Yükleniyor...
3 Mart 2011
Genel Sekreter’in Kıbrıs’taki Müzakerelerin Durumu ile ilgili Değerlendirme Raporu.
I.GİRİŞ
1. 24 Kasım 2010 (S/2010/603) tarihli bir önceki raporumda öngörüldüğü gibi, Güvenlik Konseyi’ne sunulan bu belge Kıbrıs’taki müzakerelerin durumunun güncelleştirilmiş bir değerlendirmesidir.
2. 18 Kasım 2010 tarihinde New York’ta Kıbrıslı Rum lider ve Kıbrıslı Türk lider ile yapmış olduğum toplantı sonrasında, Özel Danışmanım Alexander Downer tarafından bana iletilen raporlardan liderlerin müzakerelerin hızını ve alınan verimi artırmaya yönelik çağrıma kulak vermiş olmaları beni cesaretlendirmiştir. Ve aslında, Kasım 2010 tarihinde görüşmelerle ilgili yaptığım son değerlendirmemden bu yana bir miktar ilerleme de kaydedilmiştir.
3. Ancak, bu yılın ikinci çeyreğinin siyasi ortamı, müzakerelerde kayda değer ilerleme elde etmeye olanak tanımayacaktır. Kıbrıs ve Türkiye’de yapılacak olan seçimler yaklaştıkça, görüşmelerin ciddi şekilde ivme kaybetme riski ortaya çıkmaktadır.
Seçim dönemi hazırlıkları çok fazla ilerlemeden tüm başlıklardaki ana konular üzerinde kayda değer anlaşma elde etmek için daha büyük bir itici güce şimdi ihtiyaç vardır. Bunu, 18 Kasım 2010’da New York’ta görüştüğümüzde her iki lidere de vurguladığım gibi, 26 Ocak 2011’de Cenevre’de de yineledim.
II.TARİHÇE
4. Kapsamlı müzakerelerin başladığı Eylül 2008’den bu yana görüşmeler Birleşmiş Milletler parametreleri, ilgili Güvenlik Konseyi kararları ve liderlerin 23 Mayıs 2008 ve 1 Temmuz 2008 tarihli ortak açıklamaları zemininde ilerlemiştir.
TEMMUZ 2008
İki liderin müzakerelerin zeminlerine bağlı olmaları ve görüşmelerin üzerinde anlaşmaya varılmış olan Birleşmiş Milletler zemininde devam edeceğini teyit etmiş olmaları konularında tatmin oldum.
5. 18 Kasım 2010 tarihinde her iki lideri de görüşmelerin durumu ve hızı hakkında samimi bir görüşme yapmak üzere New York’a çağırdım. Liderler bir çözüme ulaşmak için daha hızlı ve kararlı hareket edilmesine gerek olduğunu kabul ettiler. Her iki lider de kritik farklılıkları çözmek için çalışmaya olan bağlılıklarını belirttiler ve bu farklılıkları aşmak için pratik bir plan ortaya koymak için temaslarını yoğunlaştırma konusunda anlaştılar. Bu amaç doğrultusunda, tüm başlıklarda hala çözülmesi gereken ana konuları belirlemeyi taahhüt ettiler.
Ayrıca, daha fazla yakınlaşma kaydetmeyi ve 2011’in Ocak ayı sonunda yeniden benimle görüşmeyi kabul ettiler.
6. Kasım ayı raporumda, hem iki lider hem de iki topluma bazı tavsiyelerde bulunmuştum.Bu tavsiyeler, müzakereler ve müzakerelerin içinde cereyan etmekte olduğu dış atmosfer açısından ilerleme kaydetmeye odaklanmıştı. Bu raporda, liderlerle sağlanan ilerlemeyi değerlendirmek için Cenevre’de 26 Ocak 2011 tarihinde ikinci bir toplantının yapılmasına da değindim.
7. Uluslararası seviyede, süreci destekleme yönündeki taahhüdüme de uygun olarak, Kıbrıs sorunu ile ilgili İngiltere Başbakanı David Cameron,Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Türkiye Dış işleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Dimitrios Droutsas’ı da içeren birçok kilit lider ve üst düzey yetkililerle toplantılar gerçekleştirdim.
Özel Temsilcim aynı zamanda uluslararası topluluğun önemli üyeleri ve özellikle üç Garantör Güçle temasta kalmaya devam etti ve Türkiye Dışişleri Bakanı ile 20 Ocak 2011, Yunanistan Dışişleri Bakanı ile de 11 Şubat 2011 tarihinde görüştü.
Her ikisi de kapsamlı bir çözüme ulaşma konusunda güçlü desteklerini sürdürmektedir.Özel Temsilcim, 23-24 Ocak 2011 tarihinde Avrupa Komisyonu yetkilileri, Avrupa Birliği Dönem Başkanı temsilcileri ve Avrupa Parlamentosu’nun Kıbrıs sorunu ile ilgili yetkililerini Brüksel’de ziyaret etti. Yunanistan ve Türkiye’den yetkililer, Avrupa Parlamenterleri ve Avrupa Komisyonu yetkilileri kapsamlı bir çözüme ulaşma konusundaki güçlü desteklerini dile getirdiler ve her iki tarafı da bu amaca yönelik olarak yapıcı bir şekilde angaje olmaları için cesaretlendirmeye devam ettiler.
III.SÜRECİN STATÜSÜ
8. Kasım 2010 tarihindeki son değerlendirmemi müteakip barış görüşmeleri süratlendi. Sayın Eroğlu’nun ameliyat geçirmesi nedeniyle geçici bir süre yokluğuna rağmen, iki lider Kasım toplantısından sonra benimle Ocak 2011 tarihinde Cenevre’de gerçekleştirdikleri toplantı da dahil 11 kez, temsilciler ise 21 kez buluştu. 2008 yılında başlayan tam teşekküllü müzakere sürecinde liderler seviyesinde 100 görüşme gerçekleşmiş oldu.
9. Cenevre Görüşmesi sırasında, Liderler her bir başlık altında çözümlenecek olan ana konuları belirlediklerini ve yönetim, güç paylaşımı, ekonomi ve AB başlıklarında ortaya koydukları önerilerle görüşmeleri ilerlettikleri konusunda beni bilgilendirdiler.
Bu başlıklarda olumlu ivme sağlanırken, taraflar arasında birçok konudaki bazı anlaşmazlıklar çözümlenemedi.Cenevre toplantısında, Kıbrıslı Türkler güvenlik dışındaki tüm başlıkların paralel bir şekilde spesifik bir takvime bağlı kalınması kaydıyla müzakere edilmesi konusunda bir plan oluşturulması fikrini ileri sürdü.Kıbrıslı Rumlar müzakereler için spesifik bir takvimi benimsemezken, diğer yandan üç aşamalı bir planla ilgili kendi görüşlerini sundular.
10. Cenevre’de tarafların, müzakereleri yoğunlaştırma konusunda anlaşmalarını takdirle karşıladım. Liderlerin, Kıbrıs’a dönüşlerinde her hafta,temsilcilerinin ise haftada iki kez görüşmeleri memnuniyet verici bir gelişmedir. Bu toplantılar bundan sonra takip edilecek yola ilişkin tartışmaları da içermektedir.
11. Müzakere edilen spesifik konularla ilgili olarak taraflar, AB konuları başlığında, Kıbrıs’ın Brüksel’de temsiliyeti ve Avrupa Birliği organlarında karar alınması ile ilgili hususlarda bazı yakınlaşmalar sağladılar.
Süregelen başlıca ayrılık noktası, derogasyonlar da dahil olmak üzere, olası bir anlaşmanın AB muktesebatına dercedilmesi ile ilgilidir. Her iki taraf da anlaşma halinde yasal kesinliğin sağlanması konusunda hemfikirdir ancak, bunun nasıl sağlanacağı konusunda farklılıklar devam etmektedir.
12. Taraflar ekonomi başlığı altındaki ana konularda sağlanan yakınlaşmaları tamamlamaya yaklaşmışlardır.
Şu anda, hem nüfus hem de tüketimin belirli bir geçiş dönemi içerisinde, Kuzey’in nispeten dezavantajlı ekonomisinin giderilmesinin hesaplamasında kriter olarak kullanılması konusunda görüş birliği vardır. Taraflar, bahse konu geçiş döneminin ne zaman sona ereceğine ilişkin koşullar hususunda henüz anlaşamamışlardır.
13. Yürütmeyi de içeren yönetim ve güç paylaşımındaki kilit konularda yakınlaşma sağlanması, müzakerelerin başarıya ulaşması açısından kritik önem taşımaktadır.
Kasım’dan itibaren, bu başlığın geriye kalan alanlarındaki uyuşmazlıklarda ilerleme kaydedilmesine yönelik talebim karşısında her iki taraf da köprü kurucu bazı öneriler sunmuşlardır. Geriye kalan uyuşmazlıkların aşılamayacak türden olmadığına inanıyorum. Tarafların bu bölüm altında yakınlaşmaları tamamlamaya odaklanmaya devam etmeleri yaşamsaldır.
14. Geriye kalan mülkiyet, toprak ve güvenlikle garantiler gibi diğer konularda kayda değer daha az ilerleme sağlanmıştır.Mülkiyetle ilgili olarak, bu en zor konunun çözümlenmesine ilişkin bir mekanizma oluşturulması konusunda halihazırda genel bir kavramsal anlayış mevcuttur.Ancak en son raporumdan bu yana mülkiyete ilişkin çözümlenmemiş ana konular tartışılmamıştır.
Bu karmaşık konuya ilişkin olarak tarafların açıkladıkları tutumlar birbirinden çok uzaktır. Bunun yanında, taraflar, ana konuların belirlenmesi aşamasında toprak konusuna değinmelerine rağmen, her iki tarafın bu bölümü hangi koşullarda tartışmaya hazır olacağı hususunda henüz bir fikir birliği sağlanmamıştır. Güvenlik ve garantilerde ise, her iki tarafın ana konuları belirlenmiş ancak henüz tartışılmamıştır.
15. Tarafları, önümüzdeki haftalarda, süratli bir şekilde ana konuları ele almaları hususunda cesaretlendirmekteyim. Bunu yapabilmek için, yukarıda belirtilen üç başlıktaki bazı kritik mülahazaların birbiriyle kesin şekilde bağlantılı olduğunun taraflarca anlaşılması gerekmektedir. Sadece bu başlıklar içerisinde değil, bu başlıklar arasında da ayrıntılı müzakereler yapılması gerekmektedir.
IV.GÖZLEMLER
16. Kasım ayında New York’ta ve yeniden Ocak ayında Cenevre’de liderlerle bir araya geldiğimde Birleşmiş Milletler’in, müzakereleri Kıbrıslılar’ın sahip olduğu ve Kıbrıslıların yürüttüğü bir süreç olarak kabul ettiğini ve işte bu nedenden dolayı tarafların sorumluluklarını yerine getirip süreci devam ettirmelerini beklediğimizi açıkça dile getirmiştim.Kıbrıs’ın kaderi liderlerinin elindedir.Mevcut farklılıkları uzlaştırması gerekenler onlardır.
Onlar kendilerini adayı yeniden birleştirmeye adamaz ve bu bağlamda kararlılıklarını göstermezlerse süreç ileriye gidemez.
17. 2010’un Kasım ayında Güvenlik Konseyi’ne sunduğum bir önceki raporumda (S/2010/603), iki liderin de, görüşmelerin nihayette başarılı olmasına ve Kıbrıs sorunun çözümüne iki tarafın da ivedilikle destek vermesine elverişli bir ortamın yaratılmasına olan ihtiyacı akılda tutmaları konusunda gözlemde bulundum.
Halkta bir anlaşmaya varılıp varılamayacağıyla ilgili bir şüpheciliğin giderek arttığına da dikkati çektim.
Halkın düşük beklentileri taraflarca tartışılmakta olan olasılıkların heyecan vericiliğine ters düşmetedir. Uzlaşı sağlamayı bşarabilmek için bu sürecin gizlilikle devam etmesi gerektiği hususuna saygı duyuyor olsam da, sadece seçilmiş metinlerin medyaya sızdırılmasıyla bozulan müzakerelerin resmi gizliliğinin yapıcı bir etkisi olmadığına inanmaktayım. Bu durum Kasım ayından beri devam etmektedir ve kamuoyu müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanacağını öngörmektedir.
Her ki lider, olumlu gelişmelerin sağlanmakta olduğu, statükonun devam edemeyeceği ve her iki toplumun da yararına olacak birleşik bir Kıbrıs’ın gerçekleşebileceği konusunda kamuoyunu ikna edecek şekilde konuşmalıdır.
18. Kasım raporu, ayrıca, kamuoyuna yönelik olumsuz söylemlerle ilgili endişeme ve sürece vereceği potansiyel zarara da değinmektedir. Kasım ayında liderlerle yaptığım görüşme sonrasında kamuoyundaki tartışmalar başlangıçta yumuşama belirtileri göstermiş olmakla birlikte, son günlerdeki durum daha karmaşıklaşmıştır. Olumsuz mesajlar vermenin anlaşmayı zorlaştırdığına inandığımı tekrarlamak isterim. Ocak ayında Sn. Hristofyas ve Sn. Eroğlu’yla yaptığım görüşmede, liderlerin süreç hakkında ciddi kuşkular beyan ederek toplumlarının kendilerine uğraşlarında güven ve destek vermesini bekleyemeyeceklerini bildirdim.
Liderler, karşı tarafı şeytanlaştırma veya art niyet taşımakla suçlama içeren konuşma yapmakla, iki taraftaki kamuoyunun yeniden birleşmeyi kucaklayacağı bir ortam yaratamazlar.
19. Görüşmelerin pürüzsüz devam edebilmesi için, bölgesel ve uluslararası destek ortamının oluşması kritik önem taşımaktadır. Tüm bölgesel ve uluslararası aktörlerin Kıbrıs sorunun çözümü için bir ağızla konuşmaları ve devam eden görüşmeleri desteklemeleri gerekmektedir.
Üç Garantör Güç süreci önemli şekilde desteklemiş olup, gösterdikleri ilgileri için onlara teşekkür ederim. Yunan ve Türk Dışişleri Bakanlarıyla görüşmelerimde her ikisi de geriye kalan konuların çözümlenmesinin zorluklarını anlamıştır. Yapabilecekleri tüm yardımları yapmaya hazırdırlar. İlgilerini teşvik eder, memnuniyetle karşılarım. Avrupa Komisyonu da yararlı tavsiyelerde bulunmuştur. Avrupa Komisyonu’nun süreç boyunca devam eden desteği tarafların Avrupa Birliği hukukuna uygun bir anlaşma yapmasında kritik rol oynayacaktır.
20. Birleşmiş Milletleri’nin Kıbrıs’a olan taahhüdü uzun süreli ve kapsamlı olmuştur. Yaklaşık yarım yüz yıldır iki tarafın ayrılıklarını azaltmak için Üye Devletler çok büyük enerji ve kaynak harcamıştır. Her bir taraf, bir yandan çözümsüzlüğün getireceği risk, diğer yandan da her istediklerini elde etme olasılığını tartmalıdır. Liderlerin süreci sonuca ulaştırmak için en iyi yolu bulmaya odaklanması gerekmektedir. Bunu yaparken de tüm Kıbrıslılar’ın isteklerini göz önünde bulundurmalıdırlar.
V.SONUÇ
21. Görüşmelerin ilerleme hızıyla ilgili endişelerim devam etmektedir. Kasım raporumda yaklaşmakta olan seçim döneminin görüşmelerin ölümcül şekilde çökme riskini beraberinde getirebileceği uyarısında bulunmuştum. Liderlerin son aylarda çaba gösterdiklerine inanıyorum, ancak görüşmelerin tıkanmasını veya sonsuza kadar devam etmesini önlemek için daha fazlası yapılmalıdır. Tarafların çözümlenmemiş ana konularda en erken zamanda yakınlaşma kaydetmeleri önemlidir.
22. 26 Ocak tarihinde Cenevre’de görüştüğümüz zaman her iki lidere de söylediğim gibi, zor seçeneklerle yüzleşme zamanı gelmiştir.
Müzakereler ucu açık bir süreç olamayacağı gibi, sadece görüşme yapmış olmak için yapılan sonu gelmeyen görüşmeleri de kaldıramayız.
Şimdi, iki taraf da her zamankinden daha cesur ve çözüme adanmış liderlik göstererek görüşmelerin bir sonuca ulaşması için pratik adımlar atmalıdır.
Bunun gerçekleşmesi için her iki liderin de hem kendi aralarında hem de toplumları arasında daha yüksek düzeyde karşılıklı güven oluşturması gerekecektir.
23. Ocak ayındaki toplantı sonrasında, müzakere sürecinde kaydedilecek ilerlemeyi gözden geçirmek maksadıyla yakında bir toplantı daha yapma çağrısında bulunabileceğimi söylemiştim. Dolayısıyla, önümüzdeki haftalarda liderlerin daha çok yakınlaşma sağlamak için gösterecekleri çabayı yakından takip etmek niyetindeyim. Mart ayının son bölümünde, iki tarafla bir toplantı daha yapmama yetecek kadar ilerleme sağlanıp sağlanmadığını değerlendireceğim. Bu vesileyle, tarafların bana geriye kalan ayrılık noktalarını nasıl gidermeyi düşündüklerini izah etmelerini bekleyeceğim.
24. Uygun gördüğüm zaman ve taraflarla bilistişare, başlıklar içinde ve başlıklar arasındaki ana konularda çok taraflı bir toplantı için çağrıda bulunmama yeterli ilerlemenin sağlanıp sağlanmadığına karar vereceğim. Böyle bir toplantının parametreleri liderler arasında halen tartışılmaktadır.
25. Rum tarafının konuyu böyle bir toplantıdan önce de tartışmak istiyor olmasına karşın, tarafların güvenlik ve garantiler başlığı altındaki uluslararası antlaşmalar konusunu çok taraflı bir toplantıda ele alma hususunda anlaşmaya vardıklarını anlıyorum. Toprak başlığıyla ilgili harita ve rakamlar konusunda, iki taraf da bu konunun sürecin son aşamasında ele alınması gerektiği hususunda anlaşmışlardır. Bunun kesin zamanlaması hususunda ise henüz bir anlaşmaya varılamamıştır.
26. Tarafları mülkiyet konusundaki müzakereleri sonuçlandırmak için gerekli adımları atmaları için güçlü biçimde teşvik ediyorum. Etkilenen mallar hususunu çözümlemek için gerekli çerçevenin unsurları oluşturulmuştur. Cenevre’de iki tarafa da mülkiyet meselesinin teknik yönlerini derinlemesine incelemeleri için uluslararası uzmanlar sağlamayı teklif ettim. İyi Niyet ekibine söz konusu uzman desteği temin etmeleri talimatını verdim ve iki tarafı da bu tür kaynakları verimli kullanmaları konusunda teşvik ediyorum.
27. Bir önceki raporumda, yer alan gelişmelere uyum sağlanması hususunda tavsiyelerde bulunmak amacıyla, Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler varlığının daha geniş bir değerlendirmesini yapma niyetimi ifade etmiştim. Bu süreç, dahili bir ön çalışma olarak başlatılmıştır. Haziran ayında sunacağım İyi Niyet Misyonu’nun çalışmaları hakkındaki raporuma dahil etmeyi düşündüğüm müzakerelerin durumu ile ilgili bir sonraki değerlendirme raporumda, Güvenlik Konseyi’ni bu egzersizin gidişatı hakkında bilgilendireceğim.
KIBRIS’TA BM PARAMETRELERİ
BM Güvenlik Konseyi 750 (1992)
• BM, 649 sayılı (1990) ve 716 sayılı (1991) kararlarında varılan durumu teyit eder ki, Kıbrıs’ta varılacak bir anlaşma tek egemenlik ve uluslararası kimlik, tek vatandaşlık ile bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün korunduğu, iki siyasi eşit toplumu kapsayan, Genel Sekreter’in s-23780 raporunun 11. paragrafında tanımlandığı “iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyon” temelinde olmalı ve herhangi bir diğer ülke ile kısmen veya tamamen birleşmeyi veya bölünmeyi ya da ayrılığı dışlamalıdır.
• Toprak ayarlaması ve yer değiştirecek kişilerin konusu gibi önemli meselelerin, her iki toplumun da karşılıklı anlaşacağı, bütünlüklü bir pakette sonuçlandırılması şartıyla, bütünlüklü bir çözümün çerçevesi olarak onaylanır. (Genel Sekreteri’nin raporunun 17’den 25’e ve 27. Paragrafı – Gali Fikirler Dizisi)
• BM Güvenlik Konseyi kararları 774 (1992), 939 (1994), 1092 (1996), 1117 (1997), 1146 (1997), 1179 (1998), 1217 (1998), 1251 (1999) Kıbrıs’ta varılacak bir anlaşma tek egemenlik ve uluslararası kimlik, tek vatandaşlık ile bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün korunduğu, iki siyasi eşit toplumu kapsayan, Genel Sekreter’in ilgili kararlarında tarif edildiği gibi “iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyon” temelinde olmalı ve herhangi bir diğer ülke ile kısmen veya tamamen birleşmeyi veya bölünme ya da ayrılığı dışlamalıdır.
BM Güvenlik Konseyi’nin kabul ettiği, Kıbrıslı liderler ortak açıklaması ve müzakere zemini:
(21 Mart, 23 Mayıs, 1 Temmuz ve 25 Temmuz 2008 tarihli ortak açıklamalar)
• Kıbrıs’ta iki kesimli, iki toplumlu ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin bulunacağı bir federasyonun kurulacağı ve tek uluslararası kimliğe sahip olacak olan bu ortaklığın Federal bir Hükümetinin yanı sıra, eşit statüde bir Kıbrıs Türk Kurucu Devleti bir de Kıbrıs Rum Kurucu Devleti olacağı üzerinde anlaşılmıştır
• Tek egemenlik ve tek vatandaşlık konularında prensipte anlaşıldığı, bu konuların uygulamadaki detaylarının ise tam teşekküllü müzakerelerde ele alınacağı kayda geçirilmiştir.
• Bulunacak olan çözümün hem Kıbrıslı Rumların hem de Kıbrıslı Türklerin meşru hak ve çıkarlarını gözeteceği ve üzerinde uzlaşıya varılmış olan anlaşmanın eş zamanlı ve ayrı ayrı yapılacak referandumlar aracılığıyla her iki halkın onayına sunulacağı vurgulanmıştır.
Yenidüzen, 12-03-2011 10.13 (TSİ)