Obama-Ben-i Yisrael-Apo-Bin Barzani ve Türkiye’ye Meydan Okuyan Gafiller

 10.05.2011   Paris… İsrail Büyükelçiliği askeri ateşe yardımcısı Albay Bin David hızlı adımlarla verilen adrese doğru gidiyordu. Yanında bir arkadaşı daha vardı. Ara sokaklardan birinde eski bir evi görünce hayal kırıklığına uğradı Bin David.  Polonya’lı asil bir Yahudi hanımla evli olan Kamuran Ali Bedirhan, Suriye- Türkiye sınırında bulunan bir aşiretin lideri idi ve böyle eski bir […]


Paylaşın:

 
10.05.2011 
 
Paris…

İsrail Büyükelçiliği askeri ateşe yardımcısı Albay Bin David hızlı adımlarla verilen adrese doğru gidiyordu. Yanında bir arkadaşı daha vardı.

Ara sokaklardan birinde eski bir evi görünce hayal kırıklığına uğradı Bin David.  Polonya’lı asil bir Yahudi hanımla evli olan Kamuran Ali Bedirhan, Suriye- Türkiye sınırında bulunan bir aşiretin lideri idi ve böyle eski bir evde nasıl oturuyordu diye sordu kendi kendine.

Eve girince elli yaşlarında, ancak yaşlı görünen Kamuran Ali Bedirhan” Bin David ile tokalaştıktan  ve bir bardak meyve suyu içtikten sonra şöyle dedi:

“-Sizi aramamızın sebebini bilmenizi istiyorum. Siz İsrailliler ve biz Kürtler birbirimize çok benziyoruz. (1)

İlerleyen sohbette Bedirhan Ortadoğu’da konfederal bir yapıyı istediğini, her federe devletin diğerine saygı duyması gerektiğini, İsrail’i de bu konfederal birliğin üyesi olarak gördüğünü anlatıyordu.

Ona göre “İsrail bir Arap ülkesi değil, küçük bir ülkeydi, ancakIrak ve Suriye’yi korkutacak ve Kürtlerin gücünü artıracak askeri bir güce sahipti.”(2)

Evet… Yer Paris’ti ve dedeleri Osmanlı olan bir entelektüel Müslüman, yani Kamuran Ali Bedirhan  Müslümanlarla savaşmak  için Ortadoğu’yu kana boyayan ve İslam düşmanı olan Siyonist İsrail devletinin askeri ataşesinden yardım dileniyordu!

O gün uzun uzun konuştular Albay Bin David, arkadaşı ve Kamuran Ali Bedirhan.  Mösyö le Prensin, yani Bedirhan’ın çok ilgi çekici bir hayatı vardı: Hem kendisi, hem de yakın akrabaları Osmanlı’nın her  türlü imkânını kullanıp yine Osmanlı’nın çok üst düzey bürokratları olmuşlardı.  Buna rağmen İstanbul’un göbeğinde “Kürtçülüğe” devam etmişlerdi.

O günkü görüşme orada kalmamış, Yahudi görevlilerle pek çok defa görüşmüştü Kamuran Ali Bedirhan.

Araştırmacı yazar Salim Meriç’e  göre Bedirhan’ın Sabetaist pek çok akrabası vardı. Kendisi İsrail lehine kripto casustu. Bu hizmetin karşılığında Kamuran Ali Bedirhan’a her ay 50 bin Filistin Lirası veriyorlardı. Paris’teki “Kürt Enstitüsü” de İsrail’in maddi yardımıyla kurulmuştu.(3)

Aslında Kürtçülük Kamuran Ali’nin dedesinden başlamaktadır: Dede” Bedirhan Bağımsız Kürt Devleti planları yapmaya başlamıştır. 1898’de ilk Kürtçe gazeteyi çıkarmıştır. Kürt devletinin kurulması için İngilizlerle bütün diplomatik ilişkileri kurarak adamlarıyla Kürdistan Teâli Cemiyeti’ni kurmuşlardır.

II. Meşrutiyet’ten önce ilk Kürt gazetesi 1898 yılında Kürdistan adıyla Kahire’de Mithat Bedirhan tarafından yayınlanmıştır. (4)

Şimdi….Sorularımızı soralım mı:

Acaba İsrail neden Ali Kamuran Bedirhan’ı ve  akrabalarını niye tercih etmişti?

Bu soruya ikinci bir soruyu ekleyelim: Acaba İsrail neden Barzani’leri tercih etmiştir ve etmektedir?Acaba Barzanilerin  ne özelliği var da İsrail olanca gücüyle Barzani’yi ve elbette  PKK’yı desteklemektedir?

Bu soruya iki düşündürücü misalle cevap verelim: İbranice okunuşu ile Moşe Barazani, bilinen adıyla Musa Barzani İsrail’de çok önemli bir milli kahraman olduğu için adına pullar bastırılan bir Yahudi kürt. Ne Yapmış diye sorarsanız hemen söyleyelim: İsrail’in kuruluşu için çalışan Siyonist Yahudi terör örgütlerinden “ Stern”nin elebaşlarından. “Özgürlük savaşçıları” adı ile Abraham Stern tarafından kurulan bu kanlı çete Barzani ile  çok kan dökmüştür. Musa Barzani’nin Geliş yerine ve Atalarına bakıyoruz: Kuzey Irak’ın Barzan bölgesinden, yani Barzani aşiretinin bulunduğu yer!

İkinci misalimiz  Asenath Barzani Yahudilerin kutsal kabul ettikleri Haham Rabbi İsmail (Samuel)’in kızı, Kuzey Irak’taki şehirlerde Yahudi misyonerliği yapan  Kabala üstadı (5)azize kabul edilen bir kadın.

Bu ve buna benzer pek çok bilgi ve kaynak var, piyasada  gerek Türkçe gerekse yabancı dilde kitaplar var. Bu kitaplarda Barzanilerin Yahudi olduklarını anlatan pek çok bilgi var.

Yine pek çok kaynak İsrail terörle kurulduktan sonra Barzan bölgesinden olmak üzere Irak’tan İsrail’e Kürt Yahudi göçlerinin olduğunu söylüyor.

Gelelim birinci soruya: İsrail’in Bedirhan sülalesine aşırı ilgisinin sebebi ne? Bu destek neden? Siyonist lobi ve İsrail Bedirhan ve Barzani’lerin kara kaşına ve karagözüne meftun da onun için mi bütün gücüyle destekliyor?

Devam edelim ve hep yazdığımızı bir daha yazalım: Tahrif edilmiş Tevrat şöyle diyor:

“O gün RAB Avram’la antlaşma yaparak ona şöyle dedi: “Mısır Irmağı’ndan(Nil) büyük Fırat Irmağı’na kadar uzanan bu toprakları, Kenliler’in, Kenizliler’in, Kadmonlular’ın Hititlerin, Perizlilerin, Refalıların, Amorluların, Kenanlıların, Girgaşlıların, Yevusluların topraklarını senin soyuna vereceğim.” [Tevrat; Tekvin,15/18-21]

Bu ifade değişik  şekillerde yorumlanıp farklı sınırlarla arz-ı mev’ud’un haritaları çiziliyor. Kimi haritalarda İstanbul Yuşa Tepesi de haritanın içinde, Ege de, Kıbrıs da!

Ama işin en tuhaf tarafı bir başka vaat. Güya  Allah tahrif edilmiş Tevrat’a göre şu vaatte de bulunuyor:

“Ayak basacağınız her yer sizin olacak. Sınırlarınız çölden Lübnan’a, Fırat Irmağı’ndan Akdeniz’e kadar uzanacak.” Ayak basacağınız her yer sizin olacak. Sınırlarınız çölden Lübnan’a, Fırat Irmağı’ndan Akdeniz’e kadar uzanacak. Hiç kimse size karşı koyamayacak. Tanrınız RAB, size verdiği söz uyarınca, ayak basacağınız her yere dehşetinizi, korkunuzu saçacaktır. (Tesniye 11/22)

İş bu kadarla da kalmıyor. Üstün ırk iddialarında bulunan Siyonizm’in  bu ırkçılığına da bir misal verelim: muharref Talmud’u yazanlar arasında en tanınmış olanlardan Yahudi Maimonides  şunları yazmaktadır:

“Türklerin bir kısmı ve kuzeydeki göçebeler ve bizim coğrafyamızda yaşayıp da onlara benzeyenler; bunların tabiatı daha çok düşük sesli bazı hayvanların tabiatına benzer. Benim düşünceme göre bunlar insan seviyesinde değiller. Seviyeleri  bir insanla bir maymunun saviyeleri arasında bir yerdedir. Çünkü görünüşleri maymundan daha çok insana benzemektedir.”(6)

Devam edelim yine:

Siyonist hareket kendi çılgın kehanetleri doğrultusunda hareket etti hep ve yaşadığı ülkeyi, tebaası bulunduğu devleti gerektiğinde içten vurmaktan hiç çekinmedi.Argun, Haganah ve Stern çete örgütleri  katliamlarda bulunurken hep bu fanatik iman, muharref Tevrat ve ırkçı Yahudi kehanetlerine bağlı olarak hareket etti.

Siyonist Yahudi lobileri bulundukları ülkelerin siyasetine de sızdılar.  Birkaç misal:

Siyonist lobi tarafından kancalanan“Temsilciler Meclisi çoğunluk lideri Tom Delay, bölgeyi ziyareti esnasında “işgal edilmiş topraklar görmüyorum; İsrail’i görüyorum” (7) diyordu.

Ve…

Başta ABD’ndeki lobi dahil olmak üzere dünyada yahudilerin bulunduğu ülkelerdeki Siyonist Yahudi lobileri yaşadıkları ülkeyi bir konak kabul edilen parazitler gibidirler. İşte misal:Greg Felton’un yeni kitabı : “The Host and the Parasite – How Israel’s Fifth Column Consumed America” (8)

Bu kitabın tanıtımında şu sözler çok çarpıcı: The book that panicked Canada’s Israel Lobby.

Kitabı sayfa sayfa incelediğinizde Siyonist Yahudi lobisinin Amerika’yı nasıl soğurup nasıl boşalttığını ve boşalan kadro ve alanlara ekip olarak nasıl yerleştiklerini görüyoruz. Wiet-Nam savaşından bu güne kadar bütün önemli hadiselerde bu lobinin ve ekibinin -11 Eylul de dahil- nasıl planlama yaptıklarını görüyoruz…Siyonist lobinin ABD hükümetlerini nasıl “goyimleştirdiğini“ okuyoruz.

Sadece bu kadar mı?  Dünyanın dört tarafına dağılan Yahudiler arzı mevud kehaneti için neler neler yapmamışlar ki! İşte bir misal daha! İnsanın sinirlerini bozup tüylerini diken diken eden misal:

Biraz eskiye gidelim. Zion Mule Corps (ZMC)…Türkçesi ile Siyon Katır Birliği! Diyeceksiniz ki  böyle şey olabilir mi?

Evet olmuş! Daha neler neler olmuş, birlikte okuyalım mı:

“Zion Mule Corps (ZMC) Yarbay Patterson komutasında Mart 1915 sonunda Gelibolu Cephesi’ne gitmek üzere ayrılmadan önce, İskenderiye’de   büyük bir tören yapılmış, duygu yüklü konuşmalar ve dualar birbirini izlemişti. Hatta Başhaham La Pergola, Yarbay Patterson’u Yahudilerin ünlü çıkış efsanesini yeniden yaşatacak, İsrailoğulları’nı Mısır’dan Filistin’e ulaştıracak II. Musa ilan etmiştir. Birlik Nisan ortalarında Limni Adası’na varacak, tarihin en büyük çıkarmalarından birinin arefesinde ünlü İngiliz 29. Tümen emrine verilecektir.”(9)

İrlanda’lı Siyonist Patterson İngilizlere yapılan bu desteğin karşılığında ne elde ettiklerini şöyle açıklamaktadır: “2 Kasım 1917 de Balfour Bildirisi ilw Filistin’de yurt edinme sözü aldıksa, buna ulaşan yol Gelibolu’dan geçmiştir.”(10)

Yani…

Emperyalistler Osmanlı’ya akbabalar gibi saldırıp parçalamak için bütün güçleriyle uğraşırken Siyonistler de bu hain saldırıyı her yönden destekleyip böylece Filistin’i kapmak için ellerinden geleni ardına koymadılar.

İsrail’de kurulan neredeyse bütün hükümetler siyon ideal ve  kehanetlere sonuna kadar sadık kaldılar. İşte ilgi çekici bir misal: İsrail’in pek övündüğü Moşe Dayan 10 Ağustos 1976 tarihli Jarusalem Post Gazetesine yaptığı açıklamada  şöyle diyordu:

“Bizler Tevrat’a sahipsek, kendimizi Tevrat’ın halkı olarak görüyorsak, Tevrat’ta vaat edilen bütün topraklara sahip olmak zorundayız.”

Şimdi Tevrat’ta vaat edilen topraklara bir daha bakalım: Kimi kaynaklara göre Türkiye’nin tamamını, kimi kaynaklara göre Orta Anadolu’dan başlayarak Doğu ve Güneydoğu’nun tamamı başta olmak üzere İran’ın bir kısmını kapsayarak Irak, Suriye, Sina Yarımadasını,güneyde  Basra körfezini de içine almaktadır.

Bir noktaya dikkat: Bu çekirdek bir kutsal vatandır, zamana göre güncelleşmektedir!

Gelelim esas soruya: Bu topraklardaki insanlar, kahir çoğunluğu Müslüman olan insanlar ve elbette devletler ne olacak?

Hemen Tevrat’la cevap verelim. Ne diyordu tahrif edilmiş Tevrat Yahudilere:

“Ayak basacağınız her yer sizin olacak. Sınırlarınız çölden Lübnan’a, Fırat Irmağı’ndan Akdeniz’e kadar uzanacak. Hiç kimse size karşı koyamayacak. Tanrınız RAB, size verdiği söz uyarınca, ayak basacağınız her yere dehşetinizi, korkunuzu saçacaktır. (Tesniye 11/22)

Yani… Filistinlilere yaptıklarını bu topraklarda yaşayanlara yapmaya kalkacaklar!

Diyeceksiniz ki İran, Türkiye, Suriye, Arabistan, Ürdün,  kör topal bir de Irak var. Nasıl olacak bu hakimiyet? Bu nüfus tükürse boğar  üç buçuk Yahudi’yi, diyebilirsiniz.

Öyle mi acaba? Buyrun, bakalım:

Ürdün Kralı Hüseyin ölene kadar her ay 50 bin dolar rüşvetle susturuldu.

Filistinlileri Hamas – El Fetih diye bölüp biri diğerine boğazlatıldı.

İsrail Gazze’de son katliamı yaparken Mübarek’in Msır’ı sınır kapısını kapatarak insanları neredeyse açlığa, susuzluğa mahkum etti.

ABD başta olmak üzere batılı emperyalistler Irak’ı “Irak’a Özgürlük Operasyonu” adını verdikleri bir haçlı seferi ile mahvettiler, ediyorlar. Türk Müslüman Felluce’yi  yerle bir ettiler, Kerkük’ün  demografik yapısını değiştirdiler. 1 milyonu çok aşan insan katlettiler, 700 bin kadına tecavüz ettiler.

Arabistan ABD’ne  çok ilgi çekici ilişkilerle boğazından bağlandı ve azat kabul etmez köle haline geldi neredeyse.

Libya’da çok zalim bir iş savaş var!

Suriye çok karıştı, daha da karışabilir, iç savaş çıkabilir. Bölünüp parçalanabilir. Zira Ürdün sınırından muhaliflere büyük miktarda ABD ve İsrail silahı akıyor! Bu devlet Beşar Esad ile önüne dizilen tuzaklarla boğuşmayı ne kadar sürdürebilir ve kurulan yemlere ne kadar uzak kalabilir, İran’ı gözden çıkarıp ABD başta olmak üzere bu siyon-haçlı zihniyetine teslim olur mu, bunu birlikte göreceğiz.

Yani sözün özü, bu bölünmüşlük ve karmaşada Arap dünyasında dengeler hiçbir zaman güvenilir değil,  arkaya dönmeden birbirini satan liderciklerin yaşadığı paramparça yığınlar var bir tarafta.

Öte yanda hain, emperyalist Batı ve yürüttüğü haçlı seferi, bu seferin göbeğine oturmuş, başına tebelleş olmuş, onu yönlendiren Siyonist lobiler…

İşte tam da bu noktada bütün İslam coğrafyalarında son derece önemli iki devlet öne çıkıyor: İran ve Türkiye!

Batı haçlıları ve Siyonist İsrail İran’ı Suriye ve Hizbullah üzerinden vurmaya çalışıyor.

İran bütün gücü ile direnip kendini, Suriye’yi ve elbette Hizbullah’ı korumaya çalışıyor.

Gelelim Türkiye’ye! Şimdi aynı oyun Türkiye üzerinden  oynanıyor.

Tarihi seyir itibariyle  haçlı zihniyetin Müslüman Türk halkını hep bölmek istediğini biliyoruz.

Ruslar bu oyunu oynadılar. Ermeni-Kürt devleti kurmaya kalktılar, oyunlarını bozduk.

İngilizlerin kışkırttığı isyanlar sırasında Musul ve Kerkük’ü kaybettik.

Ama emperyalist haçlı-Siyonist ideal ve istek durmadı, kimi zaman değişik şekiller aldı ama hep devam etti.

Sonra farklıyollar denenmeye başlandı: İsrail Barzanilere yanaştı.Karşılığını da aldı: Molla  Mustafa  Barzani,  ilk  kez  1967  yılında  İsrail’e  gidince kendisini  kabul  eden  İsrail  Savunma  Bakanı  Moşe  Dayan’a,  hediye  olarak  bir  Kürt  hançeri  ile  birlikte,  Kerkük  petrol  rafinelerinin  planlarını  da  verdi.  Mart  1969’da  yapılan  bir  operasyonda  da  Barzani-Mossad  işbirliğiyle  Kerkük  rafinerileri  bombalandı ve  çalışamaz  hale  getirildi. 

Ardından PKK kuruldu, sonra “ÇekikGüç” başımıza bela olup PKK’yı yeşertti. Peşmergeyi ve Barzani’yi güçlendirdi.

O zamanki hükümet  “Federasyon” tartışılabilir dedi!

Bütün bunların altında “goyimleşen” ABD hükumetleri ve Bush’lar ve  Siyonist-haçlı neoconlar vardı.

PKK ve ayrılıkçı hareketlere, isyanlara hep destek veren İsrailli uzmanlar Irak’ın kuzeyine dolup danışmanlık yaptılar.Hem peşmergeyi hem de PKK’yı eğittiler. Bu yardıma istihbaratı ve tıbbı yardımları da ekleyelim!

Bu kanlı terör yüzünden ne çok ocağa ateş düştü ve ne çok gencecik fidanımız şehitlik mertebesine ulaştı.

AB ve ABD’nin Türkiye’yi bölme projelerine destek veren devşirme başın insan hakları ve demokrasi palavralarıyla halkı ve kendilerini uyutmaya çalışırken Kürdistan’a giden adımlar hızlandı.

Ve… Hükümet seyirci kaldı!

Ama… İhanet ve gaflet durmadı, devam etti:

Eski Marksist PKK’lı Tempo dergisine verdiği röportajda şöyle diyordu: “Kürtler yanlışlıkla Müslüman oldu. Kılıçla, tüfekle üstümüze geldiler, ‘kelime-i şahadet getir’ dediler, dedelerimiz de şahadet getirerek Müslüman oldular.” Kürtler İslamiyet’i kabul ettiklerinde kaybetti.”

Aynı ırkçı,  Aksiyon dergisine verdiği röportajda kendi liderlerinin Talabani, Barzani ve terörist başı olduğunu söylüyordu.

Ardından Devletten aldıkları maaşla, Devletin arabasıyla gezen PKK milletvekilleri  terörist cenazelerinde arzı endam ettiler. Bu Marksist bölücüler Türkiye’nin gözünün içine baka baka Solcu Talabani’ye, Yahudi destekli Barzani’ye ve terörist başına neredeyse tapındılar!

Ve.. Türkiye’nin gözü önünde İmralı’ya  gidip o kanlı katilden emri aldılar,  Mam’ları olan İsrail danışmanlı Barzani’ye ve hempalarına koşup fikir danıştılar.

Hükümet seyretmekle kalmadı, bu Türkiye düşmanlarının ayaklarına gitti, Irak’ın kuzeyini mamur hale getirmek için Devletimizin bütün imkânlarını bu  ABD ve İsrail güdümlü yapay kuruluşun ayaklarına seriverdi!

Bu hükümet belli bir plan çerçevesinde müesses nizamı hızla değiştirmek için elinden gelini yapıp dünyanın 4. Büyük ordusu diye övündüğümüz, en son Kıbrıs barış harekatıyla kendini ispat eden, terörle savaşı kazanan  orduyu hedef aldı.

Bu hükümet Habur’da teröristin ayağına hakim ve savcı gönderterek onlara adeta yalvarttı ve yargının değerini neredeyse sıfırladı!

Bela adım adım geliyor diyenleri  susturmak için elinden geleni yaptı!

Böylesi ağır bölünme tehlikesi görmezden gelerek terörist başıyla milli devleti müzakere etti. Dolayısıyla kanlı terör örgütünün iyice cesaretlenmesine sebep oldu. bölgedeki vatandaşımızın sinmesine ve korkmasına aldırmayarak onların yavaş yavaş kaybedilmesi tehlikesini göremedi.

Ne olduğu belli olmayan  açılımlarla ülkenin sosyal yapısında ağır bir tahribat meydana getirdi.

Sevgili Türkiye’mde kimse komşusunun nereli olduğunu, etnik yapısının ne olduğunu  sormazken, artık birbirinden irkilir oldu!

Artık her önüne gelen diline her geleni söylemeye başladı. Bir misal:Türkiye’den çok iyi paralar kazanıp çok zengin olan Yahudi asıllı ünlü iş adamımız birden bire (mi?) büyük bir sevgiyle PKK’nın eski milletvekiline canı gönülden “kızım!” deyiverdi bir vakıf  üniversitesindeki konferansında ve ardından ağzından ‘Kürtlerin ayrılmak isteyip istemediklerinin bir referandumla sorulması” dilek ve itirafı geldi.

Bu ünlü iş adamı günün birinde Talabani ve Barzani’ye ve ev hapsi dile getirilen  terörist başına boğaza nazır birer malikane almaya kalkarsa şaşırmamak gerekir. Zira PKK milletvekiline kızım diyen, bu kanlı katile de “oğlum”, Türkiye düşmanı Barzani’ye de birader diyebilir!

Neyse deyip devam edelim:

Artık isyan provaları her gün yapılıp ajanslardan gelen haberlere göre artık son noktaya hızla yaklaşmaktayız. Devlete bağlılığı ile tanınan aşiretlerimiz dahi kandırılma noktasına getirilmiştir.

Türkiye fren sistemi  yok edilmiş  hızlı trenler gibi  dönemeçleri bol kapkaranlık bir tünele girmektedir. Büyük bir karmaşaya doğru son sürat gitmektedir.

Birden bire milliyetçi kesilen  baş devletlu güzel insanımıza  yeni hikayeler bulmakta zorlanmayacaktır, ama mızrak çuvala sığmamaktadır!

Tam da bu noktada yine aynı soruyu tekrar tekrar soralım:İsrail ve batılı haçlılar, yani ABD ve Avrupa ve Siyonist İsrail Ortadoğu, Afrika ve Afganistan ve Pakistan’da yapay savaşlar  ve iç karışıklıklar çıkarıp, bu devletleri bölüp parçalamak isterken neden Irak’ın Kuzeyi destekleniyor ve İran’dan, Suriye’den, Türkiye’den ve Irak’tan  çok önemli topraklar alınarak  bir yapay Kürt devleti kurulmak istiyor, üstelik bu topraklar tam da arz-ı mevud’un  göbeğindeyken??Niye?

Neden İsrail şu sıralar  Kürtlerle Yahudilerin kardeş olduklarını söylüyor ve genetik masallarla tezini desteklemeye çalışıyor ve Müslüman olduğunu ifade eden Barzani ile Siyonist İsrail her alanda müttefik, Niye?

Niye mi:

Zira… Adım adım gidilecek çok karanlık büyük bir proje, çok büyük bir oyun bu!  Ne yazık ki adım adım yol alabiliyor hükümetin aymazlığı sayesinde.

Muharref Tevrat’a göre kurulacak Birleşik Ortadoğu Konfederasyonunda Barzani ve ardındakiler,kendilerini  onların hizmetkarı kabul edebilirler. Bizdeki hain ve gâfiller ve peşlerinden sürükledikleri güruhlarla  GOYİM Halkı meydana getirmek isteyebilirler.

Ama… Bizim sevgili Doğumuz ve Güneydoğumuz bu alçak ve hain oyuna kanmayacak ve gereken cevabı verecektir. Zira imanımız gereği Müslümansak bu konuda asla taviz olamaz!

Ve… Binlerce yıllık muhteşem bir kültürün sahibi olan Türk Milleti bu sinsi tuzağa müsaade etmeyecektir!

—————————-

KAYNAKLAR

1- Şalom Nakdimon: Irak ve Ortadoğu’da MOSSAD, s.7

2- Şalom Nakdimon: a.g.e. s. 8

3- Salim Meriç : Kürt Entellektüeller Bu Meseleyi de Tartışmalı. Makale

4- V. Minorski, Kürtler, Komal Yayınları, İstanbul, Ocak, 1977, s. 43)

5- Jacob Mann : Asenath, Barzani, “Asenath’s Petition”

6- Hikmet Erdoğdu: Büyük İsrail Stratejisi, s. 22

7- Mustafa Karaca: Evanjelizm ve Vahabilik “Huzurlarınızda George bin Ladin, s.49

8- Greg Felton: The Host and the Parasite – How Israel’s Fifth Column Consumed America

9- John Henry Patterson: Sion Katır Birliği Komutanından Çanakale Savaşında Siyonistler, 2011, XIV s.

10-John Henry Patterson: a.g.e. XIX s.
 
 

Yazar

Suzan Çataloluk

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar