Yükleniyor...
Türküler bizi anlatır. Neşemizi, hüznümüzü, kederlerimizi, kahramanlıklarımızı yani toplumun yaşanmışlıklarını ve törelerini anlatır. Her türkünün bir yakanı vardır. Yakanı ile yaşayan türküler olduğu gibi zamanla yakanı unutulmuş türküler de olur. Yakanı belli olan türküler bizde aşıklık geleneğinden gelen ve aşık mahlasının kullanıldığı türkülerdir. Aşığın mahlasını kullandığı türküler günümüze kadar aşıklar ve türkü söyleyenler kanalıyla ulaşmıştır. Aşık türküleri nerelerde yaygın olarak söyleniyorsa o yöreye ait kabul edilir. Bir örnek verecek olursak Karacaoğlan türküleri yaşadığı yer olan Çukurova bölgesi türküsü diye geçmez. Hangi yörede yaygın olarak okunuyorsa oranın türküsü olarak geçer. Aşık Emrah türküleri sadece Erzurum yöresi türküsü olarak geçmez. Aşık Kerem’e ait olduğu söylenen türküler Anadolu’nun farklı yörelerinde farklılıklar göstererek okunmakta. Halk hikayelerindeki türkülerde farklı yörelere dağılmıştır. Aynı türküleri diğer Türk devletlerinde de görürsünüz. Hikâye ve destanlarda söylenmiş türküler farklı yerlerde farklı şekillerde söylenebilir.
Türkülerin yaşatılması toplumun bu türküleri canlı tutmasına bağlıdır. Bu konu son zamanlarda toplumda yanlış söylemlerle ve algılamalarla eleştirilir hâle geldi. Bir türküyü farklı yöreler benimseyip bizim türkümüz tartışmasına başladı. Burada en önemli konu türkülerin yöresinin neresi olduğu, nereden çıktığı veya yakanının kim olduğu değil bu türkülerin nerelerde yaygın olarak canlı tutulduğudur. Bu türkülerin başka yörelere kayması ve okunması komşu il ve ilçelerde daha sık görülür. Kulaktan duyma bazı hikayeler de buna eklenince kültür değerlerimiz gerçek zemininden uzaklaşıp yıpranır. Yörenin yetiştirdiği sanatçılar, aşıklar, müzisyenler, çalgıcılar ile halk bilimciler ve amatör araştırmacılar kendi yöreleriyle ilgili çalışmaları çevrelerinde geniş kitlelere duyurma gayreti göstermezlerse ve müzikle uğraşanlar o yörenin türkülerini çevreye yaymaya çalışmazsa başka yörelerde yayılmış olan kültür ve türküler o yöreye ait olma eğilimi gösterir.
Türkülerine sahip çıkamamış, zaman içerisinde yörede unutulmaya yüz tutmuş ama başka bir yörede canlılığını devam ettiren türküler yaşadıkları yörelere ait olmak zorundadır. Bu konuyla ilgili yapılan tartışma ve değerlendirmeler konuya hâkim olmayan kişi veya ilgisi olmayan kişi veya kurumlar tarafından yapılırsa doğru bir sonuca ulaşamaz. Bazı türküler aynı sözlerle fakat farklı ezgilerle birkaç yörede okunabilir. “Demirciler demir döğer tunç olur” ve “Yaylalar içinde Erzurum yayla” türküleri buna sadece iki örnek teşkil eder. Halk oyunları da aynı şekilde çalınıp oynanmadığı için zamanla yörede unutulurken başka bir yörede canlılığını devam ettiriyorsa o yöreye ait olur. Bu konularda birilerini suçlamak yerine üzerimize düşenleri yaptık mı diye kendimizi sorgulamamız gerekir. Yemekler için de son zamanlarda bu tartışmalar daha belirgin hâle geldi. Bir de tescilleme gayreti bu tartışmaları iyice artırdı.
Kültürü sahiplenme adına yapılan yanlış söylem ve uygulamalar bizim kültür varlıklarımıza zarar vermekten öteye gitmez. Birilerini suçlama yerine yapılan yanlışlar karşısında “Biz ne yaptık?” sorusunu kendimize sormamız ve öz eleştiri yapmamız doğruları bulmada daha verimli olacaktır. Ülkemizde bu konuları ele alıp doğru tespitler yapması gereken üniversiteler olmalı. Ama son zamanlarda eğitimde geri kalmış bir yapıya sahip ülke hâline geldik. Kültürün korunması için bir sorumlu kurum bulunmuyor. Böyle olunca da tartışmalar, kültür üzerinde oynayıp uydurma şeyler yapmaya çalışmalar bizim kültürel yapımıza zarar veriyor.
Türküler bizi anlatan bizim geçmişimizle bağımızı diri tutan değerlerimizdir. Bu değerlerimizin kaybolmaması için başta konuyla ilgilenmesi gereken devlet kurumları ve Türk kültürüyle ilgilenen sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler, müzikle uğraşan kişiler olmalı. Eline bir müzik aleti alan ve kendini bu konuda çok bilgili zannedenlere, yüzlerce yıllık mirasımız türküleri bozanlara karşı mücadele verilmelidir. Yapılan yanlışların düzeltilmesi için devletteki, kültürün korunmasından sorumlu kurumlar, tekrar inceleme ve derleme çalışmaları yaparak kültürümüzün önemli parçası olan türkülerimizi doğru bir şekilde tekrar ele almalıdır.
1 Yorum