Bozkır Hikâyeleri

Korkut Ata’nın ete kemiğe bürünen bir torunu, onun yolunda durmadan çalışıyor. Üretiyor, mirasını, mirasımızı geleceğe taşıyor. Özellikle sanal dünyanın müritleri olduğumuz bir çağda, hikâyelere, masallara yeniden hayat öpücüğü verilmiş olması sözlü edebiyat ürünlerimiz için önemli bir gelişme.


Paylaşın:


BOZKIR HİKÂYELERİ
Emrah ECE

Hikâyeler insan ruhunun gıdası olduğu kadar, toplumların da ortak paydada buluşmasını sağlayan yapı taşlarıdır. İnsanın var olduğu günden beri duygularını, sevinçlerini, korkularını, hayâllerini ya da dünyayı anlamlandırma çabalarını olağanüstü tasvirlerle anlatmasıyla ortaya çıkmış sözlü ürünlerdir. Bunları mit, masal, destan ve efsane gibi türlerden ayırmak oldukça güçtür.

Halk Edebiyatına Giriş adlı eserinde Şükrü Elçin hikâyelerin gelişimini, “Türk halk hikâyeleri, zaman seyri ve coğrafya-mekân içinde ‘efsane, masal, menkıbe, destan vb.’ mahsullerle beslenerek, dinî, tarihî, içtimaî hadiselerin potasında iç bünyelerindeki bağlarını muhafaza ederek milletimizin roman ihtiyacını karşılayan eserlerdir.” şeklinde tanımlamaktadır.

İşte tam bu noktada Bozkır Hikâyeleri muhteva, anlatım tekniği, kullanılan motif ve sembollerle oldukça geniş bir veri ortaya koymakta. Çuvaşistan, Hakasya ya da Altaylarda anlatılan hikâyenin Bayburt, Erzurum’da ya da Kırgızistan’da benzer formlarda anlatılması, Türklerin ortak kültürlerini hâlâ ne denli muhafaza edebildiklerini bizlere göstermekte. Yalmavuz, yaşlı cadı gibi, farklı coğrafyalarda farklı isimlendirmeler olsa da bu motifler aslında tek bir formu karşılar ve ortak bir mirastır.
Geniş ve farklı coğrafyalara göçler, göçebe, konar-göçer yaşam ve savaşlar sürekli farklı kültürlerle etkileşimi de beraberinde getirmiştir. Türk kültürü sözlü edebiyat anlamında dünyanın en zengin kültürlerinden biri olmasını biraz da buna borçludur.

Uzun zamandır sözlü edebiyat ürünleri yazılı hâle getirilmekte ve gelecek kuşaklara aktarılmakta. Emrah Ece’de farklı coğrafyalardan ortak kültürümüzü temsil eden hikâyeleri derleyip, onları yeniden yorumlayıp, kendine özgün hâle getirerek gelecek kuşaklara aktarma güdüsü ile yola çıkmış bir isim. Hikâyelerini önceleri sosyal mecralarda ve bazı dergilerde okurun beğenisine sunmuş. Buralardan gelen okur tepkilerine göre halk hikâyeleri konusunda, toplumun neye ihtiyaç duyduğunu tespit ederek eserini şekillendirmiş.

Türk okuru nezdinde ,Türk Dünyası’nın ortak kültürünü yansıtan ve hepsini harmanlayan hikâyeleri bir arada bulmak konusunda önemli bir boşluğu dolduracağı âşikârdır. Halk bilimi alanında çalışmacılar için de sözlü kültür motiflerinin, benzerlik ve zıtlıklarını karşılaştırmak, incelemek açısından oldukça zengin malzemeye sahip bir eser.

Altay Topşuurundan Doğan Kuşuna, Upır’dan, Alpların Göçüne kadar elli altı hikâye ve mukaddimeden oluşan kitabın, kapağındaki illüstrasyona kadar her aşamasına yazar kendi emek vermiş. Kitabın arka kapağında değerlendirmesi olan Mehmet Berk Yaltırık’ın yorumu ise şöyle;

“Hikâyeler tılsımını kolay kolay yitirmezler. Zaman ve zemin dönüştükçe var olurlar, farklı ağızlarda ve formlarda yaşarlar. Yazılı edebiyatın ilham kaynağı olan halk anlatılarıyla birlikte varlıklarını sürdürürler. Söylence, mit, efsane, rivayet, masal… Türlü biçimlerde tekrar tekrar vücut bulurlar. günümüzün eğlenceleri ve meşgaleleri dahi kolay kolay alt edemez anlatıları. bir elektrik kesintisinde kıpırdanırlar yahut hikâye anlatılması gerekmişse aniden dökülüverirler belleğin heybesinden.”

Hikâye okumayı ya da anlatımını dinlemeyi sevmeyen var mıdır bilmiyorum. Bildiğim bu kitabın metinleri arasında kaybolurken hissettiğim tek şey, Dedem Korkut Ata’nın ete kemiğe bürünen bir torunu, onun yolunda durmadan çalışıyor. Üretiyor, mirasını, mirasımızı geleceğe taşıyor. Özellikle sanal dünyanın müritleri olduğumuz bir çağda, hikâyelere, masallara yeniden hayat öpücüğü verilmiş olması sözlü edebiyat ürünlerimiz için önemli bir gelişme.

Çocukluğunda ninesinden dinlediği hikâye ve masallarla yola çıkan, çıktığı yolda öğrendiklerini yarınlara miras bırakmaya çalışan Emrah Ece’nin, Bozkır Hikâyelerini okuyun, okutturun. Dünümüzü yarınımıza aktarmak hepimizin sorumluluğu.

Kalemine yüreğine sağlık Emrah Ece…

Yayınevi: Ötüken Neşriyat
Basım yılı:2020
Sayfa:164

Yazar

Gülcan Havva Eraslan

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar