Yükleniyor...
Gülbün Mesara’dan nefis bir misal.
Gülbün Mesara adı bana hep gönlümün baş köşesinde yer eden şu mutlu günü hatırlatır:
Hep resim öğrenmek isteyip Hukuk Fakültesini bitirdiğim yıl…
Kasım ayı olsa gerek…
Bir daha üniversite imtihanlarına girip Gazi’nin resim bölümünü kazanmışım. Ama ben sanki daha farklı ve daha çok Türk kültürü ile ilgili bir şeyler öğrenmek istiyorum.
Prof. Dr. Ethem Ruhi Fığlalı’nın kızları bir kursa gidiyor. Küçük kızı Ayşegül bana kursta yaptıklarını gösteriyor. Ne kadar da aşinayım. Hemen gitmeye karar veriyorum.
Kursta karşıma çıkan Osmanlı İstanbul’unun hanımefendisi. Çok zarif tavırlarına hayran oluyorum. Bildiği ne varsa öğrencisine aktarmaya çalışan bu güzeller güzeli Hanımefendi, Süheyl Ünver’e çok benzeyen sevgili kızı Gülbün Mesara…
Gülbün Mesara’dan nadide bir Tezhib
( Celî Sülüs Levha, Yâ Şâfî)
Hat: Hüseyin Kutlu
Aradan geçen bunca yıla rağmen öğrencisi olmaktan gurur duyduğum Hocam Gülbün Mesara… Kalbimde şiir gibi ezberlediğim sözleri: “Biz, ancak güzel şeyleri yapmak ve konuşmak için varız.”
Gülbün Mesara halen Süheyl Ünver Sanat Atölyesi’nin Başkanı. Bu kültür ocağında Türk Süsleme Sanatlarının sonsuz okyanusunu tanıttığı sayısız öğrenci yetiştirmiştir, ve yetiştirmektedir ve Süheyl Ünver Hocanın vasiyeti yerine gelmiştir.
Süheyl Ünver gibi bir Üstat-ı azamın dergahında yetişmek kolay mı? Zira o dergahta durmak yok, “ben artık oldum “ demek yok… Bir zirve keşfediliyor, arkasından diğeri, daha sonra bir başkası, hep ilerdeki, daha uzaktaki, ufuktaki…
Derken… Aşılan şahikaların yerini başkaları alıyor ve doruklar çoğalıyor, siz yaklaştıkça ufuk hedef uzaklaşıyor. Sonu yok ki bu alanın. Osmanlı, Beylikler Dönemi Selçuklu, Büyük Selçuklu, Timurlular, Akkoyunlular, Orta Asya, Uygurlular, derken koca bir Türk Tarihi ve Sanatları…
Bu sonsuzluğa açılan yola baş koyan Süheyl Ünver Hoca, kızı Gülbün Mesara’ya da aynı ülkü ve ilkeleri nakşetmiş. O da bu çileli yolun yorulmaz ve bıkmaz rehberi.
Öğrenci yetiştirmekle kalmayıp pek çok nadide eserler meydana getiren ve araştırmalarını çok güzel kitaplarında toplayan üstün sanatkâr Gülbün Mesara Süsleme Sanatlarının her alanında olduğu gibi “Karamemi” adlı zirvenin vadilerinde de keşifler yapıp çok güzel eserlere imza atmış.
Dönemin en iyi tezhip üstadı Karamemi, Kanuni Sultan Süleyman’ın ünlü eseri Muhibbi Divanı’nın tezhiplerini yapmış.
İşte bu muhteşem Karamemi’nin adını bizlere duyuran Süheyl Ünver Üstat.
Aynı ufuklara yelken açan Gülbün Mesara yaptığı çok titiz çalışma ile Muhibbi divanını yeniden canlandırmıştır.
Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde bulunan Muhibbi Divanı’dan başka eserlerin de tezhibi yapan Karamemi’deki farklılığı da yakalayıp gün ışığına çıkarmak gerçekten çok önemli.
Niye mi?
Zira Karamemi o güne kadar gelen müzehhiplerin dışında bir üslup kullanmış: Daha naturalist bir müşahede ile gördüğü her çiçeği stilize edip diğer tarzlarla mecz ederek özellikle Muhibbi Divanı’na koymuştur: Gülbün Mesara Hoca bu hoş güzelliği şöyle açıklıyor:
“Tabiattaki örneklerine çok yakın olan çiçek tasvirleri arasında ise altın veya yeşil yapraklı katmerli /yalın kat kırmızı, pembe güller ve koncaları, yabani güller, altın saplı mavi ve mor sümbüller, karanfil, lale, menekşe, mine, hatmi, ayn-ı sefa, peygamber düğmesi, süsen, anemon (Manisa lalesi), tomurcuklu kır çiçekleri, haşhaş veya nar çiçeği sayılabilir.”(7)
Gülbün Mesara: Karamemi’den ilhamla bir güzellik daha..
Konu çiçekten açılmışken, Gül Kitabı yani The Turkish Rose” Gülbün Mesara’nın en güzel eserlerinden biri. İçindeki gülleri hanımların masa örtülerinde dahi süs olarak gördüğümüz, dantelalarına motif olarak koydukları, başlı başına zengin bir kaynak. Bu güzel eser Türk Süsleme Sanatlarındaki güllerin, onları resmeden sanatkârların da tanıtıldığı bir albüm. Elbette canlandırmalar Gülbün Mesara ve A.Sühelyl Ünver imzalı.(8)
Ayrıca, Türk Süsleme Sanatlarında önemli bir yeri bulunan “Kaat’ı (ince kağıt oymacılığı) Sanatında da usta bir sanatkâr olan Mesara, bu konuda da çok kıymetli eserler vermiş ve yazmış. Konu kitaplarda kaat’ı sanatı hem teknik olarak anlatılmakta hem de tarihimizden orijinal örnekler verilmektedir ve kendi eserleri de bu örneklere dahil edilmiştir. (9)
Şaşmaz bir dikkatle babasının izinden giden Mesara Hoca talebeleriyle açtığı son sergilerde çok önemli iki özelliği ortaya koyuyor: Tarihi sanatla tekrar ihya etme ve yeni yorumlarla süsleme:
Konu eserler Gülbün Mesara Başkanlığında büyük bir titizlikle inceleniyor; bu eserlerde bulunan minyatürlerin, tezhiplerin gün ışığına çıkarılması, yani yeniden canlandırılarak sergilenmesi ve böylece halka tanıtılması sağlanıyor.
Son derece zor, bir o kadar dikkatli çalışma gerektiren bu nadide eserler renk ve desen olarak çalışılıyor Mesara Hoca’nın başkanlığında. Ortaya çıkan eserler için söylenecek söz yok hayranlıktan başka.
Bu konuda misâl verirsek, son sergilerden biri Mardin’in mimari yapılardaki tezhip ve minyatürlerle ilgili ve büyük ilgi gördü, eserler nefis bir kitap olarak basıldı. Gerçekten görülmeğe değer.
Bir misâl daha getirelim: En son serginin konusu ise Osmanlı’daki şair padişahların minyatürleri, şiirleri.
Minyatürler Gülbün Mesara Hoca ve öğrencileri tarafından yapıldı. Şiirlerin hüsn-i hattını Hüseyin Kutlu Hoca ve öğrencileri yazdı. Günümüz Türkçe’si ile dillendirilmesiyle ilgili vazife İskender Pala’ya düştü.
Bize yaptığı açıklamalara göre Gülbün Mesara Hoca bize ait olan, ancak unutulan bu muhteşem dünyaları yeniden keşfetmeyi ve bize tanıtıp anlatmayı sürdürecek.
Dileriz ki Gülbün Mesara Hoca rumilerin, münhanilerin, hatailerin, çintemanilerin, bulutların, daha nice nice güzelliklerin yaşandığı ve yaşatıldığı, hayal ile gerçeklerin karışıp, güzellik adına birbirine sevdalandığı bu ummanda hep var olur, son derece başarılı hocalığına, o “güzeller güzeli” mürşideliğine hep devam eder…
Devam edecek efendim… DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ !!!