Ne çektin be dünya!

O dönemlerde insanların birbirinin canına kıyması büyük olay olurdu. Tavuk keser gibi sokaklarda insanlar birbirini doğramıyordu, böyle haberleri pek duymaz, duyduğumuzda da âdeta şok yaşardık. Şimdilerde böyle haber duymadığımız, görmediğimiz günlerde şaşırıyoruz.


Paylaşın:

Bazılarının sihirli kutu bazılarının da aptal kutusu dediği televizyon, bizim eve ben henüz ilkokul 1 ya da 2. sınıftayken girdi. Gerçekten o zamanların sihirli kutusuydu. Çocuk aklımızla daha radyo denen kutunun içinde, insanların nasıl konuştuğunu anlayamadan bir de bu kutu çıkmıştı. Radyodan daha eğlenceli olduğu da kesindi. Saatle açılıp kapandığı için başında oturup yayının başlamasını beklerdik. Her şey siyah beyaz görünüyordu ama olsun…

Televizyondan önceki hayatımızda radyomuz vardı. Arada tokatlayarak kendine getirdiğimiz radyomuz genelde açık olurdu. Gündüz babam evde yokken ablam idaresinde olan radyo, akşamları ve evde olduğu bazı gündüzlerde babamızın yönetimindeydi.  Akşamları babam radyo kanallarını karıştırıp haber programı ararken araya karışan bazı kanallardan Arap müzikleri duyulur, ben hemen atlardım burası kalsın diye. Arabesklik ruhumuzda varmış demek ki sonra da arabeskçi olduk. Haberleri dinlemeden müziğe geçilmezdi tabii. Haber veren kanal bulunur, haberler dinlenir daha sonra müziğe geçilebilirdi. O haberlerden aklıma kazınan, bende âdeta travma yaratan kelimeler ve isimler var. Onları bu yaşımda bile duyduğumda içim ürperir: Ortadoğu, Lübnan, Yaser Arafat, gerilla, terör, patlama, İsrail, Filistin, Ürdün, Kıbrıs, Yunanistan, Makaryos, piskopos…

Henüz okul çağına gelmediğim için Ortadoğu neresi, adı geçen bu kişiler kim bilmiyordum ama bunları duyduğumda beni bir korku sarıyordu. Duyduklarımdan korktuğumu anlayan yaşça benden büyük kardeşlerim de şakalarıyla beni korkutmaktan zevk alırdı. Özellikle geceleri uçak sesi duyulduğunda “Yunan uçakları geçiyor, şimdi bomba atacaklar.” gibi sözlerle mızırdayıp bir köşeye sinmemi gülüşerek seyrederlerdi.

Televizyon sayesinde duyduklarımızı görebiliyorduk artık

Daha sonraki yıllarda tanıştığımız televizyon sayesinde artık haberleri sadece dinlemiyor, ilgili görüntüleri de görüyorduk ama kısıtlı tabii ki. O zaman gördüm Makaryos’u, Arafat’ı. Gördüğüm günden beri de o tiplerdeki adamlar korkunç ve itici gelir bana, hoşlanmam.

O günlerin üzerinden yıllar geçti. Televizyon kanalları çoğaldı hem de renkli; saatle açılmıyor çünkü hiç kapanmıyor kanallar. İstediğin zaman aç seyret ne istiyorsan, pek çok seçeneğin var.  Televizyondan başka internet var; sosyal medya var daha etkili. Her şeyi anında görüp tepki verebiliyor insanlar.

O dönemlerde insanların birbirinin canına kıyması büyük olay olurdu. Tavuk keser gibi sokaklarda insanlar birbirini doğramıyordu, böyle haberleri pek duymaz, duyduğumuzda da âdeta şok yaşardık. Şimdilerde böyle haber duymadığımız, görmediğimiz günlerde şaşırıyoruz.  Kazara birisine yanlış bir laf etsen çekip vurulman işten bile değil. İnsanların elinde satır-bıçak, belinde silah sanırsın avcılık-toplayıcılık dönemindeyiz… Kendi katilimiz, kendi sapığımızla yetinemedik anlaşılan, bir de komşu ülkelerden gelenlere kucak açtık. Şimdi sokaklarımız, çocukken bana korkunç gelen o tiplerle doldu, taşıyor artık.

Yıllar geçti çok değişti ama

Evet, yıllar geçti ve hayatımızda çok şey değişti. Terör ve saldırı haberlerine ülkemiz de eklendi. Terör olaylarımız kâh artıp kâh çoğalarak, dağlardan şehirlere inip sonra tekrar dağlara çekilerek devam ediyor. Asker şehitlerimize sivillerimiz de eklendi, ekleniyor…

Çocukken duyduğum o korkutucu haberlerin şekli değişse de olayların yeri hiç değişmeden devam ediyor. Ortadoğu’nun kaynaması hiç bitmedi. Fokurtusu hep kulağımızda. Birileri ateşe sürekli odun atıyor. Kaynayan kazan taşmaz mı? Taşıyor artık. Siviller katlediliyor, savaşlarda bile dokunulmayan hastanelere, saldırılıyor. Yapılan katliamları sadece duymakla kalmıyor, en korkunç şekliyle görebiliyoruz. İçimiz kaldırırsa da oturup seyrediyoruz.

Dünyada bu kadar değişme ve gelişme yaşanırken o bölgenin derdi neden hiç bitmiyor ve artarak devam ediyor? Çoluk çocuk demeden katliam yapan İsrail’e neden resmî olarak ses çıkarmıyor medeni dünya ülkeleri? Bize asılsız bir Ermeni soykırımı yaftası yapıştıran, parlamentolarında soykırım tanıma kararları alıp uğruna anıt diken ülkeler neden Ortadoğu’daki soykırım gibi katliama sağır ve dilsiz kalıyor? Hadi diğer ülkeleri geçelim Müslüman olduğunu iddia eden ülkeler bile umursamaz bir vaziyette.

Ah bu memurlar

İşkence, katliam sadece Ortadoğu’da değil başka yerlerde de var. Mesela Uzakdoğu’da katliam ve işkence yıllardır devam ediyor. Ortadoğu’daki katliamı dünyaya duyurmaya çalışan medya (her türlüsünden) buraya neden duyarsız? Uzak olduğu için mi, o uzaktakiler Türk olduğu için mi acaba? İsrail’i protesto etmek için market reyonlarındaki yerleri tepkilere göre boşalıp dolan ürünleri almayan vatandaşlarımız, neden Çin mallarına aynı tepkiyi koyamıyor? Ucuz oldukları için olabilir mi? Tepkilerimiz, protestolarımız ekonomik durumumuza göre değişiyor mu?

Yazıyı yazdığım sıralarda tasarruf tedbirleri açıklandı. Ben biliyordum zaten hep o memur ve emekliler yüzünden bozuluyor ekonomimiz. Onlar olmasa güllük gülistanlık ülkemiz…

Eskilerden başlamıştım yine öyle bitireyim. O zamanlarda memurlara gıpta ile bakılırdı. Şimdilerde? Bilemiyorum kimi acıyor sanırım kimi de ekonominin bozulmasının müsebbibi gördüğünden biraz kinli gibi.

Sadece bozulan ekonominin değil, Ortadoğu’daki kaynamanın, Uzakdoğu’daki işkencelerin de müsebbibi bizim memurlar olmasın! Unuttum sanmayın bir de bunların emeklileri var…

Not: Görselde Arafat’ın çılgınca öptüğü (videosunu gördüm gerçekten çılgınca) kişinin o dönem gazetelerinde Makarios olduğu iddia edilmiş. Günahlarını almayalım, Kudüs Katolik Kilisesi Başpiskoposu Capucci imiş.

 

Yazar

Fatma Zehra Okur Cerit

3 Yorum

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar