe olmaz.” der. “Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp çizgisi doğruydu.” der. “Bir dil için esas olan ses ve mîmâriydi (grameri, sentaksı, cümle dizilişi).” der. “Masa başında dil doğramak olmaz. Neleri kesip biçtiğinizi ve neleri kaybettiğinizi bilmelisiniz.” diye ekler. “Bir dilin millîliği cümle yapısı ve sesi ile belli olur.” diyerek şu iddiada bulunur: “Eğer bu iki esas bozulmamışsa o dile her yerden kelime gelebilir.” “Asırlardan beri aldığımız her kelimeyi Türk gibi söylerdik, kendi sesimizi verir Türkleştirirdik.” der ve bir tespitte bulunur: “Bugün bir tehlikenin içindeyiz. Batıdan aldığımız kelimeleri olduğu gibi kabul ediyoruz.”

Tunalı’ya göre bir dili en iyi konuşanlar tiyatro sanatçıları, radyo ve televizyonların spiker ve sunucularıdır. Fakat tiyatrocularımızı ve mikrofon kullanan profesyonelleri, dili bozanlar arasında görmekten üzüldüğünü belirtir. Onların Türkçeyi en iyi konuşanlar olması gerektiğini söyler. “Şimdi de bilerek, isteyerek bozuyorlar. … TRT’de düzgün söyleyen, seslendiren üç spiker kalmamıştır.” dedikten sonra RTÜK’ün “Kötü Türkçe konuşanı, söyleyeni spiker, muhabir, sunucu yapamazsınız.” demesini bekler. Konuşanların vurgulamaları ve tonlamaları tam yapmamasından, duraklarda durmayıp veya durulmaması gereken yerde durmalardan yakınır.

Reçeteyi de not eder: “Edebiyat ve metinler üzerinden bir dil dikkati ve sevgisi yerleştirmek gerekirken, sanırım bunu anlamakta da zorlandık, zorlanıyoruz. … Kullandığımız dile dikkat etmek, yanlışı doğruyu titizlikle seçmek, dilimizin tarih içindeki macerasını anlamaya çalışmak, sözlerin tadını almak ve tadını duyurmak… Bu da edebî metinlerle, özellikle şiir ve müzikle olur. … Doktor yetiştirecekseniz önce Türkçe öğreteceksiniz. Mühendisiniz kendi ana dilini bildiği ölçüde mesleğinde kuvvetlenecek, bu toprağa bağlanacak ve onunla hizmetini görecektir. Çocuklarımız Türkçe sevgisi bilgisiyle yetişecekler. Başka yol yoktur.”

Yağmur Tunalı yine de ümitlidir: “Yüz yıl öncesinde olduğu gibi bütün Türklerin gözü Türkiye’dedir. Türkçe yeniden bütün lehçeleriyle yakın temâsa geçebileceği bir tarih dönemine girmiştir. İletişim çağında bu akış hızlanacak ve tahmin edilenden daha çabuk bir dil kaynaşması ve birleşmesi yaşanacaktır.

Gördüğünüz gibi, kitaba verilen ad, konunun özeti olmuştur. Türkçe, Türk milletinin iki gözüdür.

[1] İki Gözüm Türkçe, A. Yağmur Tunalı, Bilge Kültür Sanat Yayını, İstanbul, 2024

 

Yazar

Hasan Kallimci

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar