Başbakan Erdoğan’ın önce tutuklu askerler, ardından Ergin Saygun üzerinden yürüttüğü toplumsal mühendislik çalışmasına dair duygu ve düşüncelerimi paylaşacağımı yazmıştım.
İşte hemen yazıyorum. En son ihtimalden başlayayım:
Başbakan Erdoğan, “hidayete ermiş” olabilir mi? Zerre mümkünatı yok. Bir kez olsun Genelkurmay Başkanlığı’nı yapan İlker Başbuğ’un ailesini aradı mı, hayır. Bunu geçtim, evlâdını kaybeden Prof. Fatih Hilmioğlu’na bir başsağlığı diledi mi? Giderek ağırlaşan Hilmioğlu’nun, Haberal’ın durumunu takip ediyor mu?
Ya CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in yorumu? “Erdoğan’ın emekli Orgeneral Ergin Saygun’u hastanede ziyaret etmesini bir özür olarak kabul ettiklerini” söylüyor. Daha birkaç ay önce hiçbir ayırım yapmaksızın tüm Balyoz sanıklarına “darbeci” diyen Erdoğan mı özür dileyecek? Kaldı ki, Erdoğan’ın bir kimseden özür dilediği vaki midir? Şayet “özür” ise, bu olsa olsa Uludere’deki gibi, kimsenin duymadığı bir özürdür!..
Bu ihtimal de devreden çıktığına göre geriye ne kalıyor? Bundan önce bazı noktaların altını çizelim:
- PKK ile mütareke tam gaz yürüyor. Geçen yıl itibariyle Oslo işlerinden Necdet Özel bile rahatsız olmuştu. Yani özellikle TSK açısından hazmı çok zor bir lokma dökülüyor.
- Sözümona hem ABD hem de AB ile fena halde kapışmış durumda. Alın size “milli” bir Başbakan ve dahi“milli” bir Başkan adayı.
- ABD ile kavganın sebebi de -Enerji Bakanı’mızın uçağı Erbil değil Kayseri’ye indirildiğinde böyle gösterileceğini yazmıştım- pek “muhterem”. Bizimkiler Barzanici, ABD Malikici oldu. ABD’ye posta koyup(!) Barzani’yi Akdeniz’e indireceğiz, yani “Kürdistan“ı tanıyacağız. Milletimiz de ABD’ye rağmen kazanılan bu zaferi(!) alkışlayacak.
- Tutuklu askerler konusunda Başkomutan Abdullah Gül’den –İlker Başbuğ tutuklandığında yarım ağız açıklama dışında- hiç ses seda çıkmadı. Ama Erdoğan her fırsatta Başbuğ’dan söz etti. PKK’yla mütarekelerin yoğunlaştığı günlerde de diğer komutanları kapsama alanına soktu. Saygun’un ameliyatı üzerine telefonla aradı. Aynı gün Başkomutan Gül, sanatçı Müslüm Gürses’le ilgilenmeyi tercih etti. Erdoğan bir sonraki gün önce Müslüm Gürses ve Enver Ören’i, ardından Ergin Saygun’u ziyaret ederken Başkomutan Gül de Saygun Ailesine “geçmiş olsun” telefonu açtı. Bu arada Fetullah Gülen sadece Müslüm Gürses için mesaj yayınladı. Özetle iktidar içi “insani vazife” imajında herkesi geçen isim Erdoğan oldu!..
- MHP Lideri Bahçeli’nin Silivri’de İlker Başbuğ’u ziyaretine henüz 22 gün önce: “Oraya gidip, kendi nefislerini tatmin ediyorlar.” diye tepki gösteren Erdoğan, şimdi Ergin Saygun’a gidip “moral” veriyor. Yakında Silivri’ye gidip Başbuğ’u da ziyaret ederse şaşmayalım.
- Tüm bunların üzerine, üstelik Başbakan Erdoğan’ın “Saygun açılımı” yaptığı günde Ergenekon sürecinin motoru eşcinsel haham Tuncay Güney’in: “Ergenekon davası bir projeydi, bitti artık. İçerdekilerin çıkması gerekir. Devlet beni kullandı.” demesini ekleyin.
Harç bitti, yapı paydos meselesi mi? Tam değil.
Erdoğan’ın uzunca bir süredir “arka bahçesi” ile sorunları var. Bilhassa 12 Eylül Anayasa referandumundan beri ha bire uyarılıyor, kendisinden diyet üstüne diyet isteniyor.
Erdoğan bu, o kadar baskıya gelebilir mi? İmam Hatip’lerden tutun Fatih projesine, bürokrasiden ihalelere kendi arka bahçesini oluşturup “devlet içinde devlet” haline gelenlerle mücadeleye girişti. Acaba Güneydoğu’da PKK, Batı’da ise TSK ile “helalleşme” de bu projenin bir gereği midir?
Öyleyse sonuç baştan belli: boşa kürek çekerler!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan ve Mamak’a kucak dolusu sevgiler…