Yükleniyor...
Çin toplumu dünya tarihinin en eski yazıcı milletlerinden biridir. Yaşantıları gereği bilinen tarih boyunca aynı bölgede yaşamış ve yazmış olan Çinliler bu özellikleri sebebiyle yazılan eserleri koruyabilmiş ve günümüze taşımışlardır. Tarihçiler Proto-Türk, Hun, Türk daha geniş bir ifade ile Asya tarihini anlayabilmek için Çinli tarihçilerinin yazdığı eserlere muhtaçtır. Türk toplumunu ve tarihçilerini yakından ilgilendiren Çinli tarihçilerin eserleri 19. yüzyılın başından itibaren yoğun olarak Avrupalı tarihçiler tarafından çevrilip yayımlanmış ve ilim âlemine sunulmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son devirlerinde ortaya çıkan Türkçülük cereyanı ile birlikte Türklerin kim olduğu ve nereden gelip nereye gidecekleri soruları sıkça sorulmaya başlamıştır. Bu sorular ise gerek ideologları gerekse çeşitli gruplardan insanları Türk tarihinin erken safhalarını araştırmaya itmiştir. Hüseyin Cahit Bey’in Joseph de Guignes’den yaptığı “Hunların, Türklerin, Moğolların ve Daha Sâir Batı Tatarlarının Tarih-i Umûmisi” çevirisi dönemin neredeyse tek Türkçe kaynağı ve Malta sürgünü anısı olarak kütüphane raflarında yerini almıştır.
Cumhuriyetin kuruluşu ise modern Türk tarihçiliğinin sıçrama noktasıdır. Cumhuriyet sonrasında Osmanlı İmparatorluğu merkezli tarih anlayışından çıkılıp Türk tarihinin bir bütün olarak değerlendirilmeye başlanması ile birlikte erken dönem Türk tarihine duyulan ilgi de kat kat artmıştır. 1931 yılında bizzat Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ile kurulan Türk Tarih Kurumu, 1934 yılında kurulan Sinoloji Enstitüsü ve Wolfram Eberhard gibi dünya çapında hocaların Türk akademisine kazandırılması sayesinde ise Türk tarihinin erken safhaları artık Türk topraklarında sistemli bir şekilde araştırılmaya ve incelenmeye başlanmıştır. Ancak tüm bunlara rağmen yakın döneme kadar Çin kronikleri ve tarih kitaplarının Türkçeye çevrilme çalışmaları oldukça kısıtlı kalmıştır. Orijinal dilinden yapılan çevirilerin azlığı Türk akademisinin ikincil çevirilere muhtaç olmasına sebep olmuş bu ise yerleşen tarih anlayışında bir takım çarpıklıklara sebebiyet vermiştir. İkincil çevirilerin yarattığı çarpıklığa en güzel örnek Çincede doğrudan barbar anlamını karşılayan bir im olmamasına rağmen batılı tarihçilerin pek çok imi barbar olarak çevirmesi sonucu batı tarihçiliğindeki Türk=barbar anlayışının kopyalanmasıdır. Örneğin yabancı,yabancı ülke gibi anlamları karşılayan “fan” imi barbar olarak çevirilmiş ve bu yolla Türk tarihçiliğine aynen intikal etmiştir,bunun gibi pek çok örnek vardır (1) .
Ayrıca Çinli yazıcıların yabancı kişileri, unvanları vb. yazarken kimi zaman bu sözcüğün anlamından yola çıkması kimi zamansa ses benzetmesi yaparak adı belirtmesi kelimenin anlamına ulaşmayı zorlaştırmaktadır (2). Diller de milletler gibi daimi bir değişim ve gelişim içindedir. Çince de dönemlere göre farklı yazma ve okuma biçimlerine sahiptir. Bu sebeple Çince okunurken kullanılan çeşitli okuma sistemleri vardır. Yaygın kullanılan Walde Giles ve Pinyin okuma sistemlerinin yanı sıra tarihçiler kimi metinlerde Çince kelimenin yalnızca okunuşu kullanılmış,kimi metinlerde yazım kurallarına sadık kalmış, kimi metinlerde ise Türkçe kavramlar ile karşılanmaya
çalışılmıştır. Örneğin Asya Hun İmparatorluğu’nun kurucusu ve Türklerin büyük atası olarak görülen ve bir yanlışlık sonucu popüler olan ismi ile Mete Han olarak bilinen tarihî şahsiyetin ismi Mo-tu, Modu, Mao-tun, Bağatur gibi çok çeşitli şekillerde anılmaktadır. Bu durum kişi, yer, sülale isimlerinin kullanımında karmaşaya sebebiyet vermektedir. Türk tarihçiliğinin isimler konusunda bile düştüğü bu karmaşaya yıllar önce Hüseyin Nihal Atsız Bey tarafından da dikkat çekilmiş ve bu karışıklıkların giderilebilmesi için resmî kurumlarca düzenlenecek olan ortak bir kurultay çağrısı yapılmıştır (3).
Bunlarla beraber hâlâ belirli bir çeviri sisteminin oturmamış olması bu eserler ile ilgili en önemli sorunu teşkil etmektedir. Son yıllarda çeviriler daha çok Walde Giles sistemi ile yapılmakta ve bu karmaşanın önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Bir başka sorun Çin yazı sisteminin resim-yazı türünde olması sebebiyle aynı karakterden farklı anlamlar çıkarılabilmesidir. Tüm bu söylenenler Çince öğrenme hevesinde olan, ana kaynak üzerinden çalışma yapmak isteyen öğrenci ve akademisyenlerin önünde bir engel olarak durmakta ve tüm bu söylenenler sorunların ancak bir kısmını ihtiva etmektedir.
Bu sorunların ortadan kaldırılabilmesi için ortak bir terimler sözlüğünün oluşturulmamış olması Türk akademisi açısından büyük bir eksikliktir. Türkçe tarih yayınları içerisinde genellikle çalışma sonlarında bulunan terim açıklama tabloları haricinde Türk tarihini ilgilendiren Çince terimleri içeren bir çalışma bulunmamaktaydı.
Kürşat Yıldırım’ın “Türk Tarihi İçin Eski Türkçe-Çince Sözlük” çalışması bu eksikliğin giderilmesi yolunda atılmış en önemli adımdır. Kendisinin de aktardığı gibi bu çalışma “esasında hâsıl olan bir ihtiyacın ürünüdür.”.Gerçekten de bu eser Türk tarihi üzerine çalışmak isteyen tüm tarihçilerin keyfiyetten ziyade zaruri olarak raflarında bulundurması gereken bir eserdir. Bunun sebeplerini kısmen de olsa yukarıda açıklamıştım. Şimdi biraz çalışmanın içeriğini açmaya çalışacağım.
Kürşat Yıldırım’ın “Hakkâri dağlarında çarpışan yiğit komandolara” ithaf ettiği bu değerli çalışması toplam 439 sayfadır. Yeni bir bakısının yapılması düşünülmeyen bu eser oldukça zor bulunabildiği için detaylı bir açıklama yoluyla içeriğini anlatmaya çalışacağım. Ön sözde klasik olarak çalışmanın yapılma amacı, içeriği, çalışmaya önayak sayılabilecek eserlerden bahsedilmiştir. Hemen ardından çalışma yapılırken kullanılan kaynaklar sıralanmıştır. Bunlar Çin yıllıkları, ansiklopedik eserler, kronolojik eserler; edebiyat, felsefe, hukuk kitapları, Çince sözlükler gibi, Türkiye’de sınırlı sayıda akademisyenin okuyabildiği eserlerdir. Daha sonra sözlüğü okuma anahtarı açıklanmış ve sözlükte bulunan kelimeler Çince karakterlerde bulunan çizgi sayılarına göre ayırılıp liste hâlinde sunulmuştur. Bu liste sayesinde sözlükte bulunan karakterlerin yerinin kolaylıkla bulunması amaçlanmıştır. Buradan sonra sözlük başlamaktadır ve Çince imler, okunuşları, anlamları ve alındıkları kaynağı içeren açıklamalar toplamda 353 sayfa tutmaktadır.
Klasik Çincenin zorluğu sebebiyle kişi isimleri ve unvanların okunuşunda yaşanan zorluklardan yukarıda bahsetmiştim. Kitabın 355. sayfasından sonra başlayan Hun, Gök-türk, Uygur ve Çin hükümdarlarının listeleri başlamaktadır. Bu listeleme içerisinde hükümdarın Çince imleri ile beraber unvanı, adı (biliniyorsa Türkçe-Çince) ve saltanat süresi gösterilmektedir. Çin tarih kitaplarında verilen tarihler saltanat dönemlerine göre ayrılmış ve özel isimlerle düzenlenmiştir. Bu durum olayların tarihini belirlemeyi zorlaştırmaktadır. Ancak bu liste modern takvim usulüne göre belirlenmiş tarihleri içerdiğinden araştırmacıya büyük kolaylık sağlamaktadır.
Eserin son bölümünde ise sözlükte verilen kelimeler Çincenin farklı okuma biçimleriyle gösterilmektedir. Bu okuma biçimleri Thomas Wade tarafından düzenlenen ve bu eserin de temel aldığı Walde Giles, 1986’da Tayvan yönetimi tarafından düzenlenen Mandarin Fonetik Sembolleri II, 2002 yılında düzenlenen Tong yong Pinyin, İngilizlere Çincenin öğretilmesini kolaylaştırmak adına düzenlenen Yale romanizasyonu, Çin hükûmeti eliyle düzenlenen ve hâlâ kullanılmakta olan Hanyu Pinyin’dir. Bu tablonun ardından Fransız Sinologların kurduğu ve kullandığı Êcole française d’Extrême-Orient (EFEO) içinde bir tablo da gösterilmektedir. Bu tablolar sayesinde farklı okuma biçimlerinin yer aldığı kitapları kaynak olarak kullanacak olan araştırmacının karakterlerin anlamını çözebilmesi kolaylaştırılmıştır. Eserin sonunda Çin tarihinde zaman taksimi için kullanılan sistemin özünü oluşturan Shih T’ien Kan (Onlu Dönüm) ve Shih Erh Ti Chih (On İkili Dönüm)’ü açıklayan ek bir tablo da bulumaktadır. Eser bu tablo ile beraber bitmektedir.
Üniversite döneminde bitirme projeme konu olarak seçtiğim “Çin Kaynaklarında Hunların Garip Hâlleri” konusunu detaylıca araştırabilmek adına kaynak tararken bulduğum bu eseri uzun süre aramış ve yayıncının rafında kalan son nüshayı bir arkadaşım aracılığıyla -binbir rica ile- kütüphaneme katmıştım. Malesef bu eserin yeniden baskısı planlanmamaktadır. Yukarıda detaylıca açıkladığım gibi Çince öğrenmek ve Çin kaynakları üzerine çalışmak isteyen akademisyenlerin-araştırmacıların rafında muhakkak bulunması gereken bu eserin yeniden baskısı yapılması dileğiyle…
1)Kürşat YILDIRIM, “Barbarlık Mefhumu ve Eski Türkler”, Türk Ocakları Bir Fikir Hareketinin Yüzüncü Yılı Sempozyumu Bildiriler, İstanbul, 2013, SS: 244-265,s.249
2)A.ONAT,S.ORSOY,K.ERCİLASUN,Han Hanedanı Tarihi-Hsiung-nu (Hun) Monografisi,Türk Tarih Kurumu Yayınları,Ankara 2015,s. XVIII
3)Hüseyin Nihal ATSIZ,Türk Tarihinde Meseleler,Ötüken Neşriyat,İstanbul 1960,s.19-20