BALIKLARIN OLTAYI FARK ETMESİYLE BAŞLAYACAK HER ŞEY

1071’de Malazgirt gazasıyla Anadolu’nun Müslüman Türk vatanı yapılmasını ve burayı merkez üs edinerek İslâm’ı batıya doğru taşıma cihadımızı bir türlü hazmedemediler. 1095’ten itibaren önce doğrudan doğruya Haçlı ordularıyla geldiler. Her seferinde geri püskürtüldüler. Son Haçlı istilası, Birinci Dünya Paylaşım Savaşı sonrası, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi sonucuydu. Büyük Türk Atatürk’ün önderliğinde yine aynı akıbete maruz […]


Paylaşın:

1071’de Malazgirt gazasıyla Anadolu’nun Müslüman Türk vatanı yapılmasını ve burayı merkez üs edinerek İslâm’ı batıya doğru taşıma cihadımızı bir türlü hazmedemediler. 1095’ten itibaren önce doğrudan doğruya Haçlı ordularıyla geldiler. Her seferinde geri püskürtüldüler. Son Haçlı istilası, Birinci Dünya Paylaşım Savaşı sonrası, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi sonucuydu. Büyük Türk Atatürk’ün önderliğinde yine aynı akıbete maruz kaldılar. Anladılar ki Türk’ü doğrudan işgal, istila, saldırı ve savaşla tasfiye etmek mümkün değil.

Bu sefer taktik değiştirdiler. İçerdeki uşaklarıyla zehirleyip öldürdükleri Atatürk’ten sonra, 1938’den hemen sonra, taktik değiştirip modern Haçlı saldırı planlarını devreye koydular. Dışardan bodoslama saldırmak yerine içerden ayarlanmış yerli işbirlikçiler, taşeron hainler, mankurtlaştırılmış ihanet odakları eliyle Türk’ü bu coğrafyadan tasfiye projelerini hemen uygulamaya soktular.

Projeleri çok basitti. Türk’ü Türk yapan millî ve dinî değerleri yani dili, kültürü, edebiyatı, tarihi, gelenekleri, görenekleri, bayramları, törenleri, sembolleri, düşünme, duyma ve yaşama biçimlerinden oluşan Türklük değerleri ile dini olan İslam itibarsızlaştırılacaktı. Bunların içi boşaltılacak, alaya alınacak, unutturulacak ve yok edilecekti. Hatta Türk, kendi millî ve dinî değerlerinden, önce utanacak, sonra bunlara küfür edecek, hatta inkâr edecek hale getirilecekti. Bundan sonra ancak düşünemez hale getirilmiş, beyni boşaltılmış, kişiliksizleştirilmiş, mankurtlaştırılmış bir kitleye Büyük Orta Doğu Projesi, Dinlerarası Diyalog, Hoşgörü, Küreselcilik, PKK ile müzakere edilerek Türkiye’yi Türksüzleştirme gibi istedikleri her türlü projeyi kabul ettirip uygulatabileceklerdi.

Bu proje, 1938’den günümüze kadar gerek ayarlanmış ve seçime sokularak, bin türlü alavere dalavere ile, aldatmaca, kandırmaca ile iktidara getirilmiş Amerika’nın ve Avrupa’nın yerli sömürge valiliği görevine talip sivil siyaset esnafı, gerekse yine ayarlanmış, Türk milletinin ordusu ve Atatürk’ün subayı olmak yerine, Amerika Haçlı ordusunun bir birliğinin çavuşu olmayı en yüksek rütbe bilen darbeci NATO generalleri eliyle yürütülmeye çalışılmaktadır.

Amerikancı sivil iktidarlar ve Amerikancı NATO generallerinin Türk milleti üzerindeki tasallutlarını, Amerika lehine ve Türk aleyhine olan iktidarlarını meşrulaştırmak, bu emperyalizmin taşeronlarının reklamını, propagandasını yapmak için bir takım kişileri kullanıyorlar. Bunlar, gazeteci, televizyoncu, yazar, çizer, aydın, sanatçı, akademisyen gibi sanal unvanlar kullanan, ama aslında tek gerçek unvanları olan “Türk’ü mankurtlaştırma memuru” olan kesimlerdir. Bunlar, her gün bombardıman edercesine Türk milletinin millî hafızasını, tarihini, atalarını, dünya Türk birliği kardeşliğini, değerlerini, kimlik ve kişiliğini iğdiş edecek çalışmalar yapıyorlar.

Türk milletini yeni avlama ve yok etme yöntemleri şu: Gemileriyle, uçaklarıyla, arabalarıyla, bankalarıyla, çok uluslu şirketleriyle, sinemalarıyla, ideolojileriyle, felsefeleriyle, siyasetleriyle geldiler. Ayarladıkları avcı keklikleriyle her gün gazete ve televizyonlardan milletimizi etraflarına topladılar. Kitleler halinde onları dinliyoruz, onları okuyoruz, onları seyrediyoruz. Milyonlarca Türk, her gün televizyon karşısında Türk’e Türk düşmanlığı propagandalarını dinliyor. Türk’ün yer altı yer üstü bütün zenginliklerinin gâvura satılmasının ekonomik bir başarı olduğu yalanıyla afsunlanıyor. Haçlı–Siyon emperyalizminin taşeron örgütü olan PKK ile müzakere edilerek Türk vatanının bölünmesi ve vatan topraklarında Türk millî hâkimiyetinin eşkıya ile paylaşılması, toplumsal bir barış projesi olarak sunuluyor. Türk–İslam millî kültür ve medeniyet birikimimizin yok edilerek ve itibarsızlaştırılarak, onun yerine gâvur kültür ve medeniyetinin dayatılmasını ilericilik, çağdaşlık, modernlik adı altında uygarlık başarısı olarak yutturmaya çalışıyorlar.

Milletimiz bugün maalesef, televizyonlarda gördüğü kendi cinsinden balıkların etrafına toplanmış, balık istifine döndürülmüştür. Bugün biz, Emperyalizmin sözcüleri ve temsilcileri olan Türk’ü avlama görevlileri tarafından balık hafızalı, balık beyinli bir sürüye dönüştürülerek kolayca güdülebilir, yönlendirilebilir bir sömürge kalabalığına ve yığınına döndürüldük.

Türk, haricî bedhâh olan bütün Haçlı–Siyon emperyalistlerine, Amerika’sına, Avrupa’sına, İsrail’ine, Çin’ine, şununa bununa ve dahilî bedhâh olan onların içerdeki laikçi, liberal ve İslamcı sözcülerine karşı şu irade beyanında bulunmalıdır:

“Biz, televizyon oltasıyla içimizden çıkardığınız hainler eliyle avlanacak balık değiliz. Biz, kendi kendisini idare etme becerisine, tecrübesine, aklına, yetkisine ve kapasitesine sahip bağımsız bir milletiz.”

Türk, önce başını kaldırıp tepesinde gemisine, gemiciğine oturmuş dış emperyalist odakları ve onların sözcülerini görecek ve farkına varacak. Sonra elinde olta olarak tuttuğu propaganda araçları olan televizyonu, gazeteyi, karanlık aydınları, hain siyasetçileri, taşeron akademisyenleri görecek, onların kim olduğunun ve misyonlarının farkına varacak. Sonra bu ikisinin yani dış ve iç emperyalist odakların işbirliği içinde kendisini nasıl bir avlama, yok etme tezgâhı kurduğunu fark edecek. Ondan sonra da kendi vatanında, kendi devletinde, kendi milleti için tam istiklali sağlayarak şerefli, haysiyetli, başlı dik, müstakil Türk millet varlığını koruyacaktır.

Biz, bugün baştanbaşa bütün Türk milleti olarak bu istiklalci iradeyi haykırma ve siyasi, kültürel, ekonomik ve askerî anlamda tam istiklâl mücadelesini kararlılıkla sürdürme konumunda olan kritik bir süreçteyiz. Millî Mücadele süreci başlarında olduğu gibi Amerika, Avrupa, İsrail, PKK ve Barzani tarafından kuşatılmış durumdayız. O zaman şimdikinden daha zor durumda olmamıza rağmen bu kuşatmayı yardık ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devletimizi kurduk. Şimdi de ya bu mevcut kuşatmayı yararak, modern Haçlı Ergenekon kıskacından çıkış özgürlüğüyle var olacağız, ya da yok.

Yazar

Nurullah Çetin

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar