Yükleniyor...
AKP iktidarı 22 yıllık iktidarı boyunca çeşitli alanlarda mevzi başarılar elde etmiş (bir dönem sağlık, savunma sanayi, turizm gibi) ancak hiçbir döneminde ne Türkiye’de bütüncül bir planlı başarı ortaya koyamamıştır. İlk günden beri politikaları günü kurtarmaya yönelik, yansımalarını dikkate almayan eklektik ve popülist olmuştur. Ancak iki alan var ki 22 yılın her anında tam bir hezimet olmuştur. Bu alanlardan biri eğitim diğeri de tarımdır.
Türk tarımının da makro ölçekte Türk ekonomisinin de en büyük eksikliği stratejik planlamadır. AKP iktidarının, 1960 sonrası kurulan DPT teşkilatını ortadan kaldırması ile ülke, tam 20 yıldır ‘’tam plansızlık’’ dönemi yaşamıştır. Türkiye’nin son 20 yıldır Gayri safi millî hasıladan ,yıllık büyüme oranlarına oradan yolsuzluk endekslerinde zirvelerde olmasına kadar birçok sorunun ilk nedenlerinden biri ülkenin bir planlama teşkilatının olmayışıdır. (Cumhurbaşkanlığına Bağlı Stratejik Planlama ve Bütçe Başkanlığı bu manada bir planlama yapmıyor, onların neyi planladığını günü gelince Türk halkı öğrenecektir.)
Konumuza dönersek Türk milliyetçisi bir iktidarın ilk işlerinden biri ‘’Millî Planlama Teşkilatını (MPT)’’ kurmaktır. Bu yeni teşkilatın öncekilerden farkı, planlamayı devletin değil devlet, özel sektör ve STK’lar (Ziraat Odaları, Ziraat Mühendisleri Odaları, Tohumcular Derneği vs gibi) ile ortaklaşa yapmasıdır. Bu şekilde süreç dinamik ve esnek olarak ele alınmış olacaktır. MPT‘nin yapılanması da yukarıdaki ilkelere göre düzenlenecektir. İşte burada ülkenin ‘’Yapay zekâ destekli stratejik tarımsal planları’’ hazırlanacaktır. İşe ilk önce 85 milyon olarak hangi üründen ne kadar ihtiyacımız olacak, ne kadar üretmeliyiz, eksiğimiz olan ürünlerde ne kadar ithalat yapmalıyız, fazlamız olan ürünleri nasıl ve nereye ihraç etmek lazım sorularını cevaplayarak başlanmalıdır .
AKP iktidarının 22 yılında köyler boşalmış, çiftçilerimiz fakirleşmiş neticede ulusal tarımsal üretim sürdürülemez hâle gelmiştir. Türk çiftçisi on yıllardır zor ve zahmetli bir yaşantı sürdürmektedir. Ancak zaman içinde kendini korumak için çeşitli yöntemler geliştirmiştir. Her yıl ürün değiştirmek gibi, bir yıl içinde birden fazla ürün yetiştirmek gibi mesela buğdaydan kaybını pancardan, domatesten kaybını biberden çıkarmak gibi kendi çapında sigortalar geliştirmiştir. Şimdi olduğu gibi her üründen her yıl zarar edilirse çiftçi ölür. Üretim de sürdürülemez. Bundan dolayı 60 yıl önce köylüyü toplumun altı sosyal diliminden en önemlisi olarak ele alan ve onun refahı için özel çözümler (o zaman için süper projeler olan Tarım Kentleri gibi Köy-Kent gibi ) üreten ‘’Milliyetçi iktidar ‘’ lazım.
Tarımın bir diğer problemi üretim girdilerinin artmasıdır. Dolayısıyla üretimin maliyetlerinin iyice yükselmektedir. Bir de bunlara yüksek ulaşım giderlerinin eklenmesi ile ortaya amorf yapı çıkmaktadır.
Çiftçi pahalı üretip ürününü değerine satamaz iken tüketici de yukarıdaki sebeplerden dolayı tarımsal ürünleri fahiş fiyatlarla almak zorundadır. Bu soruna da liberal, kapitalist veya katı devletçi bakış açılarıyla çözüm bulmak imkansızdır. Burada da teşvik sistemini yeniden düzenlenmelidir. Temel girdiler olan gübre, tohum ve zirai ilaç ile mazotun ve elektriğin çiftçiye daha ucuza verilmesi planlanmalıdır. Bir örnek vereyim: Mevcut güneş enerjisi tarlaları kamulaştırılarak, çiftçi birliklerine veya ilgili ziraat odası birliklerine devredilmeli ve yeni güneş enerjisi tarlaları kurulmalıdır.
Bir yandan da Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankası aracılığı ile “teknoloji yenileme destek ve kredileriyle” çiftçilerin mevcut traktör parkının kısa sürede “’elektrikli traktörlere dönüşmesi” sağlanmalıdır. Her çiftçi arazisi ölçeğinde güneş enerjisi panellerinden üretilen elektrik enerjisini traktörü için ücretsiz kullanacaktır. Türk milliyetçisi iktidar sadece diğer partilerden farklı olarak tercihini “imtiyazlı beşli çetelerden ve yandaşlardan” değil Türk çiftçisinden yana kullanacaktır.
Yukarıdaki örnekte olduğu gibi tohumdan, gübreye kadar her girdinin maliyetlerini ucuzlatmak mümkündür.
Yine Türk milliyetçisi bir iktidar her yapacağı işte olduğu gibi tarım alanında da her zaman bilime ve akla uygun hareket edecektir. AKP iktidarı gibi lafta iklim değişikliği derken pratikte “ne yapalım, bu afet Allah’ın takdiri” diyerek çiftçimizi kaderi ile baş başa bırakmayacaktır. Dünya da yayınlanan tüm iklim değişikliği raporlarında küresel ısınmadan en çok etkilenecek bölge olan Akdeniz bölgesinde seracılarımızın karşılaşacağı muhtemel tehlikeleri asgariye indirecek tedbirleri MPT eli ile alacaktır.
Diğer bir konu tarımsal ürünlerimizin ihracatında öncelikle fındık, kayısı ve incir gibi stratejik ürünlerimiz olmak üzere, her üründe katma değer yaratmak için destekleyici politikalar hazırlanacaktır. İhracatımızı artırmak için yurtdışında “stratejik şirket satın almaları” yapılacaktır.
Aslında daha somut o kadar yapılacak şey var ama yazıyı uzatmamak için burada kesiyorum. Son söz olarak Türk milliyetçisi bir iktidar zamanında toplumun altı sosyal dilimi de refaha kavuşacak ama önce köylüden başlayacağız. En son okuduğum “Asya nasıl başardı” isimli kitapta yazar şöyle diyor “’Tarımsal kalkınmasını (kendine yetememiş ) sağlamamış hiçbir ülke büyük bir sanayileşme hamlesi de yapamaz.” Özcümle Türk milliyetçisi bir iktidar “paylaşarak”, “dayanışarak” ve israf etmeyerek yepyeni bir başarı hikâyesi yazacaktır.