Yükleniyor...
“Divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste, meydanda…” bir dönem Atatürksüz cümle kurulmazdı, şimdilerde ise anılmaz oldu. Anılsa da –dahli olmadığı – Cumhuriyet döneminden ayıklanan belli uygulamalar üzerinden yıpratma maksatlı sözler o kadar. Sansürsüz, açıktan yapılıyor artık Atatürk karşıtlığı. Bilinçli, sistemli bir itibarsızlaştırma yani. O derece önemli ki, dirisi de, ölüsü de para ediyor demek ki Atatürk’ün. Dilinden düşürmeyenler “Atatürkçülükten” geçinmekteydiler, ağzına almayanlar ise ona karşıtlıktan… ”Birinciler “tabulaştırıyorlardı.” İkinciler “itibarsızlaştırıyor.”
Ortak payda “Atatürk.”
İkinci gurubun bir özelliği de sırtını dine dayamaları. Birinciler Atatürk istismarcılarıydı, “O bizden sorulur” diyenler ikinciler-Atatürk karşıtları -din istismarcıları, “din bizden sorulur” diyenler.
Burada da ortak paydaları var “istismar.”
Bu kutup kavgası izlettiriliyor. Öyle bir zıtlaşma, öyle derin yarılma ki milletin fay hatlarında, “12 Eylül“ öncesine bin rahmet okutturur. Türkiye kutuplaşmasız bırakılmıyor görüldüğü gibi. Savruluyoruz kutuptan kutba. O olmadı bu. Bu da yetmezse yedekteki… Bir kutup yaratılıyor illa
Mevzi bırakma niyetleri yok kimsenin. Ondan olmak, ranttan olmak demek çünkü. Hararet yüksek tutuluyor bu yüzden. Körük için de malzemeleri hazır:
“İkisi bir arada olmaz. Birindensen diğerine karşısın.” Bu da bir diğer ortak yanları kutupçuların.
Atatürk karşıtlarına göre Cumhuriyet kurmak, milli mücadeleye önderlik etmek v.s. önemsiz işler bunlar . O ki içerdi, kamera kayıtları da yok cami giriş çıkışlarında o güne ait. “Ameli makbul, sâyi meşkûr” sayılmaz bu durumdakinin. Ne yaptıysa kerih…
Madalyonun diğer yüzüne bakılınca; “Namazda yüzü olmayanın abdestte gözü olmaz.” Yaptıklarıyla Atatürk’ü İslam’ın hâdimi gibi
görmenin göstermenin bir âlemi yok. Laik rejimde böyle şeylere gerek yok.
Gardırobuna bakarız biz. Ne giydi ondan giyer, ne dinledi onu dinler, ne koyardı sofrasına ondan koyarız. Heykellerini çoğaltır, rozetini de takarız yakamıza. İrtica tehlikesine de dikkat çekeriz ara ara. Bu da bize yeter“nitekim”. Fazlası gerekmez. Bağlılığımızı göstermiş oluruz böylece. Çağdaş uygarlık yolunda önümüz açık demektir vesselam.
Kutup savaşları devam edecek daha da.Görülen o. Bu ifrat-tefrit sürdüğü müddetçe de huzuru mumla arayacak Türk milleti.
Şu bilinen bir gerçek ki, istismara alet edilenler bu milletinin gerçek değerleri ve istismarcılara bırakılmayacak kadar da hayati öneme haizler. Olması gereken milli bünyedeki çatlama daha da derinleşmeden bu durumdakilerin sahneden alınmaları maskelerinin düşürülmesi. Bir son verilmesi şekil Atatürkçülüğüne de, şekil dindarlığına da… “ Şairin dediği gibi;
“Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol” Nasıl kiminle başarılacak peki bu iş? Bu soru geliyor hemen akla burada da.
İki değerden birini diğerinin karşısında görmeyen bir elle elbette.
“Milletin istikbalini yine milletin azim ve kararı kurtarır”İ
stiklal Harbi öncesi girdiğimiz çıkmaza bulunan çare örnek olarak duruyor önümüzde.
İfrat-tefrit o zaman biter, normalleşme de o zaman olur ancak.
“Müslüman iki kere aldanmaz.”
Bir ömür bir milleti aldatmak mümkün değil. Millet oyunun farkında, bu da umut olarak yeter. Büyük dağlar bahara geç kavuşurlar. Bunda yadırganır bir durum yok. Bu da onların kaderi işte.
Bu yüzden biraz sabır sadece…
Gün, o güne gebe bize göre.