Yükleniyor...
Ben Kıbrıs’ta, Malya köyünde, İngiliz sömürge yönetiminde doğmuş bir Türk’üm. Okulunda İngiliz bayrağının dalgalandığı, törenlere önce “Yaşa Kralımız, yaşa Hakanımız”, daha sonra da “Yaşa Kraliçemiz yaşa Melikemiz” marşı ile başlayan bir kuşaktanım.
1957 yılında Kıbrıs Malya Köyünde, ilk defa,
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlanmasının tanık olduğum gururlu öyküsünü anlatmak niyetim.
Sinema filmlerinde bir gemide, 3-5 saniye görülen ay yıldızlı Türk bayrağının, büyük küçük tüm seyircilerin özlem dolu alkışlarıyla karşılandığı, ama ne evine ne okuluna o bayrağı asamadığı (Ancak sandık içinde saklamış olduğu) zamanlarda yetişenlerdenim.
Lefkoşa’da “Şehbenderlik”in önündeki sokağı, sırf Türk bayrağını görebilmek için gezi yerine döndürdüklerini anlatırdı büyüklerimiz. Çünkü T.C. Kıbrıs Büyükelçiliği burada idi ve önünde Türk bayrağımız dalgalanıyordu. Çocuk yaşımda dinlediklerimi ilerleyen bu yaşımda da hâlâ hüzünle karışık bir heyecanla anımsarım.
O günlerin çocukları olarak bizler, evlerimizde anne-babalarımızın, okulda öğretmenlerimizin “gayrıresmî” öğrettikleri ile Türk olduğumuz bilincini edinmiştik. Türk tarihinin, parça parça da olsa, bazı bölümlerini ezberleyip, sağda solda anlatmaktan çok büyük mutluluk duyanlardık.
Okullarımızda, Kraliçenin taç giyme günü ya da doğum gününü kutlayan törenler yapılıyordu. Ama kendi ulusal günlerimizi ancak şehirlerdeki bir spor kulübünün kapalı salonunda, seslerin bina dışına taşmasının yasak olduğu toplantılarda kutlayabilirdik. Büyük heyecanımızı şiirler okuyarak, cızırtılı bir taş plaktan yükselen İstiklâl Marşını dinleyerek bastırmaya çalışan çocuklardık.
Köylerde ise evinde radyosu olanlar, belli sayıdaki komşularını evine alır ve kısa dalga 1600 Kilosaykıl üzerinden yayın yapan Ankara Radyosu’nun başına toplanırdık. Herkes heyecanla kapanma saati olan saat 24.00’ü bekler ve İstiklâl Marşı’nı duymadan dağılmazlardı.
Millî günlerde radyolar balkonlara konurdu. Bütün gün, sesi sonuna kadar açık olan radyodan millî marşlarımızı dinlerdik.
Benim burada vurgulamak istediğim; Evinizde TÜRKLÜK bilinci ile yetiştiriliyorsunuz, ancak okulda her sabah önce Kral bir yıl sonra da Kraliçe için serenat yapmak zorundasınız ve İngiliz bayrağı altında ders görüyorsunuz. Sınıfınızda Kral ve Kraliçenin fotoğrafları var.
Yine evinizde, Mustafa Kemal Paşa, İsmet İnönü Paşa, Kâzım Karabekir Paşa, Fevzi Çakmak Paşa hikâyeleri ile kimliklerini ve yapmış olduklarını öğreniyorsunuz. Evimizde radyo var, ulusal günlerimizi evimizin avlusunda konu komşu bir arada kutluyoruz ama ben 11 yaşına gelinceye kadar okulumuzda kutlayamıyoruz
İşte böyle bir ortamda ilk kez, 23 Nisan 1957’de okulumuzda özgürce kutlayabilmiştik. O olağanüstü günü asla unutamadım, unutamam da.
1878 tarihinde Osmanlı Padişahı Abdülhamit Kıbrıs’ı İngilizlere sattıktan sonra, İngiliz yönetimi biz Türklere, “Müslüman Azınlık” tanımlamasını getirmişti. Her yerde de bizler için bu tanımlamayı kullanmaktaydılar. Amaçları da bizleri Türk kimliğinden ve şuurundan uzaklaştırmaktı.
Bu arada, tâ 1930 yılları ortalarından itibaren Kıbrıs Türk Halkı üzerinde “TÜRKLÜK” şuurunun yerleşmesinde büyük emeği olan Dr. Fazıl KÜÇÜK ile çevresindeki bir avuç kahraman, Kıbrıs Türkünün İngiliz ve Rumlara karşı hakları için büyük bir mücâdele veriyordu. Dr. Küçük, İngiliz Valiliği tarafından sık sık sorgulanırdı. Birkaç kez gözaltına alınmıştı. Devlet hastanesinde çalışması engellendi hatta doktorluk yapması bile geçici olarak yasaklanmıştı.
İngilizler; 1 Nisan 1955’te Kıbrıs Rumlarının, Türk ve İngilizlere karşı, kısaca Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması demek olan Enosis için kurulan EOKA terör örgütünün, Yunan bayrakları ile miting yapmalarına göz yumdular. Doktor Fazıl Küçük de, 22 gün sonra Lefkoşa Türk Lisesinde İngiliz bayrağı yanına Türk bayrağı astırıp, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlanması ve şanlı bayrağımızın asılması ile karşılık verdi. İngilizler ses çıkaramadılar ve biz Türkler de bu tarihten sonra bayrağımızı, sessizce ve yavaş yavaş, serbestçe dalgalandırmaya başlayabildik.
Bir süre sonra Adamızdaki Türk kız/erkek liselerimizde, bir sene sonra da tüm okullarımızda artık İngiliz bayrağını da asmıyorduk.
İstiklâl Marşımız ise yalnızca liselerde ve ancak kapalı alanlarda okunabiliyordu.
Köyüm Malya’daki İlkokulumuzda, ilk defa 1957 yılında, Atatürk tarafından bize ve çocuklarımıza emanet edilen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlama töreni düzenlenecekti. İlk defa İngiliz Kral ve Kraliçesine düzenlenen törenlerden farklı bir kutlama olacaktı.
Tören için Bayraklarımızı ve Atatürk posterimizi de çiçeklerle taçlandırarak asmıştık.
Bugünü asla ve asla unutamam. Çünkü evimizde sandıkta duran, her iki bayrağımızı da çıkarmıştık. Sabah erkenden hepimiz de bayramlık elbiselerimizi giydikten, sonra anne ve babam ile birlikte bayraklarımızı okulumuza getirmiş ve Müdürümüz Naci Muallim’e vermiştik. Sonra da diğer köylülerimizle birlikte, törenin yapılacağı ilkokul binasının sütunlarına asılmasına yardımcı olmuştuk.
Arkada soldaki Bayrağımız, annem tarafından dikilmişti. Bu Bayrağı sık sık sandıktan çıkarıp bize, ”İşte Bizim bayrağımız budur, öteki İngilizlerindir.” derdi rahmetli annem. Sağdakini ise en büyük ağabeyim avukat Ragıp Malyalı, 1956 yılında, İstanbul’dan evimiz için getirmişti.
Anlayacağınız bu fotoğraf, 63 sene önceki 23 Nisan bayram töreninde çekildi. Fotoğrafta ben, ilkokul dördüncü sınıf öğrencisiyim ve öndeki beyaz renkteki giysili kız öğrencinin solunda, açık renk kruvaze ceketli olanım (Duru MALYALI). Tören sırasında biz öğrencilere öğretmenimiz tarafından öğretilen ve dillerimizden düşmeyen 23 Nisan şarkısını hiç ama hiç unutmadım.
Bu günlerde Anavatanımız Türkiye’de, bazı aykırı isimler yüceltilmeye çalışılsa da bizim dilimizdeki şarkı, “Padişahtan sultandan kurtuldu güzel vatan / göklerde uçacağız bugün yirmi üç nisan” diyordu
23 Nisan 1957 KKTC (O zamanki adı Kıbrıs) Malya Köyü, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlaması töreninden Duru Malyalı’ya ait bir fotoğraf
(Bu fotoğrafın çekilmiş olduğu an, ben bu şiiri okuyordum)
Aradan yıllar geçmiş olsa da, Kıbrıs Türkü olarak hâlâ aynı düşünce ve ilkelerdeyiz.
Ne Mutlu Türk’üm Diyene…
Resimdeki arkadaşlarımın bir kısmı artık aramızda değil, Naci Muallim ve diğer Öğretmenimiz ise çoktan sonsuzluğa göçtüler. Işıklar içinde olsunlar.
Artık kendi Bayrağının altında, “Egemenliğini” kutlayan herkesin, kendi bayramlarını özgürce kutlayabilen çocuklarımızın “her günlerinin bayram olmasını” dilerim. Bu Öykünün bir benzeri ilk olarak dün; aynı liseden (Limasol 19 Mayıs Lisesi) mezun, ancak benden 3 sınıf önde olan, şimdi meslektaşım olan Dr. Özmen İKİBİROĞLU tarafından, İlkokul sıralarındayken sınıf arkadaşları ile 23 Nisan’da çekilmiş fotoğraflarıyla yayımlandı. Bana da kendi köyümde çocukluğumda yaşamış olduğum bu öyküyü yazma düşüncesini getirmiş oldu. Sağol ÖZMEN Dostum.
ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN
Opr. Dr. Duru MALYALI