Yükleniyor...
Rekorların adamıydı. 46 dünya rekoru kırdı. 1984, 1985 ve 1986 yıllarında dünyada ‘yılın haltercisi’ seçildi.
Koca Yusuf gibi, Kurtdereli gibi, Yaşar Doğu gibi “Türk gibi kuvvetli” sözünü zihinlere kazıdı.
1988 Seul, 1992 Barselona ve 1996 Atlanta Olimpiyatları olmak üzere, üç kez olimpiyat şampiyonu 8 kez dünya şampiyonu oldu,
Kendi kilosunun üç katından fazla kaldırarak, tüm zamanların en iyisi seçildi. Time Dergisine kapak oldu.
***
Seul Olimpiyatları sonrası yurda dönüşünde onun için bir karşılama yapılacaktı. O sıra Başkentin “protokol yolu” olarak bilinen havaalanı yolu üzerindeki bir lisemizde öğretmendim. Ankara Valiliğinin emriydi. İki otobüs dolusu öğrenciyle Esenboğa Havaalanına gitmiştik. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL ile birlikte onları taşıyan uçaktan inmişler, otobüs üstünde halkın sevgi seli arasında saatler süren yolculuk sonrasında Kızılay’a varabilmişlerdi.
O bir simgeydi artık. Bir ekol, bir okuldu. Halter sporu onunla birlikte ilgi gördü. Güreşten sonra en çok madalya topladığımız spor dalı haline geldi.
Milli sporculara beden eğitimi öğretmeni olma hakkı tanındığı sıra Etlik semtindeki bir okulumuzda onlardan biriyle, Naim’i yakından tanıyan Bünyamin SUDAŞ’la karşılaşmış, bu efsane sporcuyu konuşmuştuk. Tanıştıracağını söylemişti ancak kısmet olamadı. Sağlık sorunlarını, maddi sıkıntılarını duymak beni rahatsız etmiş, üzmüştü. Bunda kendisinin özel hayatının payı neydi, onu bilemiyorum. Halter Federasyonu onu ne kadar sahiplendi? Ne kadar değerlendirdi? Ona da bakmak lazım. Bu konuda vebal altında olduklarını düşünüyorum. Böylesi değerler yüzyılda bir ancak geliyorlar. Onları heba etmeye hakkımız yok.
“Ölüm gerçek, dünya fani”
Ata sporumuz Kırkpınar yağlı güreş cazgırları, pehlivanları meydana çağırırken bir şeyi hatırlatıyorlar bizlere;
“Hani Ali, hani Veli, hani Kurtdereli?” Ders çıkartmak gerekiyor…
“Okumasını bilene her insan bir kitap”. Dün dünyanın konuştuğu adam, bakıyorsun bugün karaciğer nakli bekliyor. İşte dünyanın hali…
Naim bir başka açıdan da değer taşıyordu bizim için. Avustralya’nın Melbourne şehrinde, Olimpiyatlar sırasında Bulgaristan adına yarışırken Türk Büyükelçiliğine sığınmıştı. Bir dönem “Türkiye dışında Türk yoktur” deniyordu. ”Vardır” diyenlere “ırkçı” “Turancı” nazarıyla bakılıyordu. O yüzden de doğup büyüdüğü Bulgaristan’da, Balkanlarda, Kafkaslarda, anavatan dışında, nerede Türk varsa, onların da oralardaki varlığının tescilli, Olimpiyat madalyalı ispatı sayılıyordu. O bakımdan da önemliydi.
Son olarak şunu demek isteriz;
Bize tarifsiz gurur, sevinç yaşatan küçük dev adam…
Yaşayan efsane…
İyi haberler bekliyoruz senden.
Yine sevindir bizi.
Sen ne ağırlıkların altından kalktın.
Bunun da altından kalkarsın.
Kalkacaksın inşallah.
Dualarımız seninle…
Osman ERENALP
Ankara Eylül 2017