Yükleniyor...
2000’li yılların ilk çeyreği içindeydik. İbrahim Metin ağabey, sahibi olduğu 1970’li yılların Töre Devlet Yayınevi’ni yaşatmaya çalışıyordu. Ancak yaşı ilerlemişti. Yayınevini, Yeni Ufuk Dergisi etrafında toplanan gençlere devretti. 2023 yılında Cumhuriyet’imizin kuruluşunun 100. yılı kutlanacak, Ziya Gökalp da vefatının 100. yılında anılacaktı. Gençler büyük düşündüler; Töre Devlet Yayınları ile büyük bir projeyi hayata geçirdiler.
O Ziya Gökalp ki Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’ün “fikir babam” dediği büyük insandı. “Türk milliyetçiliği denildiğinde Ziya Gökalp, temel eserlerin en başında da Türkçülüğün Esasları gelir.” ve “Ziya Gökalp, Türk milliyetçiliğini, dağınık düşünceler manzumesi olmaktan kurtarıp bir fikir sistemi haline getiren ve bu fikir okulunun ilk başöğretmeni olma vasfını kazanan büyük adamdır.” dediler. “Marksizm için Karl Marks ve Das Kapital ne ise, kapitalizm için Adam Smith ve Milletlerin Zenginliği ne ise Türk milliyetçiliği için Ziya Gökalp ve Türkçülüğün esasları da odur.”; “Türkçülüğün Esasları, sıradan bir kitap değil; sahibi ve kaynağı Türk milleti olan bir davanın, ilk teori ve program kitabıdır.” ve “Ziya Gökalp; bu eserinde, o günün şartlarında, Türk milletinin kurtuluş reçetesini koymuş, kurulacak Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi esaslar üzerinde şekillenmesi gerektiğini anlatmıştır.” diye düşünerek Türkçülüğün Esasları’nı yayımladılar. Daha sonra Saffet Örfi’nin Ziya Gökalp, Ali Güler’in Cumhuriyete Ruh Veren Adam Ziya Gökalp adlı kitaplar ile Büyük Mürşit Ziya Gökalp Belgeselini insanımızla buluşturdular. Ziya Gökalp konulu kısa film ile Ziya Gökalp şiirleri beste yarışması yaptılar.
Evet, Töre Devlet Yayınevi’nin yeni sahipleri büyük düşünmüşlerdi. Bu çok yönlü proje ile hem Cumhuriyet’imizin 100. yılı kutlandı hem Türkçülüğün Esasları, insanımızla yeniden buluşturuldu hem de Ziya Gökalp, adına yaraşır bir şekilde anıldı. Ruhu şad olmuştur diye düşünüyor; Töre Devlet Yayınları mensuplarını kutluyorum.
Bu uzun girişten sonra gelelim Türkçülüğün Esasları’na… Kitap yüz yıl önce Arap harfleriyle yazılmış ve basılmıştır. Bayram Eskin, Arap harflerinden yeni harflere çevirmiştir. İlk 166 sayfada yeni harflerle yazılan bölüm ve altı sayfa tutarında bir sözlük yer almıştır. Okuyucuya kolaylık olsun diye bu sözlüğe alınan 500’den fazla Arapça ve Farsça kelime bence yeterlidir. Sözlükte yer almayan kelimelerin anlamlarına internetten ulaşılabilir. İkinci bölümde kitabın ilk baskısının tıpkıbasımına yer verilmiştir ki böylece okuyucuya, eserin ilk baskısı ile tercümesinin karşılaştırmasını yapma imkânı sağlanmıştır. Kitap, kaliteli bir kâğıda basılmış, deri malzemeyle ciltlenmiş ve yine ciltlenmiş bir kutu içinde satışa sunulmuştur.
Gökalp, iki kısım şeklinde yazdığı eserin ilk bölümünde Türkçülüğü anlatmıştır. Bu bölümün başlıkları şunlardır: Türkçülüğün Tarihi / Türkçülük Nedir / Türkçülük ve Turancılık / Hars ve Medeniyet / Halka Doğru / Garb’a Doğru / Tarihî Maddecilik ve İçtimaî Mefkûrecilik /Millî Vicdanı Kuvvetlendirmek / Millî Tesanüdü Kuvvetlendirmek / Hars ve Tehzib.
İkinci kısımda da Türkçülüğün programını ortaya koyulmuştur. Program şu ana başlıklarla sunulmuştur: Lîsanî Türkçülük / Bediî Türkçülük / Ahlâkî Türkçülük / Hukukî Türkçülük /Dinî Türkçülük / İktisadî Türkçülük / Siyasî Türkçülük.
Türkçülüğün Esasları’nı yıllar sonra bir defa daha okuyunca şöyle bir düşündüm: O, bir temel eserimizdir. Yüz yıl önce, bu topraklardan Türk adının ve hâkimiyetinin silinme tehlikesinin yaşandığı yıllarda yazılmış ve ruhlarımıza ilaç olmuştur. Gökalp ve onun gibi düşünenlerin gösterdiği yolda yürünerek Türkçe ve Türklük bilinci yeniden hayat bulmuş; Cumhuriyet’imiz kurulmuştur.
Gökalp, eserinin 21. sayfasında, bu sonuca varılmasında Atatürk’ün yerini şöyle belirtir:
“Türkleri Türkçülük mefkûresi etrafında birleştirerek büyük bir inkıraz (yıkılma) tehlikesinden kurtarmaya muvaffak olan büyük dâhi zuhur etmeseydi bütün hareketler akim (sonuçsuz) kalacaktı. Bu büyük dâhinin ismini söylemeye hâcet yok. Bütün cihan bugün Gazi Mustafa Kemal Paşa ismini mukaddes bir kelime addederek her an hürmetle anmaktadır. Evvelce Türkiye’de, Türk milletinin hiçbir mevkii yoktu. Bugün, her hak Türk’ündür. Bu topraktaki hâkimiyet Türk hâkimiyetidir; siyasette, harsta, iktisatta hep Türk halkı hâkimdir. Bu kadar kat’î ve büyük inkılâbı yapan zât, Türkçülüğün en büyük adamıdır. Çünkü düşünmek ve söylemek kolaydır. Fakat yapmak ve bilhassa muvaffakiyetle neticelendirmek çok güçtür.”
Yazımı şu cümlelerle bitiriyorum: Türkçülüğün Esasları, 100 yıl önce yazılmış ve yalnız o zamana hitap eden bir eser değildir. Bugün ve yarınlarda kitaplığımızda, kütüphanelerimizde, liselerimizde bulunması; okunması, okutulması gereken bir kitaptır.