Kıssadan hisse…

Sizlerle paylaşmak istediğim kıssamızda; Osmanlı’nın neden başarılı olduğu, sonra neden başarısız olduğu, sonra Osmanlı’nın çöküş nedenleri ve sonrasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin destansı kuruluşunun, Türk milletinin mucizevî dirilişinin; cebren ve hîle ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersânelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş; bütün bu şerâitten daha elîm ve […]


Paylaşın:

Sizlerle paylaşmak istediğim kıssamızda; Osmanlı’nın neden başarılı olduğu, sonra neden başarısız olduğu, sonra Osmanlı’nın çöküş nedenleri ve sonrasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin destansı kuruluşunun, Türk milletinin mucizevî dirilişinin; cebren ve hîle ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersânelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş; bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahîm olmak üzere memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyânet içinde olmasına rağmen, hatta bu iktidâr sahipleri şahsî menfaatlerini müstevlîlerin siyâsi emelleriyle tevhît ediyor olmalarına rağmen; millet, fakr ü zarûret içinde harap ve bîtap düşmüş olmasına rağmen “Yedi Düvel” adlı Haçlı’ya karşı kazanılan zaferin hikâye ve şifresi saklıdır.
Tarih; ibret almak, yanlışı görmek, doğruyu sahiplenmek ve tekrar tökezlemeyecek şekilde tedbîr alarak yarına hazırlanmak içindir. Tarih yazılır. Tarihe kaynaklık eden olaylar, kıssalaştırılarak tarihin yazılmasına destek olsun diye kuşaktan kuşağa anlatılarak taşınır. Dününü, atasını bilen, kendini tanıyan bir milletin millî karakterine uygun tedbîrler alması, teamülleşmiş davranışlar sergilemesi kolay olur dedikten sonra kıssamız:

Sadrazamlık hayalleri
Yavuz Sultan Selim, tahta çıkar. Yapacağı işlerin başında, kadrosunu kurmak vardır. Fısıltı ile ilk divanda sadrazam atayacağını duyurur. Saraydaki bütün paşaların, sadrazamlık hayalleri de başlar!
Paşaların tamamına yakını Enderûn’lu yani tahsîllidir. Sadece Pîri Mehmet Gâzi; cepheden cepheye, savaştan savaşa atılarak “Gâzi” unvanını kazanmış alaylıdır.
Divan günü, bütün paşalar, saatlerce önceden koşarak Padişah’a yakın yerlerde otururlar. Pîri Mehmet Gâzi, divan’a bir kaç dakika kala gelir, her yer kapılmış olduğu için kapıya yakın boş bir iskemle bularak oturur.
Sultan gelir. Selâm-sabah, hoş-beşten sonra divanı açar. “Bre Paşalar! Bir karara vardım, ne dersiniz?” diye kararını açıklar ve sormaya başlar. “Falan Paşa, filan paşa ne dersin?” sorusuna, her sırası gelen; “Muvâfıktır Hünkârım! Çok muvâfıktır Hünkârım! Siz ne diyorsanız doğrudur Sultanım! Siz yeryüzünde Allah’ın sâyesisiniz, yanlış yapmazsınız hâşâ Hünkârım!” gibi ve Padişah’ın gözüne girmek amaçlı cevaplar verirler. Oysa açıklanan karar, devletin tamamen aleyhinedir! Sıra Pîri Mehmet Paşa’ya gelir.
– Bre Pîri Paşa, sen ne dersin?

Yazının devamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=19361

Yazar

Milli Düşünce Merkezi

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar