Şahdamarımıza dayandılar

12 yıl süren bir dava... Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli subaylarının yargılandığı kumpas davası... Türkiye Cumhuriyetinin tasfiye edilmesi projesi olduğu anlaşılan dava, savcılarının "üst akılla(!)" uzlaşmasına rağmen sonuçlandı. Fakat görülen o ki sadece ortak gitti...


Paylaşın:

 

“Ergenekon” davası 12 yıl sürdü. Şerefli komutanlarımız “darbe yapmak”, “terör örgütü” kurmak, cinayet işlemekle suçlandı. Bu maksatla zulüm, iftira ve tertiple, yalanla, doymak bilmeyen kinle ve nefretle sahte belgeler düzenlendi. Yetmedi, Türk ordusunun kara, hava ve deniz kadrosunu toptan tasfiye etmek ve Türk Ordusu’na karşı düşmanlarımızın bile yapmadığı aşağılayıcı ve itibar kırıcı korkunç kampanyalar hayâsızca ve yıllarca sürdürüldü.

Sonunda görüldü ki, suçlamalar ve karalamalar kumpas eseriymiş. Ortada ne delil, ne şahit, ne darbe teşebbüsü, ne terör örgütü, ne de işlenen cinayet varmış. Gerçek olan, sahte “yargıçlar”, sahte “polisler”, sahte “askerler” ile Devletin bütün kurumlarını ele geçirip, Türkiye Cumhuriyetini tasfiye ederek ülkeye el koyacak işbirlikçi bir yönetim ve korkunç bir işgal projesinin varlığıymış.

Çekilen bunca acıdan sonra özetlenen gerçekler gün gibi ortaya çıktı.

Ergenekon nereden çıktı?

Bunu da özetleyerek hatırlatalım. Tarih Eylül 2007. Beytüşşebap Beşağaç Köyü yakınında su kanalında çalışan işçiler PKK terör örgütü tarafından tarandı, 7 korucu ile 12 kişi hayatını kaybetti. Halk ayağa kalktı, “yeter artık, bölücü terörün kökü kazınsın” dedi. 17 Eylül 2007’de TBMM toplandı ve bir yıl süreyle Türk Ordusu’nun Kuzey Irak’a girmesi ve PKK kamplarının temizlenmesi için hükümete tezkere verdi. Başbakan Erdoğan tezkereyi ordumuza vermedi, cebine koydu, ABD Başkanı George W. Bush’dan randevu istedi. Bush, 17.10. 2007’de “Türkiye’nin sınır ötesine asker göndermesi, Türkiye’nin yararına değildir” dedi. PKK, 21 Ekim’de, tezkereden 4 gün sonra, Dağlıca karakoluna baskın yaptı, 12 askerimiz şehit edildi, 8 askerimiz kaçırıldı. Bush, 5 Kasım 2007’de Erdoğan’a randevu verdi. Görüşmede terörle mücadele için mutabakat sağlandı. Erdoğan ve Bush, Beyaz Saray’ın bahçesinde özetle şu açıklamayı yaptı:

  1. PKK terör örgütüdür. Düşmanımızdır, yok edilmelidir.
  2. Bunun için birlikte hareket edilecek, ABD’nin verdiği istihbarata göre, Türkiye terör yuvalarını havadan (O günden beri bombalamalar devam ediyor, bölücü terör azalmak bir yana çoğalıyor.)
  3. Irak’ın yegane istikrarlı bölgesi olduğu için Türkiye Kuzey Irak’a karadan girmeyecek. (Türkiye için Irak’ın istikrarının önemli olduğunu bir kez daha vurgulayan Başbakan Erdoğan, ayrıca Kuzey Irak’ın istikrarının da Türkiye’yi ilgilendirdiğini söyledi. Erdoğan, “Bu zorlukları yenmek hepimizin sorumluluğu. Başkan Bush’la bu konularda düşüncelerimizin büyük oranda örtüştüğünü görmekten çok memnun oldum” diye konuştu.)
  4. Türkiye “Kürt sorununun(!) çözümü” için “demokratik” ve “siyasi” görüşmeleri başlatacak. (PKK muhatap alınıp meşrulaşması sağlanacak.)

Erdoğan, Bush’la yaptığı görüşmeyle ilgili olarak da, ”Birçok konuda da büyük ölçüde, büyük oranda düşüncelerimizin örtüştüğünü gördük. Birbirimizi iyi anladığımızı ve temel konular üzerinde mutabık kaldığımızı düşünüyorum” diye konuştu. Bu ifade önümüzdeki döneme ışık tutması bakımından çok önemli. Fehmi Koru ise görüşmenin gizli bölümünü “Ergenekon konusunda anlaşma oldu” şeklinde ifşa etti. “Ergenekon” (Balyoz, Askeri Casusluk ve fuhuş gibi) davaların 2008’de başladığı hatırlanırsa, bu sürecin nereden kaynaklandığı daha iyi anlaşılacaktır.

Seferberlik Tetkik Kurulu: “Kod adı Ergenekon” nedir?

Hesaba göre; NATO ve Varşova güçlerinin savaşında NATO kaybederse, ilk işgal edilecek yerler Batı Avrupa ülkeleri ve Türkiye olacaktı. İşgal altındaki vatanın kurtarılması için resmi adı Seferberlik Tetkik Kurulu olan bir direniş örgütü 1952’de teşkil ediliyor. Tarih şuuruna sahip komutanlar örgüte “Ergenekon” kod adını veriyor. Varşova Paktı 1991’de dağılınca, ABD NATO’nun “direniş örgütüne ihtiyaç kalmadı” diyerek dağıtılmasını istiyor. TSK, “bölgemizde terör tırmanıyor. Bu örgütü millileştirdik” cevabını veriyor. ABD, 1995 – 96 yıllarına kadar süren ısrarı sonuç vermeyince, bu defa devrin hükümetlerine yöneliyor. TSK’nın görüşlerini alan hükümetler de kabul etmiyor. 2002 – 2007 dönemi beklemeyle geçiyor. 5 Kasım 2007 Erdoğan- Bush görüşmesinde “Ergenekon” direniş örgütünün tasfiyesi için anlaşma sağlanıyor. Başbakanın “savcısıyım” dediği Ergenekon davaları 2008’de başladı. 19 Aralık 2009’da Arınç’ın evinin yakınında dolaşan iki askerin gözaltına alınması ile Kozmik Oda’ya girişin ilk hamlesi başladı. Sonra da kozmik odaya girilerek bilgilerin ABD’ye ulaştığı çokça yazıldı.

“Fetö” darbeleri önlendi, değişen ne oldu?

2010’da yapılan yargı referandumunda, Cemaat ve iktidar birlikte çalıştı ve yargı ele geçirildi, “menzil” yolunun açıldığı düşünüldü. 2002’den itibaren ortak çalışan ve çok güçlenen Cemaat, tek başına iktidarı ele geçirmek üzere 15 -17 Aralık 2013’de iç “darbeye” kalkıştı. İktidar izin vermeyince ortaklar arasında açıktan mücadele başladı. 15 Temmuz 2016’da Türk devletini hedef alan hain askeri darbeye başvurdu. Devlet – Millet el ele verdi, darbeyi bastırdı. Darbeciler devletten tasfiye edilirken 2017’de tek adam yönetimi için referandum yapıldı. Referandumla tek adam “keyfi yönetimine” geçildi. Tek adam önce ordunun emir komuta birliğini dağıttı. Askeri okulları ve askeri hastaneleri kapattı. Askerlik 6 aya indirildi. Mondros’ta olduğu gibi 100.000’den fazla asker terhis edildi.

SONUÇ: Ortak gitti, menzil kaldı.

Yazar

Sadi Somuncuoğlu

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar