Yükleniyor...
Son yıllarda Türkoloji sahasının muhtelif alanlarında pek çok eser, makale, araştırma, tez yayımlanmakta ve genel Türkoloji sahanın barındırdığı alt disiplinlerle (Eski Türk Dili, Yeni Türk Dili, Çağdaş Türk Lehçeler vb.) ilgili çalışmalarda da dikkat çekici bir artış görülmektedir. Türkolojideki bu niceliksel gelişim, aynı zamanda akademik yayımlara etki etmiş ve bu alt disiplinlere özel yayımcılık da revaç bulmuştur. Ahmet Bican ERCİLASUN tarafından yayımlanan Türk Dili Temel Kitabı Herkes İçin Türk Dili adlı eser, Türk dilinin sadece muayyen bir bölümünü ele almamış; Türkçenin kollarını ve yayılma alanlarını, tarihî gelişimini, Türkiye Türkçesinin dil özelliklerini, Türkçenin dünya dilleri arasındaki yerini kısa ve öz bir şekilde işlemiştir.
Ercilasun hocamız, kitabın yazılış amacını Söz Başı’nda şöyle dile getirir:
“Konferanslarım sırasında en çok karşılaştığım sorulardan biri şuydu: “Hocam, anlattıklarınızı içine alan toplu bir kitap var mı? ”
Özellikle halktan ve bazı aydınlardan gelen bu tarz sorularla istenen şuydu: Türk dilinin bütün konularını içine alacak temel bir kitap. Bütün konularını içine alacak ama çok hacimli olmayacak. Bilim adamlarına ve uzmanlara değil genel kamuoyuna hitap edecek. Türk dilini merak eden herkes okuyup anlayabilecek.” (s. V)
Müteakip paragraflarda ise kitabın kurgusu şu şekilde açıklanır:
“ “Herkes İçin Türk Dili” kitabında neler olmalıydı? Cevap bence açıktı: Türk dil ve lehçelerinin yayılma alanları, Türkçenin çeşitli kollarını kullananların nüfusları. Türk dilinin tarihî gelişmesi, tarih içindeki dönemleri, her dönemdeki başlıca isimler, eserler. Türk dilinin dünya dilleri arasındaki yeri.
Peki, Türk dili hakkındaki genel bir eserde gramer olmayacak mıydı, ses bilgisi olmayacak mıydı? Ses bilgisi ve dil bilgisi, genel okuyucu kitlesini belki de çok ilgilendirmezdi ama Türk dilinin bütün konularını içine alacak bir kitapta bunların bulunmaması büyük bir eksiklik olurdu. Öyleyse kitaba böyle bir bölüm de girmeliydi. ” (s. V)
Yukarıdaki tanımlardan görüleceği üzere, kitabın çerçevesi belirlenirken öncelikle genel kamuoyunun isteği dikkate alınmış ve kitapta kullanılan yöntem, akademik dil ve kurgu buna göre şekillenmiştir.
Kitap 1. Türkçenin Kolları ve Yayılma Alanları – Nüfuslar, 2. Türk Dilinin Tarihî Gelişimi (Dönemler – Eserler), 3. Türkçenin Dil Özellikleri (Ses ve Dil Bilgisi), 4. Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri olmak üzere dört temel bölümden oluşmaktadır.
Türkçenin Kolları ve Yayılma Alanları – Nüfuslar başlığı altında “Güney-Batı (Oğuz) Kolu”, “Güney-Doğu (Karluk) Kolu”, “Kuzey-Batı (Kıpçak) Kolu”, “Kuzey-Doğu (Sibirya) Kolu”, “Çuvaş Türkçesi” ve “Halaç Türkçesi” ele alınmıştır. Bu bölümde mezkûr kollara ilişkin güncel nüfus verilerine ve Türk lehçelerine yer verilmiştir.
Kitabın ikinci bölümü olan Türk Dilinin Tarihî Gelişimi (Dönemler – Eserler)’de Türkçenin yazılı metinler öncesi dönemiyle ilgili “Türkçe – Sümerce İlişkisi”, “Saka – Türk İlişkisi”, “Çin Kaynaklarındaki Türkçe Kelimeler”, “Avrupa Hunlarına Ait Kelimeler”, “İlk Türkçe-Ana Türkçe” ve “Ana Batı Türkçesi” ele alınmıştır. Daha sonra ise Türk dilinin bildiğimiz ilk yazılı dönemi, yani “Eski Türkçe” başlığı altında Köktürkler, Köktürk yazılı metinler, bu döneme ilişkin bir tarihçe, Bengü Taşlar, Eski Uygur bitigleri ve eserleri işlenmiştir. “Eski Türkçe” başlığı altında Türk Hakanlığı (Karahanlılar) Dönemi de yer almaktadır. Bu dönem için Türk Hakanlığı terimi kullanılmış ve gerekçesi şöyle izah edilmiştir:
“Karahanlılar olarak yaygınlaşmış bulunan terim yerine ben de, Ömer S. Hunkan’ın teklif ettiği Türk Hakanlığı teriminin kullanılmasını daha doğru buluyorum. Karahanlı terimi, hanedan mensuplarının veya o dönem tarihçilerinin kullandığı bir terim değil, modern araştırıcıların yakıştırdığı bir terimdir. Yani Türk Hakanlığı hükümdarları, devlet adamları ve halkı kendi devletleri için Karahanlı terimini kullanmıyorlardı. Hunkan’ın tek tek gösterdiği gibi, devrin kaynaklarının kullandığı terim “Hâkaniyye”dir. Bu terim de bugünkü Türkçeyle Hakanlık olarak ifade edilir. Hakanlar ve hanedanın diğer mensupları da bastırdıkları sikkelerde kendilerinden “Türk” diye bahsediyorlardı. Öyleyse hanedanın veya devletin adı için en uygun terim “Türk Hakanlığı”dır.” (s. 79-80)
Görüldüğü gibi, yazar dönemleri ve eserleri (Türk Kağanlığı, Bengü Taşlar, Türk Hakanlığı) ele alırken araştırmacıların adlandırmalarından ziyade, tabii olarak o dönemde devlet adamlarının ve halkın kendini nasıl adlandırdığını esas almıştır.
Bu bölümde Türk Hakanlığının tarihçesi, eserler ve eserler üzerine yapılan ilmî çalışmalar mevcuttur. Müteakiben Türkçenin İki Yazı Diline Ayrılması başlığıyla 11.-13. yüzyıllar arasında Oğuzlara ve Oğuznamelere yer verilmiştir. Bundan sonra Türk dilinin kronolojik tarihine uygun olarak “Kuzey-Doğu Türkçesi”, “Eski Oğuz Türkçesi” ve bu kollar içinden yer alan dönemler ve eserler işlenmiştir. Burada dikkatimizi çeken husus, yine adlandırma ile ilgilidir. Türkoloji literatüründe genel olarak “Eski Anadolu Türkçesi” olarak adlandırılan dönem, kitapta “Eski Oğuz Türkçesi” başlığıyla ele alınmıştır. Yazar bunun gerekçesini daha önce Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi kitabında açıklamıştı:
“Önceleri konuşma dili olarak kullanılan Oğuz ağzı 13. yüzyılda Azerbaycan ve Anadolu’da yazı dili hâline gelmiştir. Batı Türkçesi yazı dili, 13. yüzyıldan 15. yüzyıl sonlarına dek Azerbaycan, Anadolu, Irak, Suriye ve Balkanlarda tek yazı dili olarak kullanıldı. Bu döneme araştırıcılar çeşitli adlar vermektedirler. Başlangıçta özellikle bazı Avrupalı bilginler Altosmanische (eski Osmanlıca) terimini kullandılar. Türkiye’de Eski Osmanlıca terimi Saadet Çağatay tarafından kullanıldı. Ancak bu terim yaygınlaşmadı. En yaygın terim Eski Anadolu Türkçesi terimidir. 15. yüzyıldaki Balkanlar sahasını içine almadığı için bu terime Faruk K. Timurtaş itiraz etti ve 15. yüzyılın gramerini yazdığı eserinde Eski Türkiye Türkçesi terimini kullandı. Biz Azerbaycan’ı dışarıda bıraktığı için bu terime de itiraz ediyor ve Eski Oğuz Türkçesi terimini teklif ediyoruz. Oğuz Türkçesinin yazı dili olmadan önceki dönemine de Ana Oğuz Türkçesi demek yerinde olacaktır.” (Ercilasun, 2015: 429-430)
Kitabın üçüncü bölümünde Türkçenin Dil Özellikleri (Ses ve Dil Bilgisi) yer almaktadır. Bu bölümde, ölçünlü Türkiye Türkçesinin ses, biçim ve söz dizimine ilişkin temel bilgiler mevcuttur. Bu bölümde dikkatimizi çeken bazı maddeler şöyledir:
“Türkiye Türkçesinin ölçünlü (standart) biçiminde 29 harf, 40 ses vardır: a, ā, à, e, ē, ı, ī, i, î, o, ō, ö, ȫ, u, ū, ü, ǖ, b, c, ç, d, f, g, ġ, h, j, k, ḳ, l’, l, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z” (s. 129) Bu açıklamaya göre örneğin, k harfi hem ince k’yi hem de kalın k (ḳ)’yi gösterir. Bu maddede sadece harflerin değil, aynı zamanda harflerin karşılık geldiği seslerinin de gösterilmesi okuyucu için daha anlaşılır olmuştur.
“Türkçe kökenli kelimeler l, r, c, m, v, n, z sesleriyle başlamaz. Liman, Ramazan, cahil, makam, nazik, vole, zil gibi kelimeler Türkçe kökenli değildir. Başta n ile v sesleri bulunduğu hâlde Türkçe kökenli olan birkaç istisna vardır: ne, nice, nitelik, neden, niçin, nere, var, varmak, vermek, vurmak.” (s. 131) Bu maddede, Türkçede kelime başında bulunmayan l, r, c, m, v, n, z seslerine ek olarak, p ve ğ seslerini de alabiliriz.
Türkiye Türkçesinde biçim bilgisi ele alınırken bazı temel özelliklere değinilmiş; daha sonra yapım ve çekim eklerine, fiil çekimine yer verilmiştir. “İsimden İsim yapma ekleri başlığı altında +lXk, +CX, +lX, +sXz, +ki/+kü, +CXk, +CA, +Daş[1], +(X)ncX, +(ş)Ar, +(X)msX, +(X)mtırak ekleri vardır. (s. 132-133) Türkiye Türkçesinde isimden isim yapan bu ekler dışında, +(X)ç, +Ak, +Al, +An, +(X)y, +cAğXz/+cXğAz, +cAk, +cAl, +cXl, +DAm, +dXrXk, +(X)l, +(X)m, +mAn, +şXn, +(X)t, +(X)z eklerini de ilave edebiliriz. Kitapta yer alan isimden fiil yapma ekleriyle beraber Türkiye Türkçesinde +AD-, +(X)k-, +sA-, +(X)msA-, +(X)r-, +sX(n)- ekleri de mevcuttur. Fiilden isim yapma eklerine ilave olarak –A, -(X)ç, -Al, -AlAk, -AmAk, -AnAk, -bAç, -cA, -GA, -GAç, -mAn, -(X)n, -tAy, -(X)v gibi ekleri de alabiliriz.
Kitapta yer alan isimden fiil yapma ekleriyle beraber Türkiye Türkçesinde +AD-, +(X)k-, +sA-, +(X)msA-, +(X)r-, +sX(n)- ekleri de mevcuttur. Fiilden isim yapma eklerine ilave olarak –A, -(X)ç, -Al, -AlAk, -AmAk, -AnAk, -bAç, -cA, -GA, -GAç, -mAn, -(X)n, -tAy, -(X)v gibi ekleri de alabiliriz.
Kitapta Türkiye Türkçesi biçim özelliklerinde, şimdiki zaman bildiren -(X)yor, -mAktA ekleri gösterilmiştir. (s. 135) Şimdiki zaman bildiren bu eklere –mAktA ekinin eş değeri olarak -mAdA ekini de ilave edebiliriz.
Yazar aynı bölümde Türkiye Türkçesinde gelecek zaman bildirin -AcAk, -(X)r / -Ar eklerinden bahsetmiştir. Türkiye’de yayımlanan dilbilgisi kitaplarında çoğunlukla gelecek zaman için sadece -AcAk ekine yer verilir. Ancak bu çalışmada -(X)r / -Ar ekinin semantik rolüne gönderme yapılarak gelecek zaman eki olarak gösterilmiştir:
“-(X)r / -Ar ekiyle kurulan gelecek zaman, hareketin muhtemelen yapılacağını, yapılacağının kesin olmadığını anlatır: gel-ir-im, çalış-ır, başla-r.” (s. 135)
Türkiye Türkçesi söz dizimi özellikleri ele alınırken kısaca söz öbeklerinden (kelime gruplarından) bahsedilmiş ve Türkçede söz diziminin yapısıyla ilgili bilgi verilmiştir.
Kitabın son bölümü Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri başlığını taşımaktadır. Bu bölümde Türkçenin dünya dilleri arasındaki yeri; köken, yapı, güncel nüfus verileri ve tarihîlik bakımından incelenmiştir. Türkolojide bu bölüm, Türkçenin yapısı ve kökeniyle ilgili genel bir bilgi ihtiva ettiği için, çoğunlukla çalışmaların ilk bölümünde ele alınır. Tanıttığımız kitapta ise konunun son bölüme alınması dikkat çekicidir. Ayrıca bu bölümde, Türkçenin nüfus ve tarihîlik bakımından da incelenmesi, konunun daha zengin bir perspektifle sunulmasına vesile olmuştur.
Sonuç olarak, Ahmet Bican ERCİLASUN hocamızın Türk Dili Temel Kitabı Herkes İçin Türk Dili adlı eseri, Türk dili ilgililerinin ve genel kamuoyunun isteği esas alınarak hazırlanan temel düzeye uygun bir kaynaktır. Bununla birlikte, eser Türk dilinin konularına ilişkin bir bütünlük taşıdığı için akademik camianın da istifade edebileceği bir eserdir. Bu eser vesilesiyle Ercilasun hocamıza teşekkür ediyor, eserin Türkoloji ve Türk dili ilgililerine faydalı olmasını diliyoruz.
Kaynakça
Ercilasun, Ahmet Bican (2015), Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi, 15. Baskı, Ankara: Akçağ Yayınları.
Ercilasun, Ahmet Bican (2020), Türk Dili Temel Kitabı Herkes İçin Türk Dili, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları.
[1]Türkiye Türkçesinde bu ek, +DAş şeklinde de gösterilebilir çünkü ülkü+daş, meslek+taş gibi örneklerin yanı sıra öz+deş, ses+teş vb. örnekler de mevcuttur.