Yükleniyor...
Bunca yıldır ABD başkan adaylarının canlı yayındaki münazaralarını (debate) seyrederiz. Trump ile Biden arasındaki münazara öncekilere hiç benzemedi. Yaşını almış iki adam, biri asık suratlı, kızgın; öteki silik, yorgun görünüşlü, risus sardonikus gülüşlü… Risus Sardonikus’u New York’ta yaşayan Dr. Nazife Ozankan’dan duymuştum. Süleyman Nazif’in ve Cenap Şahabeddin’in torunu olan sevgili Nazife Hanım, bir sohbetimizde tetanos olan hastalarda yüz kaslarının aşırı gerilmesi ile tuhaf bir gülüş, sırıtış meydana geldiğini söylemişti. Hatta kendisi bu risus sardonikus’a örnek olarak Henry Kissinger’i görürmüş! Ben de münazarada Joe Biden’ın gülüşlerini seyrederken “İşte risus sardonikus!” dedim.
Bol sataşmalı, söz kesmeli, öfkeli, neredeyse küfürlü münazaradan sonra basında en fazla iki kelime duyuldu: Proud Boys ve Antifa. Önceden de bilirdik ama son münazaradan sonra bu kelimeler alevlendi. Çünkü programda soru olarak geldi. Moderatör sordu:
“Beyazların üstünlüğüne inananları ve milis gruplarını kınamaya ve geri çekilmeleri, şiddete katkıda bulunmamaları gerektiğini söylemeye niyetiniz var mı?”
Trump biraz lâf kalabalığı yapıp örnek istedi, Biden araya girdi:
“Proud Boys…”
Trump devam etti:
“Olup biten hemen her şey soldandır, sağdan değil. Proud Boys, geri çekilin ve bekleyin! Ama size bir şey diyeceğim, birinin antifa ve sol için bir şeyler yapması gerekiyor. Çünkü bu bir sağ kanat sorunu değil, bu bir sol kanat sorunudur.”
Geri çekilin ve bekleyin! “Stand back ve stand by” dedi. Stand by… Bekleyin! Beklemede kalın! Veya, hazır olun!
Medya ayaklandı: Ne demek istedi? Sözleri maksadını mı aştı? Yanlış mı anlaşıldı? Biden’ın seçim kampanyası sözcüleri Trump’ın cevabının aşırı sağcılığı kınamaktan ziyade kışkırtıcı olduğunu söyledi.
Nitekim söz konusu grupların üyeleri “stand by” sözü üzerine sosyal medyada mesajlar yazmaya başladı: “Bekliyoruz efendim! Beklemedeyiz! Hazırız!”
Trump ertesi gün gazetecilere, “Proud Boys’un kim olduğunu bilmiyorum,” ancak geri çekilmeleri, emniyet güçlerinin işlerini yapmasına izin vermeleri gerekir. Kolluk kuvvetleri görevlerini yapacaktır.” dedi.
Amerika’da iki zıt kutup, iki nefret kutbu, iki aşırı uç.
Proud Boys, yani Gururlu Gençler… 2016’da Kanada-Amerika ortak yapımı olarak kuruldu. Aşırı sağcı, sadece Hristiyan erkeklerden oluşan bir grup. Anafikirleri white supremacy=beyaz ırkın üstünlüğü. Göçmen karşıtı, LGBT karşıtı. Feminizme de karşılar, ev kadınlığını yüceltiyorlar, erkeklere evlenin çocuk yapın diyorlar. Diğer dinlere hoşgörüsüz, anti-semitist, İslamafobik olarak biliniyorlar. Diyorlar ki “Bir Gururlu Genç, ‘modern dünyanın kurucusu olduğu için özür dilemeyi reddeden Batılı bir şovenist’ olduğunu ilân etmelidir.” Yani: “Batılı bir şovenist olmakla gurur duyuyorum!” Böyle tehlikeli bir kibir! Gruba üye alınırlarken edecekleri yemin de bu imiş. Üniforma olarak yakasında ve kolunda sarı çizgileri olan siyah tişört giyiyorlar. Karıştıkları şiddet olaylarından sonra üretici İngiliz firması, tişörtlerin ABD ve Kanada’da satışını Eylül 2019’da durdurdu. Vücutlarına ürkütücü dövmeler yaptırıyorlar. Başlıca silahları türlü türlü sopalar, bazen de paintball tabancaları. “Amerika yeniden güçlü olacak” yazılı kırmızı şapka takanları çok, ki bu cümle Trump’ın da sloganıdır. Bu grup gerçi 2016’da kuruldu ama Amerika’da beyaz ırkın üstünlüğünü iddia eden fikir akımı ve bu akımın savunucusu değişik gruplar daima vardır. Beyaz ırk dedik ya, çok ilginçtir, kara mizah gibidir, Gururlu Gençler’in başkanı Kübalı bir zencidir! Ve bu adam, münazaradan sonra her türlü -izm’i kınadığını açıkladı, “biz ırkçı filan değiliz” dedi.
Antifa “anti faşist”ten kısaltma. Onlar da aşırı sol bir hareket. Antifa İkinci Dünya Savaşı sonunda Almanya’da Nazizme karşı doğmuş bir kelime. Hareket 1960’larda Avrupa’da canlandı ve 1970’lerin sonunda ABD’ye ulaştı. Trump’ın iktidara gelmesiyle, milliyetçi duyguların yükselişiyle -muhalif olarak- kendinden söz ettirir oldu. Münazarada Biden antifa için bir organizasyon değil. bir fikir, ideoloji dediyse de kendilerini antifa olarak tanımlayan grupları, bazılarına kırmızı orak çekiç basılmış siyah tişörtleri ve siyah bandanaları ile şehirlerde şiddet hareketlerinin içinde görüyoruz.
Antifa üyeleri, faşist düşüncede olduklarına yahut faşizmi teşvik ettiklerine inandıkları kişilere, kurumlara karşı bir savunma hareketi olduklarını söylüyorlar. Göçmenler, siyahîler, yoksul kesimler, marjinal gruplar kanatlarının altında. Polise karşıdırlar. Bazı antifalar sadece yumruklarını kullanır. Kullandıkları diğer silahlar arasında tuğlalar, levyeler, ev yapımı sapanlar, metal zincirler, su şişeleri, biber gazları ve idrar ve dışkı ile doldurulmuş balonlar var.
Bu yaz ABD’nde polis karşıtı hareketin zirve yaptığı bir dönem oldu. Bazı eyaletlerde “polisliği kaldırın, kuruma bütçe ayırmayı kesin!” gösterileri vardı. En şiddetlileri Oregon’un Portland şehrinde oldu ve hâlâ devam ediyor. Bütün bu gösterilerde, kendilerini antifa olarak tanımlayan gruplarla, onlara müdahale eden Gururlu Gençler’i görüyoruz.
Aşırı sol gruplar tarafından “polis şiddetini tel’in eden şiddet olayları” sırasında Seattle şehir merkezinde, bir park ile altı caddelik bir alanı kaplayan “otonom bölge” bile kuruldu. Polissiz bölge! Bölgenin sınırına tabela astılar. “Buradan geçerseniz devlet yok! Hürsünüz! Burayı biz idare edeceğiz! Biz yani halk!” Bir çeşit panayır yeri. Açık hava konserleri, gezenler, yiyenler, içenler, dans edenler, resim yapanlar, sergiler, alış-veriş tezgâhları… Panayır olarak güzel de… Ya sonra? Dünya daimî bir panayır yeri midir? Ömrü 24 gün sürdü, “devlet” emniyet güçlerini gönderip otonom bölgeyi dağıttı. Altı caddelik bölgede, yirmi dört günlük cürüm bilançosu: İki cinayet, dört silahlı yaralama. Kurbanların hepsi zenci erkekler. İlk cinayet kurbanı, çete şiddeti sonucu öldürüldü; ikincisi çalıntı bir arabayla tur atarken, “otonom bölgenin güvenlik gücü” tarafından vurularak öldürüldü. Biri 19, öteki 16 yaşında. Hâlbuki bölgenin en mühim sloganı “Siyah hayat kıymetlidir” idi!
Seçim sath-ı mâiline girilen bu dönemde, aslında sayı olarak da, güç olarak da ciddî bir varlığı olmayan iki aşırı grup, bu yaz olup biten olayların da henüz taze hatırasıyla, olduğundan büyük tehditler taşır gibi gündeme geldi.
Derken seçim sath-i mâiline Covid-19 düştü! Oraya, buraya, nereye derken biri de Beyaz Saray’a düştü!