Mütareke İstanbul’unun Paralel Yargısı, Hüseyin Özbek yazdı…

Mütareke İstanbul’unun Paralel Yargısı DİVAN-I HARBİ ÖRFİ BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI KEMAL BEY’İN İDAMI 10 Nisan 2018 Bir Mütareke Yargıcı Portresi: Nemrut Mustafa Paşa Mütareke döneminde birden fazla sıkıyönetim mahkemesi faaliyet göstermiştir. Dersaadet Divan-ı Harbi Örfisi veya 1.Nolu Mahkeme diye anılan, İttihat ve Terakki mensuplarını yargılayan mahkeme reisliğine Mahmut Hayret Paşa’nın istifası üzerine Mustafa Nazım Paşa atanır. […]


Paylaşın:

Mütareke İstanbul’unun Paralel Yargısı

DİVAN-I HARBİ ÖRFİ

BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI KEMAL BEY’İN İDAMI

10 Nisan 2018

Bir Mütareke Yargıcı Portresi: Nemrut Mustafa Paşa

Mütareke döneminde birden fazla sıkıyönetim mahkemesi faaliyet göstermiştir. Dersaadet Divan-ı Harbi Örfisi veya 1.Nolu Mahkeme diye anılan, İttihat ve Terakki mensuplarını yargılayan mahkeme reisliğine Mahmut Hayret Paşa’nın istifası üzerine Mustafa Nazım Paşa atanır. Üyeler, Mirliva Zeki Paşa, Mirliva Mustafa Paşa, Mirliva Ali Nazım Paşa, Mirliva Recep Ferdi Bey’den oluşmaktadır. İngilizleri memnun etme ve bütün taleplerini, ülkesine ihanet pahasına ziyadesiyle karşılamayı siyasetinin temeli yapan Damat Ferit Hükümetinin teşkil ettiği mahkemenin adil bir yargılama yapması mümkün değildi. Mahkeme Başkanı Mustafa Nazım Paşa’nın 4 ay reislik yaptıktan sonra üçüncü Damat Ferit Paşa hükümetinde Harbiye Nazırlığına atanması mahkeme ile siyasi iktidar arasındaki ilişkinin derecesini gösterir çarpıcı bir örnektir. Erzurum Kongresi esnasında 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir’ den Mustafa Kemal’in tutuklanmasını isteyen bu Nazım Paşa’dır. Bu mahkemenin üyelerinden halkın Nemrut adını taktığı Mirliva Mustafa Paşa (Kürt Mustafa Paşa) sanıklara karşı ön yargılı davranıp savunma haklarını kısıtlamasıyla, düzmece belgeler üretmesiyle, yalancı tanıkları yönlendirmesiyle ibretlik bir örnektir. Üyesi olduğu mahkeme, yargılananlardan sabık İttihatçı iktidarın şeyhülislamı, Musa Kazım Efendi’ye idam yerine 15 yıl kürek cezası verince, böyle bir şahıs için ne yargılama yapmaya, ne de Kanun-u Esasi’ye uymaya gerek olmadığı, sorgusuz sualsiz idamı gerektiğine ilişkin beyanıyla, kürek cezasına ilişkin kararı idam şerhiyle imzalaması okurlarımıza yeterli fikir verecektir.

İngiliz güdümlü Yargının Masum Kurbanı: Kemal Bey

Divan-ı Harbi Örfi’nin ilk yargılaması Yozgat davasıdır. 1915 Ermeni Tehciri uygulamasından sorumlu tutulan Boğazlıyan Kaymakamı ve Yozgat Mutasarrıf Vekili Kemal Bey’in 2 Şubat 1919’da başlayan yargılaması 8 Nisan 1919’da idam hükmüyle sonuçlanır. Düzmece tanıkların yönlendirilmesinde, sanığa savunma olanağı tanınmamasında üye Nemrut Mustafa Paşa’nın çabaları dikkat çekicidir. 10 Nisan 1919’da Beyazıt meydanında cezanın infazından önce Kemal Bey halka seslenir: “Sevgili vatandaşlarım; ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim, vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki ben masumum. Son sözüm bu gün de bu olacaktır, yarın da bu olacaktır. Yabancı devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet!” Kemal Beyin cansız cesedi darağacında sallanırken Taşnakçı Ermeniler sehpa önünde sevinç gösterilerinde bulunmaktadırlar.

Şehitlere “Köpek Ölüsü” diyen alçak

Mustafa Paşa’nın 26 Ağustos 1919’da ilk dönem mahkeme üyeliğinin sona ermesiyle Damat Ferit tarafından ödüllendirilerek 25 Eylül 1919’da tayin edildiği Bursa Valiliğinden onuncu gününde kovulma nedeni hayli ilginçtir! Valilik makamında yaptığı konuşmada; “1. Dünya savaşında şehit düşen Türk askerlerinin meşru olmayan bir savaşta hayatlarını kaybetmeleri nedeniyle bırakın şehit olmayı, köpek ölüsünden farkları bulunmadığını” söylediğini duyan halk,  Vilayet konağına dayanınca Bursa’yı apar topar terk ederek soluğu İstanbul’da alır!  Ermeni Tehciri sorumlularının bir an önce cezalandırılması için sürekli hükümeti sıkıştıran İngiliz Yüksek Komiser Vekili Amiral Webb’e, Damat Ferit’in; ” Şimdi güvendiğim yeni bir mahkeme kurdurdum” sözünü boşuna söylemediği kısa zamanda ortaya çıkar: 16 Nisan 1920’de Damat Ferit mahkeme başkanlığına gerçekten de güvendiği birini, Nemrut Mustafa Paşayı tayin etmiştir. Damat Ferit hükümetlerinin özelliği medrese Kürt ittifakını iktidara getirmesidir. Ayan Meclisi ve bürokrasiye Kürt Teali -yükselme- Cemiyeti ve Teal-i İslam Cemiyeti mensuplarını doldurmuştur. Medreseyi Şeyhülislam Mustafa Sabri, Kürtçü kümelenmeyi Ayan üyesi Seyit Abdülkadir temsil etmektedir. II. Abdülhamit döneminde Hariciye Nazırlığı ve Şura-yı Devlet Reisliği görevlerinde bulunan Kürt Sait Paşa’ nın ve 15 Mayıs 1919’da İzmir valisi olarak, halka Yunan işgaline direnmemeyi telkin eden Kambur İzzet’in kardeşiyle evli olan Nemrut Mustafa Paşa, mütareke döneminde olsun, Yüz ellilik olarak yurt dışındaki sürgün döneminde olsun, üyesi olduğu Kürdistan Teali Cemiyeti ile aynı doğrultuda davranmıştır. İngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold’un; “Bu Kürt önderi iyi yönetilirse, Irak’ taki İngiliz yetkililerine yararlı olabilir” dediği Nemrut Mustafa’nın, Emin Ali Bedirhan ve İngiliz Muhibleri Cemiyeti Başkanı Sait Molla ile birlikte, İngiliz Yüksek Komiserliği görevlilerinden Andrew Ryan’ı ziyaret edip, İngiliz Mandaterliği altında Kürtlere özerklik isteminde bulunduğunu okurlarımıza hatırlatmakla yetinelim. (S.R.Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı)

Milli Mücadeleye Karşı Damat Ferit’in Hukuk Silahı

23 Nisan 1920’de kabul edilen bir kararname ile Divan-ı Harbi Örfilerin görev alanı genişletilir. Tehcir davalarına ek olarak memleketin iç ve dış güvenliğini bozanların da Divan-ı Harbi Örfi mahkemelerinin yargı yetkisinde olduğu belirtilir. Kararname doğrultusundaki çalışmalar asıl amacın ne olduğunu kısa sürede göstermeye başlar: 14 Mayıs 1920’de Mustafa Kemal Paşa, Kara Vasıf Bey, Ali Fuad Bey, Alfred Rüstem Bey, Dr. Adnan Bey ve Halide Edip Hanım, Nemrut Mustafa Paşa başkanlığındaki mahkeme tarafından; “Kuva-yı Milliye adı altında fitne ve fesat tertip ettikleri, halktan zorla para aldıkları, asker topladıkları için” gıyaben idama mahkum edilirler. Karar padişah tarafından onaylanır, 24 Mayıs 1920 tarihli Takvim-i Vekayi’de (Resmi Gazete) yayınlanır. Mahkeme 19 Haziran 1921 tarihine kadar Kuva-yı Milliye nedeniyle 823 kişiye çeşitli cezalar verir.

Paralel Yargının bir başka cinayeti: Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey

Sadrazamın güvenli mahkemenin reisliğine atadığı Nemrut Mustafa, Damat Ferit’in güvenini boşa çıkarmaz: Ermeni Tehciri nedeniyle yargılanan Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey’i idam etmeyi kafasına koymuş olan Nemrut Mustafa, ortada delil, tanık olmayınca yaratmaya girişir. 29-30 Nisan 1920 tarihlerinde Serbesti ve Peyam-ı Sabah gibi mütareke matbuatına verdiği ilanlarla tanık arama çabaları, tanık temini ve mahkemeye celbinde Patrikhane ile giriştiği yakın işbirliği sonuçta meyvelerini verir. Nusret Bey’ in savunmaları ve ileri sürdüğü deliller dikkate alınmaz. Aslında delil sunma ve savunma yapmasına olanak ta tanınmaz. 24 Haziran 1920’de yargılama sona erer. Başkan ve üyelerden Kaymakam Fettah Bey idam kararında ısrar ederler. Diğer üyeler Recep Paşa, Recep Bey ve Ferhat Bey ise 15 yıl kürek cezası isteminde bulunurlar. Üçte iki çoğunluk kararına göre 4 Temmuz 1920 tarihli kararla sanık 15 yıl kürek cezasına mahkum edilmiş ve ilam imzalanmıştır. Nusret Bey, Mustafa Paşa’nın kendisine olan düşmanlığının Ergani’de görev yaparken zararlı çalışmalarını gördüğü Kürt Muhadenat Cemiyeti’ni kapatmış olmasından kaynaklandığını yakınlarına söylemiştir. Nusret Bey’i idam etme ısrarından vazgeçmeyen Nemrut Mustafa mahkeme üyelerinden Ferhat Bey’i; “Sen bizim işimize engel oluyorsun, seninle teşrik-i mesai edemeyiz” diyerek üyelikten çıkarıp yerine Miralay Niyazi Bey’i tayin ettirir. Patrikhane aracılığıyla yeni yalancı tanıklar bulur. Daha önce kürek cezası için imza koyan Recep Paşa ile Recep Bey’e de etki ederek kararını idamdan yana değiştirir. Sonuçta bir suç nedeniyle ortaya iki karar çıkar! O günlerde aralarında Nusret Bey’in de bulunduğu Tehcir sanıklarını Malta Adasına götürmek için Bekirağa Bölüğüne gelen İngiliz subayına; “Hepsini götürünüz, Divan-ı Harb adına rica ediyorum. Nusret’i bırakınız. Çünkü onun idamı tasdike gitti. Yarın ya da öbür gün idam edeceğiz” diyerek engeller. Bu hukuk faciası sonucu Nusret Bey 5 Ağustos 1920’ de Sevr Antlaşması’ndan 5 gün önce idam edilir!

Bağımsız Yargının Kaynağı Bağımsızlıktır

Mütareke İstanbul’undaki Tehcir Yargılamaları kuşkusuz daha uzun incelemelerin konusudur. İşgal altındaki bir ülkenin işgalci işbirlikçisi yönetimince oluşturulan mahkemelerindeki adil olmayan yargılamalar, yargı tarihimizin utanç sayfaları olarak yerini almıştır. Ankara’nın yürüttüğü bağımsızlık savaşı Mütareke tutsaklarının da, Malta tutsaklarının da özgürlüğünün yolunu açmıştır. Divan-ı Harbi Örfiler, bağımsız yargı için önce bağımsız bir ülke, bağımsız bir ulus olmak gerektiğinin, bunun dışındakilerin sömürge yargısı olacağının acı örnekleri olarak bu gün için de isteyenler için gerekli derslerle doludur.

Kaynakça

1) Tehcir Yargılamaları: Osman Selim Kocahanoğlu – Temel Yayınları

2) Bilal Şimşir: Malta Sürgünleri – Bilgi Yayınevi

3) Dr. Feridun Ata: Süleymaniyeli Nemrut Mustafa

Yazar

Hüseyin Özbek

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar