Yükleniyor...
22 EYLÜL 2018
Oyunun özeti şöyle: EOKACI bir Rum’un Kozanköy’e yerleşme girişimi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde gerilimin ve siyasi tartışmaların şiddetlenmesine yol açıtı. Olay, KKTC Taşınmaz Mal Tazmin Komisyonunun, EOKA’cı Nikolas Skuridis’in taşınmaz malını iade kararı üzerine gelişti. Rum planının bir parçası olarak görülen bu girişimin çorap söküğü gibi devam edeceği, KKTC’nin işgaliyle iki halkın tekrar iç içe yaşayacağı 1974 öncesine dönüleceği, böylece 1963-1974’de yaşanan korkunç katliamların başlayabileceği üzerinde durulmaktadır. Sonuçta, 1974 Barış Harekâtını akabinde Denktaş ve Makarios görüşmelerinde belirlenen ve günümüze kadar devam eden çözümün temel ilkeleri iki bölgeli ve iki egemen eşitliğe dayalı anlaşma ortadan kalkmış olacaktır. Rum-Yunan ikilisinin amacı da budur. Kıbrıs TMT Mücahitlerinin ve Kıbrıs Türklüğünün görüş ve endişeleri özetle böyledir.
Son zamanda BM tekrar devreye girdi. BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide, 12 Ocak 2017’de İsviçre Crans-Montana’da başlayan ve sonuçsuz kalan müzakerelere kaldığı yerden devam etmek için hazırlıkları ilerletti. 45 yıl süren müzakerelerde (Girit adasını 93 yılda kaybettik) neden anlaşma sağlanamıyor? Mesele nedir? Sade bir şekilde söyleyelim: Malum, Rum-Yunan ikilisi, Kıbrıs’ı bütünüyle ele geçirip Helen adası yapmak ve Yunanistan’a katmak istiyor; sebep bu. Delili ise, Makarios’un 1960’da kurulan ortak Kıbrıs Cumhuriyetini, anayasasından Türklere ait maddeleri çıkarıp 1963’de üniter Rum devletine dönüştürmesi gösterilebilir. Yine Türkleri yok etmek, adadan kaçırmak veya köleleştirmek üzere 1963’de başlayan kanlı saldırıların 1974’de kadar (11 yıl) sürmesi, herhalde amacın ne olduğunu anlamaya yeterli olacaktır.
Bu amaç hiç değişmemiştir. Bu güne kadar yapılan bütün görüşmelerde, söz dönüp dolaşıp Garanti ve İttifak Antlaşmalarına getirilmektedir. Türkiye’ye tanınan garantörlük (Anayasa düzenini koruma yetkisi) ve İttifak (Türkiye’nin adada asker bulundurması hakkı) antlaşmaları var oldukça, adadaki Türk varlığının ve haklarının yok edilmesi mümkün değildir.
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide, “Türkiye garanti sisteminin kaldırılmasını kabul etti, ancak Türk askerinin derhal çekilmesini kabul etmedi” dedi, gizlilik gerekçesiyle detay veremeyeceğini” söyledi… “BM, askeri konular askıda bulunsa bile, garantilere ilişkin önemli bir ilerleme sağlandığını düşünüyor.” Şeklinde konuştu.
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, konferans sonrasında yaptığı basın açıklamasında, “… daha çok işbirliği, karşılıklı güven; daha az asker, daha az garanti” perspektifi çerçevesinde görüşlerini aktardıklarını söylemişti.
KKTC’de temaslarda bulunan TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır ve beraberindeki heyetin 17.09.2018 günü yaptığı ziyarette, KKTC Başbakanı Tufan Erhürman şöyle konuştu: “… müzakere sürecinin Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte, dayanışma içinde yürütülmesinin önemine işaret etti. Erhürman, “Kıbrıs Türk halkı, müzakere sürecinde siyasi eşitliğin güvence altına alınmadığı herhangi bir modelin altında yer almayacak.” dedi.
TBMM Başkanı Yıldırım, KKTC Başbakanı ile 15.08.2018’de yaptığı görüşmesinde, “…bu bağlamda, siyasi eşitlik, adil iletişim, refahın ortak paylaşımı, halkların birbirine güven duymasının sağlanması ile Türkiye’nin güvenlik ve garantiler konusundaki şartlarının devam etmesi gerektiğini” belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Yeni Ortaklık, İki Kesimlilik, Siyasi Eşitlik ve Türkiye’nin Etkin Garantörlüğü Gibi Vazgeçilemeyecek İlkeler Etrafında İnşa Edilecektir” Dedi.
Olan bitenden Türkiye’nin, garantörlüğün 15 yıl süreli ve sadece Türk bölgesinde geçerli olması, bu görevin Türkiye, Yunanistan ve İngiltere askerleri tarafından yürütülmesini önerdiği; BM’nin Garantiler Anlaşması’nın yerini alacak bir uygulama mekanizması olması, askerlerin geleceği, dönüşümlü başkanlık, özel bir bölgenin geleceği, mülkiyet rejimi ve Türk vatandaşlarına özel uygulama gibi stratejik konularda, bir anlaşma paketi üzerinde görüşler geliştirdiği anlaşılıyor.
Rum sözcü Hristodulidis: gizli görüşmelerin kamuoyuna doğru yansıtılmadığını iddia ederek, “Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin gerçekleri öğrenmesi için tutanakların yayınlanması gerekir” dedi.
Yetkililerin açıklamalarından örnekleri çok yer verdik. Fikirlerde bir bütünlük olmadığı gibi tehlikeli sapmalar da var. Bunlar çok önemli. Ayrıca “siyasi eşitlik” kavramının, müzakerelerde, BM ve Rum metinlerinde “fertlerin eşitliği” olarak kabul edildiği, bu bakımdan “halkların egemen eşitliği” ibaresinin kullanılmasının şart olduğunu söylemeliyiz.
Başlangıçta temas ettiğimiz gibi müzakerelerin, “Garanti” ve “İttifak” antlaşmaları üzerinde toplandığı, 1960 Zürih ve Londra Antlaşmaları ile kıyaslandığında bu antlaşmaların çok aşındırıldığı ve özünü kaybettiği görülecektir. KKTC’ye hayat veren bu konuda bir toparlanma olmazsa, milli davamızı kaybetme tehlikesinin kapıya geldiğini, üzülerek hatırlatmak zorundayız.
Daha geniş bilgi için; Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği kibristmtmd@gmail.com a müracaat edilmelidir.